31 Ekim 2013 11:00

Bu acı tablonun sorumlusu sendikalardır

Ben Pendik Kurtköy sanayi havzasında çalışan bir metal işçisiyim.

Sizlere öncelikle sanayi havzasının özelliklerinden, fabrikalarından ve atölyelerinden bahsetmek daha sonra kendi çalıştığım işyerindeki sorunlara değinmek istiyorum.

Kurtköy sanayi irili ufaklı fabrikalardan ve atölyelerden oluşuyor. Çalışan işçilerin büyük çoğunluğu asgari ücretle çalışıyor. Hiçbir sosyal hakkı olmadan sendikasız çalışıyor. Binlerce işçi olarak çalıştığımız bu havzada metal, gıda, kimya, teksil vb. sektörlerin olduğu bu sanayi havzasında sendikalı olan fabrika sayısı ne yazık ki yok denecek kadar azdır. Kurtköy sanayi havzasındaki bu acı tablonun sorumluları sendikalardır.

Pek çok sendika genel merkezlerinde sendika yöneticileri öyle yüksek maaş alıyorlar ki her biri neredeyse  patronların mal varlıklarıyla yarışıyorlar. İşçinin derdinden anlamıyorlar. Asıl görevleri işçinin çıkarlarını savunması gerekirken neredeyse patronların karlarını savunur duruma geldiler.

Çalıştığım dünya ülkelerinin 4/1’ine ihracat yapan fabrikada Türk Metal Sendikası yetkili. Bu fabrikada bizler ağır çalışma koşullarında yoğun çalışıyoruz. Mesailerin yoğun olduğu hafta sonu tatil iznimiz olmasına rağmen zorunlu mesailerle çalıştırılıyoruz. Bu yoğun çalışmanın karşılığı ne yazık ki mesai, ikramiye, diğer sosyal haklarda içine dahil edildiğinde aldığımız ücret aylık 1250 ile 1500 TL’dir. Yaklaşık her birimiz ayda 50 ila 70 saat mesai yapıyoruz. Yinede elimize geçen ücret bunun ötesine geçmiyor.
Sözde sendikalı bir fabrikada çalışıyoruz.. İkramiyelerimizi maaşlara eklediler buharlaştırdılar. Hesap ediyorum maaşım asgari ücretin altında kalıyor. Bir de bu yetmezmiş gibi her ay yasal kesintilerde başımızın belası. Ortalama 450–600 TL arası her ay yasal kesinti yapılıyor.  Her ay maaş bordrosunu elimize aldığımızda arkadaşlarla kesintilere isyan ediyoruz. Devlet neden çalışandan bu kadar vergi alıyor, niçin patronlardan daha az vergi alıyor diye konuşuyoruz. İşçi ücretleri vergiden muaf tutulmalıdır. Zaten aldığımız ücretlerle geçimimizi sağlamada zorluk çekiyoruz.

Geçenlerde arkadaşlarla yemek molasında AKP Hükümetinin hazırladığı demokratikleşme paketini konuşuyorduk. AKP’ye oy vermiş işçi arkadaşlarımızdan bazıları paketten işçi için bir şey çıkmadı paketten çıkanların da boş olduğunu söylüyorlar. Bu paket hazırlanır ve açıklanırken sendikalar kendi görevlerini biraz da olsa yapsalardı bu paketler böyle boş biçimde açıklanmazdı diyorlar. Sendikalara veryansın ederek bu paketten başkaca bir şey de çıkamazdı zaten diyerek paketten çıkan maddelerin hiçbirinin bizi ilgilendirmediğini söyleyen başkaca arkadaşlarımız da gerek andın kaldırılmasını, gerekse kamuda başörtüsü serbestliğinden bana ne diyerek sitem ediyorlar. Çalışma koşullarından, ücretlerin yükseltilmesine, yaşam koşullarının güvence altına alınmasından yana konuşuyorlar.

Ne zaman bir yasa çıksa ya da düzenleme yapılıyorsa  bu memlekette işçiden yana hiçbir iyi şeyler yapılmıyor. Hep işçilerin kazandıklarından ve alın terlerinden çalıyorlar. Bu yüzden sendikalar yüzlerini işçilere dönmelidirler. Ve gerçek anlamda işçilerin çıkarlarını savunmak için  bir mücadele hattına girmelidirler. Önümüzdeki aylarda noter şartı da kalkıyor ve artık sendikaların örgütsüz, sosyal haklardan güvenceden mahrum olan Kurtköy sanayi işçilerinin yanlarında bizlerin çıkarlarını savunmak için bir an önce mücadeleci bir çizgide olmaları gerekiyor. Hükümet de demokrasi paketleri hazırlarken işçilerin bu durumlarını gözden geçirmeli. Sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması, işçilerin vergiden muhaf tutulması, işten çıkartmaların son bulması iş kazalarının önüne geçecek yasalar çıkarılmalı ve anayasada güvence altına almalıdır. Biz işçiler ne kadar çok yan yana gelip sorunlarımızı tartışarak hareket edersek yapamayacağımız hiçbir şey yoktur.

Hepimize kolay gelsin.

Evrensel'i Takip Et