13 Kasım 2015 00:51

Biz haykırmazsak savaşın çığlığı hepimizi yutacak!

Paylaş

Silvan’dan bir öğretmen

Çok sevdiğim bir öğretmenimin eşi, Ankara için bir ezgi üretmiş. “Kim dikecek bozkıra büyüyecek fidanı” cümlesi vurdu beni en çok. Silahların susmayan çığlığı ve bombaların kaybolmayan gölgesi altında, Silvan’da dinledim bu ezgiyi ben. Sonra bozkırları düşündüm, dağlarını, ovalarını sıraladım bir bir gözümün önüne. Oraların tepelerindeki tanklardan gözüm bir şey görmez oldu. 

Silvan’da 9 gündür o bakmaya kıyamadığımız ovaların üzerinde tanklar var. Bugün 10 oldu. Bakmayın, Türkçe derslerinde öğrendiğimiz kompozisyon kuralları, rakamların sayıyla değil yazıyla yazıldığını söyler. Rakamları göze sokmanın başka yoludur da sayıyla yazmak, ondan yasaktır. Ben de gözünüze sokmaya çalışıyorum, bugün tam 10. gün. Birbirine bitişik 3 yoksul mahalle Tekel, Mescit ve Konak Mahalleleri. Bu mahallelerde tam 10 gündür insanlar en temel haklarından yoksunlar. Ekmek alamıyorlar, belki su içmek bile yudum yudum, kana kana değil. Hatta elektrik yok, su pompalama cihazları elektrikle çalıştığı için muhtemelen su da yok. Ve en önemlisi özgürlük yok. Çocuklar için oyun yok, sadece bomba var, silah var, SAVAŞ var. ‘Ne ajitasyon yaptın be kardeşim’ diyenler varsa, onlara da söyleyeyim; savaşın küçümsenecek hiçbir yanı yok. Uzakta olmanız sizi bu cenderenin dışına atmaz, sadece savaşı beklerken biraz daha zaman tüketirsiniz ama elbet gelir sizi de bulur. 

Geçen haftalarda, savaş durmuşken okula gittiğimde, bu gerçekten hiçbir zaman kaçamayacağımızı her gün anımsıyordum. Çünkü okulumun bitişiğinde kevgire dönmüş evler vardı. Bir düşünsenize kıyamadığınız huzurunuz bir an evinize isabet eden kurşunlarla delik deşik oluyor. Kim sussun isterdiniz ki artık? Kimin “Aman dokunmayayım, ateş beni de yakar” demesini isterdiniz? Siz neden susuyorsunuz?

Biz üst mahallelerde oturuyoruz ve burada sokağa çıkma yasağı yok. Böyle böyle normalleştirmeye çalışıyorlar. Alt taraf yansın ama üst taraf yaşamına devam etsin. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi. Böylelikle medya da susar, devlet de yırtar, bir Cizre sanılmaz burası. Oysa belki daha bile beter durumda Silvan. Hem savaş yukarı mahallelere uğramıyor da değil. 5 gün evveldi sanırım iki yan binamıza isabet etti roketin biri. Neyse ki tam roketin isabet ettiği noktada oturmuyordu da evin çocuğu, öyle kurtuldu ölmekten. Sadece evin duvarı yıkıldı. Biz de olan bu ya sadece bu kısmını düşünüp buna göre tedbirler almanın ihtimalini arayıp durduk zihnimizde. Evin duvarı bu kış vakti yıkılsa ne yaparız? Oysa her gün bu caddeden cenazeler geçiyor, arkasında insan seli. Bir evin ocağı sönmüş, biz duvar derdindeyiz, hem de kış ortasında. Olacak iş mi? Oluyor işte. 

Bugün 10. günü Silvan’daki yasağın. Savaşın kaçıncı günü ya da yılı onu sayamadım. Dün kaymakamlığın mahallelerdeki sivillerin evlerini boşaltmasını istediğine dair bir haber duyduk. Bunun ne demek olduğunu tek tek anlatmaya gerek yok. Lakin şunu söylemeye özellikle gerek var, yıllarını o evlerde geçirmiş, gidecek başka yeri olmayan ve daha da önemlisi “Toprağım, benim mücadelem” diyebildikleri sokakları terk etmek istemeyen çokça insan var o mahallelerde. Siz Silvan’ı terk etseniz, hatta biz Silvan’ı terk etsek bile onlar terk etmeyecek. Ve onlar mücadelesi olan topraklarına düşerlerse, bunun vicdanımıza bıraktığı yük de bize bir ömür yetecek! Haberiniz olsun.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Trakya Cam işçisinden kıyıma karşı mücadele çağrısı: Geç kalmış sayılmayız

SONRAKİ HABER

Tek başına iktidar, istikrar değil artan baskı ve şiddettir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa