27 Mart 2016 03:38

Bir efsaneden daha fazlası

Paylaş

Eren LOĞOĞLU

“Doktorlar sigarayı bırakmazsam futbol oynayamayacağımı söylediler, ben de futbolu bıraktım” demişti bir keresinde. 90’larda onu Barça kulübesinde otururken ağzında lolipop ile görürdünüz. Yaklaşık beş ay önce akciğer kanseri teşhisi konulduğunda her sporseverin aklına hemen o sözü ve o kare gelmişti. Çok zaman geçmedi üstünden, hastalığını atlatıyor haberlerinin. Hatta Messi ve Suarez ona özenip penaltı vuruşunda paslaşınca Ajax günlerinde yaptığı unutulmaz hareket defalarca ekranlarımıza taşındı. Sonra ansızın, birdenbire, evimizde otururken öldü dedi sosyal medya paylaşımları. Ne kolay söylediler! Johan Cruyff 68 yaşında yaşamayı bırakmıştı. Onun gidişinin ardından en güzel sözü kanseri yenip hayata tutunan ve yeniden futbola dönen Barçalı Eric Abidal dile getirdi. Cruyff, bir efsaneden daha fazlasıydı. FC Barcelona kulübünün meşhur sloganına atıf yapılan bu söz Cruyff’un ardında bıraktığı anıların sadece bir futbolcu veya teknik direktör figürünün ötesinde olduğunun en belirgin işaretlerinden biri. Sadece bu mu? Spor dünyası, başta Katalanların ezeli rakibi Real Madrid olmak üzere taziyelerini bildirirken Franz Beckenbauer gibi futbolun tepesindeki saygın aktörler de başsağlığı mesajı yayınlıyordu. Öyle ki bilgisayarı alt eden satranç dehası Gary Kasparov 1974 Dünya Kupası’ndaki muhteşemliğini hatırlatarak ayaklarıyla olduğu kadar beyniyle de oynardı övgüsünde bulundu ona. Cruyff, futbol coğrafyasının yetiştirdiği en zeki insandı. Yaşayan tüm Barça başkanları, “Bizi seçtiğin için teşekkürler Johan” cümlesi geçen duygusal bir duyuru yaptılar. Onlara göre de Cruyff, Barça’yı bir kulüpten daha fazlası yapan en özel simgelerden biriydi.

Babasını küçük yaşlarda kaybetmişti. Annesi Ajax’ta temizlik işlerine bakıyordu. Çalışmanın değerini çabuk öğrendi Johan. Yeteneğiyle sivrildi ve bir daha ardına bakmadı. Hollanda kulübüyle 1970’lerin başına damga vururken başlarında devrimci Rinus Michels vardı. Üç Avrupa Kupası ve üç Ballon d’or kazandıktan sonra birlikte bavulları toplayıp Barcelona’nın yolunu tuttular. Total futbol çantanın içinde bekliyordu. “Sarı fare” lakaplı Avrupa’nın en şöhretli futbolcusu Cruyff farklı bir karaktere ve asi bir ruha sahip olduğundan diktatör Franco’nun takımı Real Madrid’e gitmemiş ve Barça’yı seçmişti. 1973 yazı, beyaz bir parşömene atılan imza sadece İspanya’nın tarihini değiştirmekle kalmayacak, modern futbolun da meydana gelmesine öncülük edecekti. Sky Sports kuruluşunun El Clasico tanıtımlarında kullandığı gösterimin en can alıcı cümlesi: “Çok geçmeden Johan Cruyff gelmişti” şeklindeydi, o günün önemine vurgu olarak. 14 yıl sonra Barça’yı şampiyonluğa taşırken Katalan çocuklarının, gençlerinin kahramanıydı. Uçarak topuğuyla Atletico’ya attığı gol rüyaların başlangıcıydı. Santiago Bernabeu’de Real Madrid’i 5-0 yenerek adeta bir devri kapatırken bir sene sonra Franco’nun vefat edip demokrasinin bu topraklara da uğrayacağından habersizdi. Oğluna Jordi ismini vermek istediğinde devlet kurumları bunun Katalanca olduğunu söyleyerek itiraz etmiş ancak Cruyff onları dinlememişti. O aynı zamanda bir rock yıldızıydı. Cruyff’u seyreden, büyülenen, futbola âşık olan çocuklardan biri 2003’te Barça başkanı olan, Katalan milliyetçisi bir avukat, Laporta’ydı.  Mavi fil hareketiyle kulübü eski düzenden kurtarmış ve ekonomi odaklı yeni futbol sistemine entegre etmiş ve bunu yaparken de yola Cruyff’un saha içi öğretileriyle çıkmıştı. “Dünyaya bir daha gelecek olsam Guardiola olmayı isterdim. Böyle söylüyorum çünkü Cruyff olmaya cesaret edemezdim” diyordu Laporta. Yıllarca yenilmişlik duygusuyla ve baskıyla hayatını sürdürmüş Katalan halkına kazanabileceklerini gösteren Cruyff’tu. Katalonya’da son seçimleri kazanan, bağımsızlık yanlısı “Junts pel Si” (Evet İçin Birlikte) hareketi yeni yapılacak Camp Nou’ya Johan Cruyff’un adının verilmesini isteyen bir mesaj paylaştı. Tıpkı Laporta gibi Cruyff’u seyretmiş çocuklardan biri olan Carles Puigdemont, Katalonya Özerk Yönetimi başkanı, onun adına bir makale yazıp Barça’yı değiştirmesi Katalanların mücadelesine yardımcı oldu diyordu. Cruyff öyle büyüktü işte. En Un Momento Dado belgeselinde Cruyff’a olan sevgilerini anlatırken Katalan gençlerin gözleri doluyordu. El Salvador, kurtarıcı diyorlardı ona. Çeşitli meslek gruplarından her genç kendisine bir Cruyff hareketi seçmişti. Cruyff dönüşü bunlardan yalnızca biriydi. Cruyff, Messi’den önceki Messi’ydi, bir sanatçıydı.

1979’da Barça’nın akademisi La Masia’nın işleyişini değiştirip yepyeni bir dönemi başlatan eğitimin ateşini yakıyordu. Şekillenen ilk ürün Pep Guardiola oldu. Cruyff 1988’de Barça’nın başına geçtikten sonra, bu çelimsiz Katalan çocuğunu 18 yaşında kadroya alıyordu. O çocuk Cruyff’tan öğrendikleriyle 37 yaşında Barça’nın teknik direktörü olup başarıdan başarıya koşarken ve hiç görülmemiş bir futbolla mutlak hâkimiyet kurarken kulübe tavsiyeyi veren yine Cruyff’tu. Reddettiği kişiyse Mourinho. “Kazanmak önemlidir ama kazanırken bir tarzınız olması, insanların size saygı duyması, işte bu en güzel hediyedir” diyordu Cruyff. Futbol, onun yetiştirdikleri ve onun yetiştirdiği öğrencileri durdurmaya çalışanlar olarak bölündü ve gelişti.

Basit bir oyundu ve zor olan basit oynamaktı. Zaten onu anlamamızı isteseydi daha iyi anlatırdı. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final yapan takımların beşinde Cruyffistler vardı. Barça 21. yüzyılın en başarılı takımı ve bunu Messi’den çok Cruyff’a borçlular. 14 Cruyff, 4 Guardiola ve 10 Messi için baba, oğul ve kutsal ruh benzetmeleri yapıldı çoktan. 6 Xavi ve 8 Iniesta onun ışığında okuma yazmayı söktü. Cruyff katedrali inşa edendi, Pep söylüyordu. Katalanların tarihi neredeyse Cruyff’tan önce ve sonra diye ikiye ayrılıyor. 1990’dan bu yana 13 lig ve 5 Avrupa Kupası kazandılar. Güzel oynadılar üstelik, hücum ettiler, savunma eşittir başarı dogmasını kırarak. Arsenal gibi birçok kulüp total futbolu örnek aldı. İspanya bir Dünya Kupası, iki Avrupa Şampiyonası kazandı. Çünkü topa sahip oldular, Cruyff öyle demişti çünkü. Johan olmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. Efsane futbolcular büyük teknik direktör olamaz tezini çürüten adamdı Cruyff. Oyunculuğunda Ballon d’or, teknik direktörlüğünde Şampiyon Kulüpler Kupası kazanan tek isimdi. Bunu Maradona, Pele yapamazdı, yapamadı da. Cruyff bununla yetinmeyip düşünceleriyle kitleleri, kulüpleri ve futbolu peşinden sürükledi. Bu en büyük olmanın kendisiydi. Cruyff futbol tarihinin en etkileyici şahsiyeti olarak ayrıldı aramızdan. “Eski oyuncu, eski sportif direktör, eski antrenör, eski teknik direktör, eski onursal başkan. Her şeyin bir sonu olduğunu bir kere daha gösteren güzel bir liste” demişti. Her şeyin bir sonu vardı ama o inançlı biri sayılmazdı. “Dindar değilim. İspanya’da 22 oyuncu sahaya çıkarken istavroz çıkarıyor. Bu işe yarasaydı her maç berabere biterdi” demişliği vardı. Son röportajlarından birinde “Spor mu? Birlikte oynamak, bir şeyleri daha iyi yapmak için birlikte çabalamak, birlikte kazanmak, birlikte kaybetmek, birine yardım etmek. Bu hayattır, % 100” demişti. Cruyff çekip gitti. “Bir bakıma ben büyük ihtimalle ölümsüzüm” demişti bir zamanlar. Futbol bir insan olsa Cruyff olurdu. O yüzden ölmezdi Johan. Siempre Cruyff. Gracias Johan.

ÖNCEKİ HABER

Terör ve duygusal kopuş

SONRAKİ HABER

Yası yasaklı hayatlar ya da istenmeyen çocukların ölümü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa