29 Mayıs 2015 00:50

Madunların Medyası konferansta buluştu

Paylaş

Tamer Arda ERŞİN
Ankara

Kuruluşunun 50. Yılını kutlayan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi önemli bir konferansa ev sahipliği yapıyor. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Ahmet Taner Kışlalı Sanatevi’nde düzenlenen dün başlayan ve bugün de devam edecek olan konferans, “Madunların Medyası Tarihten Güncele Anaakım Medyasının Dışında Kalanlar” başlığını taşıyor. Toplumsal olarak seslerini duyurmak konusunda görünür olamayanları ifade etmek üzere kullanılan ‘madun’ kavramı, konferansta çeşitli kimlikler etrafında tartışıldı.

TARİHE NOT DÜŞMEK

Konferansın açılış konuşmasını yapan AÜ İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Abdülrezak Altun, “Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu 1965’de kuruldu. Üzerinden tam 50 yıl geçti. Tarih önemli bir şey. Tarihe not düşmek önemli bir şey. Çünkü gelecekte kurumların, süreçlerin nasıl geliştiğine dair bilgileri bu yöntemle elde ediyoruz. Onun için bizim burada gerçekleştirdiğimiz etkinliğin içeriğinin tarihe düşülmüş notlar olduğunu bilmek, ifade etmek çok önemli” dedi. Türkiye’nin çok önemli bir dönemeçten geçtiğini ifade eden Altun, bu konferansın da içeriği ve ele aldığı konu bakımından bu dönemeçte özel bir yer tuttuğunu söyledi. 

Ardından konferansın temasına dair olarak, “Türkiye’nin kimlikleri” başlıklı sunumunu yapmak üzere Prof. Dr. Zafer Toprak sözü aldı. 

‘KÜRT UNSURU 1925’TEN SONRA DIŞLANDI’

Kendisi de üniversite hayatını Cebeci Kampüsündeki Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde geçirmiş olan Prof. Dr. Toprak, Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulunun kuruluş sürecini anlattı. AÜ. BYYO’nun kuruluş sürecinde Cebeci’de olduğunu ve bu süreci bilfiil gözlemlediğini dile getiren, okulun tarihine dair verdiği ayrıntılı bilgilerden sonra, Osmanlı’dan bugüne kadar Türkiye’deki kimliklerin serüvenine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Osmanlı’da azınlık kavramının resmi kabul olarak yer bulmadığını belirten Toprak, bu konuda yapılan değerlendirmelerin bugünden geçmişe bakarak inşa edilen kavramlarla yapıldığını söyledi. Toprak, “Kürt unsuruna” 1925’e kadar yer verilirken, Şeyh Sait isyanından sonra bu konuda bir dışlamanın hakim olduğunu anlattı. Toprak, madun kavramı etrafında yaptığı değerlendirme sırasında ise, “Aslında emek kesimi madunun da madunudur ve onun da bu konferansta ayrı bir başlık olarak var olması gerekirdi” dedi.

Ardından diğer sunumlara geçildi. Türkiye’deki metropol şehirlerde yaşayan Ermenilerin birbirlerinden haberdar olmak için gazetelerini aldığını söyleyen Agos Gazetesi Yazarı Patrak Estukyan, gazetenin diğer Ermeni gazetelerinden farkını şöyle açıkladı: “Agos’u yayımlayan Hrant Dink ideolojik görüşü olan biriydi ve kendini sosyalist olarak tanımlıyordu. Ermenilerin adalet talebiyle, kendinde olan devrimci damarı Agos’ta birleştirdi.” 

Estukyan, Türkiye’deki Ermenilerin önemli bir bölümünün kendi dillerinde okuyamaması ve Ermeni sorununa ilgi duyan diğer çevrelere de seslenme ihtiyacının Hrant Dink’i Agos’u Türkçe olarak yayımlamaya ittiğini söyledi.

Estukyan ‘madunların’ sorunlarının ortaklığına işaret ederken, “Emekçi sınıfların emeğini gasbeden zihniyetle Ermenilerin tarihini işkar eden zihniyet aynı.” dedi. 

REKLAM YOK, DAĞITIM TEKELDE

Gazete olarak sorunlarının diğer ezilen kesimlerin sesi olan gazetelerle aynı olduğunun altını çizen Estukyan, “Dağıtımın tekelleşmesi nedeniyle bütün bastığımız gazeteleri dağıtamıyoruz. Reklamları ise ancak bize yardım etmek isteyen eş, dost aracılığıyla alabiliyoruz. Basın ilan kurumu ilanları belirli gazetelere veriyor. Belirli markalar zaten bize reklam vermiyor” diye konuştu. 

RUMLARIN SESİ

Rum basınından İhotipolis Radyosunun kurucusu Andrea Rombopulos, Türkiye’de Rum basının eskiden ana akım medyası içinde yer aldığını ancak sonradan durumun değiştiğini söyledi. 1933 yılına kadar İHO gazetesinin toplam Türkiye medyasından daha fazla tirajı olduğunu belirten Rombopulos,  “En eski Rumca gazete Takvimi Vakai’nin Rumca versiyonudur. Ana akım medyanın içerisinde yer alıyoruz derken sadece tirajlardan bahsetmiyorum. Bizim basınımızda Namık Kemal gibi önemli isimler de yazdı. Osmanlının siyasal yönetimiyle de ilgileniliyordu” diye Rum basınının tarihine değindi. Şimdi durumun değiştiğini ifade eden Rombopulos, “Günümüzde azalan tiraj nedeniyle ekonomik sıkıntılar içindeyiz. Fakat internet radyoculuğuyla geniş kesimlere ulaşıyoruz ve bu radyoyu sadece Rumlar da değil diğer kesimler de dinliyor. Radyomuz Diyarbakır, Erzurum gibi illerden bile dinleniyor” diye konuştu.

İLK LAZCA GAZETE 

Türkiye’nin ilk Lazca gazetesi Ağani Murutsxi’in Editörü ve Yazarı İrfan Çağatay, Türkiye’de Lazların yanlış bilindiğine dikkat çekti. Lazların Karadeniz bölgesinin hepsini kaplamadığı bilgisini veren Çağatay, “Lazlar sadece Rize ve Artvin’in belirli ilçelerinde yaşayan bir halktır. Karadeniz’in tamamının Lazlıkla ilgisi yoktur. Zaten gazeteyi çıkarma amacımız da unutulan Laz dilinin kazanılmasıdır” dedi. “Lazlar uslu çocuklar olarak tanınır” diyerek göndermede bulunan Çağatay şunları söyledi: “Herkes Karadeniz’i  Laz kabul ettiği için aralarından sıyrılıp görünür olamıyoruz. Son 80 yıldır aşağılamış ve köylü dili olarak kabul edilmiş Lazcayı insanlara atalarının mirası olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.”  
KaosGL Yazarı Ali Erol ise toplum tarafından cinsel olarak ayırıma uğramış kesimlerin sesi olduklarını söyledi. Erol, işçi sınıfı adına politika yapanların kendilerinin ve farklı kimlik talebini dile getirenlerin taleplerini savunmaya da açık durması gerektiğini dile getirdi. 

ÖNCEKİ HABER

Antalya Kumluca'da HDP seçim bürosuna saldırı

SONRAKİ HABER

Dayakçı müdüre sahip çıktılar!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa