2 Mart 2014 06:00

Bizim değişimimiz her şeyi değiştirecek!

Şenay KUMUZ
Sevda KARACA


Malumunuz yerel seçim arifesindeyiz. Adaylar kendilerini ve politikalarını anlatmak üzere kapı kapı dolaşıyor. Kadın adayların sözlerine daha çok kulak kabartıyor kadınlar. “Kendilerinden biri” olup olmadıklarını tartıyorlar.  Peki kadınlar aday olunca ne değişir hayatlarında? Evin, eşin, çocuğun, akrabaların derdi biter mi? Kadınlığın zorlukları bir anda kapının önünde bırakılabilir mi? Neyin zorluğunu neyin güzelliğini yaşarlar? Kadın adaylar için seçim çalışması neyi değiştirir? Hem kendi hayatlarında, hem de dokundukları başka başka kadınların hayatında neyi değiştirmeye talip oluyorlar? Sorularımızı ve merakımızı alıp Halkların Demokratik Partisi İstanbul Sultangazi Belediye Başkan Adayı Meltem Teker’in kapısını çaldık. Hem hayat öyküsüyle hem de heyecanı ve azmiyle kadın adayların neler yaşayabildiğini en güzel biçimde ortaya koyan Teker, seçim bürosunun hemen yanı başındaki çay ocağında karşılıyor bizi. Uzun zaman sonra ilk kez, buluştuğumuz gün çocukları ile kahvaltı yapabilmiş, neşesi yerinde. Bir yandan sorularımıza cevap veriyor, bir yandan da çalan telefonun diğer ucunda pantolonun yerini soran oğluna cevap yetiştirmeye çalışıyor. “Böyle işte” diyor gülerek, “Annelik kadının peşini siyasetin orta yerinde bile bırakmıyor”.  Hayatının rutinini değiştiren adaylık süreci Meltem Hanım için hem kendini hem de başka kadınların hayatını değiştirmek için de fırsat olmuş. Zaten hayatının her aşamasında dişiyle tırnağıyla gerçekleştirdiklerinden güç alarak “evet” demiş adaylık teklifine. Ama korkmamış da değil hani! Önce “Ailem ne der?​” diye düşünmüş, eşi destek olur mu, çocukları ne yapar, işi gücü oturtmuşken atacağı bu adım hayatını ne kadar değiştirir… Bu kaygıları bir kenara bırakması çok da zor olmamış ama. Çünkü hem kendine hem de yan yana yürüdüğü kadınların desteğine çok güvenmiş ve “Ben de varım” demiş.  Sultangazi’de bir hastanede uzun yıllardır fizyoterapist olarak çalışan, hemşirelik yaparken aklına doktor olmayı koyup çocukları ve iş yaşamını birlikte sırtlanıp tıp fakültesini kazanan, bu sırada yaptığı hemşirelik sırasında canını dişine takıp kadınların daha iyi sağlık hizmeti alabilmesi ve kadın sağlık çalışanlarının daha iyi koşullarda çalışabilmesi için sendikacılıkla uğraşan bir kadın o. Bunca mücadele ve deneyim ona, belediye başkan adaylığı teklifi geldiğinde karar vermesinde etkili olmuş. Adaylık serüvenine gelmeden önce konuşacak çok şey var. Önce hikayesini anlatalım size Meltem Teker’in…

HEMŞİRELİKTEN DOKTORLUĞA…
1974 İstanbul doğumlu Meltem Hanım, aslen Muş Bulanıklı. İki kız kardeşi ve mesleğini çok severek yapan idealist öğretmen annesi ve işçi babasıyla mütevazı bir hayatları olmuş. “45 metrekarelik evde 5 kişi yaşıyorduk. Annem inatçı ve çalışkan bir Karadeniz kadınıydı. Hem bizi hem de babamı toparlama çabası, bizi bir arada tutma gayreti her kadın gibi annemi de çok yıprattı. Onun bu yıpranmışlığından çok şey öğrendim. 1995’de İstanbul Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulunu bitirdim. Çapa Tıp Fakültesinde hasta bakıcı olarak işe başladım” diyor. Hemşirelik okuyup hasta bakıcılık yapmak zorunda kalması da ayrı bir hikaye. “Çalışmak için başvurduğumuzda iki kadın arkadaştık. Bize ‘Sadece hasta bakıcı kadromuzda açık var’ dediler biz de başımıza geleceklerden habersiz kabul ettik. Çalışmaya ihtiyacımız vardı çünkü. Maaşımız hemşirelerin aldığı maaşın yarısıydı, üç aylık maaşımız kesintiye uğramıştı. Türlü vakıflara bizden habersiz yapılan bağışlarla maaşlarımıza el koymuşlardı. İlk mücadelemiz de böylelikle başlamış oldu. Sendikalaşma mücadelesi verdik, haklarımızı da aldık kadromuzu da. Uzun süre SES işyeri temsilcisi olarak görev yaptım. 12 yıl hemşirelik yaptım. İlk yıl hemşirelik yaptıktan sonra tekrar girdiğim üniversite sınavlarında Gaziantep Üniversitesi fizik mühendisliğini kazandım. İstifa edip gittim Antep’e. Bu sırada nişanlanmıştım. Antep’te bir yıl kaldıktan sonra evlendim. Kendimi evli bir hemşire olarak buldum yeniden.” diyor.  Meltem Hanım, eşinin doktor kendinin hemşire olarak “eşitsiz” bir ilişki kuruyor olmalarını içine sindiremediği için aklına doktor olmayı koymuş. Hiçbir kadının eşitsiz bir ilişkiye mahkum kalmaması gerektiğini, kadınların önüne seçenek konulmasının ne kadar da önemli olduğunu anlatıyor. Kadınlara her zaman bir seçenek sunulmuyor elbette, “Sen nasıl bir hayat istersin” denmiyor. Ama kadınların korkmadan adım atmasının çok önemli olduğunu vurguluyor. 

GAZİ’NİN YOKSUL KADINLARININ AĞRILARININ DERMANI
Bir yandan hemşire olarak çalışıp, bir yandan bebek bekleyip, bir yandan da üniversite sınavlarına hazırlanmak büyük iş! Ama bu zorluklarla baş edip Ankara Hacettepe Üniversitesini kazanır, eşini İstanbul’da bırakır. Hem öğrenci, hem anne hem de hemşire olarak uykusuz ve zor günleri yine bir kadının dayanışması ile alt eder. “Kayınvalidemin verdiği emekleri ve gösterdiği dayanışmayı asla unutamam. Gece ve hafta sonu nöbetlerini birlikte geride bıraktık” diye anlatıyor bu süreci. Okulunu bitirir ve Gazi Mahallesi’nde bir hastanede fizyoterapist olarak işe başlar. En çok karşı karşıya kaldığı kesim ise Gazi Mahallesi’nin yoksul kadınlarıdır. Ağrıların, sızıların, tutmayan bellerin ve kaldırılamayan kolların müsebbibi ağır çalışma koşulları ve hiçbir iş güvenliğinin olmaması olduğunu gördükçe onlara bu ağrıların nedensiz olmadığını anlatmaya çalışır. Sadece bir doktor olarak değil, kadınları bu koşullara mahkum eden çalışma koşullarına karşı mücadeleci bir kadın olarak da yanlarında olmaya çalışır. Tam da bu yüzden Gazi Mahallesi’nde kadınlar tarafından adı çok bilinen, çok sevilen bir kadın Meltem Teker. Ev işçisi kadınlar, tekstil işçisi kadınlar, ev kadınları onu hastanede kendilerine anlattıklarından tanıyor ve sokakta yürürken sarılıp öpüyor ve hâlâ dertlerini anlatıyorlar ona. O da hal hatır sorarken hatırlıyor her birinin ne hastalığı olduğunu. Durumlarını soruyor.  ‘SEN İSTERSEN OLACAK’ Meltem Hanım, önüne bir hedef koyup onu gerçekleştirmek için elinden gelen her şeyi son demine kadar yapan bir kadın. Ve kadınların yapmak istediklerini gerçeğe dönüştürmek için ne kadar büyük mücadeleler vermek zorunda kaldıklarını kendi hayatından biliyor. Şimdi istiyor ki, yerel yönetimler kadınları önceleyerek, onların yapmak istediklerine olanaklar sağlayarak yaşamlarını güzelleştirsin. Tam da bu yüzden aday olduğunu söylüyor. “Öncelikle kadınlar için… Çünkü ben ev ve iş arasında hayallerin bir kenara konmasının ne kadar da umut kırıcı bir şey olduğunu biliyorum. Ve istiyorum ki her kadın değişim için bir şansa sahip olsun. Nasıl olacak diye soran çok kadın var. Ben, ‘Sen istersen olacak, sen varsan olacak’ diyorum. Bizim değişimimiz her şeyi değiştirecek, buna çok inanıyorum” diyor.

SENİN SEÇİMİN HANGİSİ?
Doğrusu belediye başkan adaylığı onun için “Tam bir sürpriz” olmuş. 
“Rüyamda görmeyeceğim birşeydi. Ankara’dan geldikten sonra Gazi Mahallesi’nde geçmişte mücadeleden tanıdığım arkadaşlarımızla HDP içinde çalışmalara başladık. Ev, hastane, sorumluluklar… Yeterince katkı sunamadığımı düşünüp ne yapabilirim sorusunu kendi kendime sorarken bir sabah arkadaşlarımın beni HDP’nin eş başkan adayı olarak önermek istediğini öğrendim. Çok heyecanlandım. Ama işte kadınlık durumları… Bir kadın hayatının rutinini değiştirecek bir şeyle karşı karşıya kalınca ne tür kaygılar duyarsa, ben de onları yaşadım önce. Eşimin karşı çıkacağını, çocukları ve işi düşünmem gerektiğini söyleyeceğini düşünmüştüm. Ama sanırım o da benim heyecanımı ve isteğimi gördü ve bana çok destek verdi. Gece toplantılar, seçim süreci için planlamalar, görüşmeler… Gündüz ise ulaşabileceğimiz her kesimden insana kendimizi ve partimizin programını anlatmak için sürdürdüğümüz koşuşturma, ev toplantıları, açılışlar, mitingler, konuşmalar… Evdeki kadınlık rollerim hooop rafa kalktı. Hayatım değişti. Her şeyi bir koltukta nasıl taşıyacağımı düşünürken bir de baktım yanımda yöremde pek çok kadın bana destek oluyor. Koltuklar artıyor! Üstelik eşim de her koşulda yanımda olduğunu gösteriyor her şeyi çekip çevirerek. Tüm kişisel kaygılarım bir kenarda duruyor artık. Evet hâlâ oğlum “Anneee pantolonum nerede” diye beni arıyor, ben de cevap yetiştiriyorum, ama verdiğim cevaplar bile değişti.
Bu seçim, benim özelimde bir kadının neyi seçeceğinin de bir göstergesi aslında. Ev ve iş arasında sıkışan yaşamları mı, bu sıkışan yaşamı değiştirme mücadelesini mi seçeceksin? İşte bütün mesele bu!”
İşyeri temsilcisi olduğu dönemlerde kalabalık toplantılarda konuştuğunu ama seçim sürecinde olduğu kadar büyük kitlelere hitap etmediğini, bunun onu önceleri çok korkuttuğunu anlatıyor sonra. “Ama sonra şunu fark ettim” diyor. “Ben inanmadığım hiçbir şey söylemiyorum. Hayatın içinde, günlük yaşamda neyin değişmesini istiyorsak biz kadınlar, onu anlatıyorum. Kadınlar sahici olanın ne olduğunu biliyorlar. Konuşurken onların gözlerinde ışığı görünce kendime güvenim artıyor”.

‘EKSİK ETEK’ MUAMELESİ KAPI DIŞARI
Seçim çalışmaları sırasında bir kadın aday olarak tepkilerle karşılaşıyor musunuz?
Kadınlar tarafından o kadar sarıp sarmalanmış durumdayım ki, tepki gösterecek olan da korkar ve gösteremez herhalde (gülüyor). Eh, bazen bazı şeyler kulağımıza gelmiyor değil. “Eksik etek” yakıştırmasını sen ne olursan ol yapanlar var. 15 mahalle, 500 bin nüfus ve 350 bin seçmenin olduğu kocaman bir ilçeden bahsediyoruz. Biz, özellikle yoksulların ve işçilerin yaşadığı bölge-lerde seçim çalışmamızı yapıyoruz. Lüks konutlarda ya da gökdelenlerde pek işimiz olmuyor (gülüyor). Mesela atölyelerin olduğu yerlerde işçilerle buluşmamamız için özel önlemler aldıklarını gördük. AKP’li seçmenin ağırlıkta olduğu yerlerde sokaklarda yaptığımız toplantılara kadınların pencere-lerden, perde arkalarından dediklerimize kulak verdiklerini, ilgiyle dinlediklerini gördük. Pek çok arkadaşımız kapı kapı dolaşıyor. Kadınlar bir kadın aday olmasının memnuniyetini çokça dile getiriyorlar. Çünkü herkes değişimi kadınların getireceğini biliyor.

NEYİ NASIL YAPACAĞIMIZ ŞİMDİDEN BELLİ!  
Peki belediye başkanı olursanız ne yapacaksınız?
Benim çocukluğum dar bir bütçe ile üç çocuğuna bir gelecek hazırlamaya çalışan annemin yorgunluğuna tanık olarak geçti. Yaşadığımız mahallelerde de bütün kadınlar aynı kaygının taşıyanıydı. Bu ülkede milyonlarca kadın için bu böyle. Özellikle Sultangazi gibi yoksulluğun ve işsizliğin had safhada olduğu bir yerde, bunu kendi yaşamında deneyimlemiş biri olarak bu sorunu nasıl birlikte çözeceğimizi konuşuyoruz. Doktorluk sürecim özellikle kötü koşullarda çalışmak zorunda kalan, şiddetle baş başa kalıp umutlarını tüketen kadınların dertlerini de yakından görmemi ve çözüm için mücadeleden başka bir seçeneğimiz olmadığını gösterdi. Ama kadınların sorunlarını tek başlarına çözmelerini beklemek adaletsizlik. Yerel yönetimlerin kadınlar için yapabileceği çok şey var. İstihdam garantili meslek kursları, kadınları güçlendirme ve farkındalık eğitimleri, şiddet sorununun çözümü için öncelikli olarak güvenle sığınabilecekleri dayanışma evleri, çalışma yaşamının zorluklarının en başında gelen çocuk bakım sorununun çözümü için kreşler, sokakların kadınlar için güvenli hale getirilmesi… Bunlar, Sultangazili kadınların önünde çözülmesi gereken sorunlar olarak duruyor. Biz, bunların belediyelerin sorumluluğu olduğunu biliyoruz. Önemli olan bu ihtiyaçlar için kadın odaklı bütçeler oluşturmak. Kadınlar, önleri açıldığında kendi yaşamlarını nasıl değiştireceklerini çok iyi biliyorlar. Bunları bize de yaptığımız buluşmalarda anlatıyorlar. Bunları hep birlikte yapacağız.
Sultangazi, zorla ya da ekonomik nedenlerle İstanbul’a göç eden Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bir yer. Kürt kadınların kendilerini var etme mücadelelerinden çok şey öğrendim. Ana dilinin kamusal alanda kullanılabilmesi öncelikli olarak kadınların talebi. Ben, Kürt kadınlarla buluştuğumda onlara onların dilinden seslenememeyi ayıp görüyorum kendime. Neden birbirimizin dilini konuşamayalım? Neden bunun olanaklarını yaratamayalım? Alevi kadınlar da kendi kültürlerini ve inançlarını yaşamak istiyorlar. Kültür merkezleri, eğitim merkezleri öncelikli olarak kadınların ihtiyacı. Ön yargılar da sosyalleşme alanlarının ortaklaşması, birlikte üretimlerin gerçekleşmesiyle yıkılacak. Ve bu tür hizmetlerin sağlanması hiç de olanaksız değil! Biz, burada kurslar, sağlık merkezleri, kadın dayanışma evleri, kreşler, gençlik merkezleri, kooperatiflerin projelerini oluşturmak için hem konunun uzmanları, hem de kadın ve gençlik örgütlenmeleri ile tartışıp ortak planlar hazırladık. Neyi nasıl yapacağımız şimdiden belli!  

Evrensel'i Takip Et