Avukat İsmail Hakkı Atal: Yasalar termiklerden yana
Avukat İsmail Hakkı Atal, dava süreçlerinde kendileri lehine karar çıkmasına rağmen, hükümetin sürekli yönetmelik değişikliğine gittiğini söyledi.

Halil İMREK
Adana
Çukurova bölgesinde İskenderun Körfezi hattında kurulmak istenen 22 termik santral projesinden 13’üne dava açan Adana Barosu avukatlarından İsmail Hakkı Atal, dava süreçlerinde kendileri lehine karar çıkmasına rağmen, hükümetin sürekli yönetmelik değişikliğine gittiğini, şirketlerin ise farklı yöntemler deneyerek termik kurma girişiminden vazgeçmediğini söyledi.
Termik santrallerle ilgili hukuk mücadelesi 2000’den bu yana sürüyor. Bölgede 2002’de Yumurtalık Sugözü Termik Santrali kuruldu, şu anda da 4 termik santral bölgede faaliyette.
‘ÇED SÜRECİ GÖSTERMELİK’
Bu termik santrallerin dava süreçleri hakkında bilgi veren İsmail Hakkı Atal, santrallerin çevresel etki değerlendirme (ÇED) sürecinin göstermelik olduğunu ifade etti: “Bakanlığa yapılan 38 bin ÇED raporu başvurusundan sadece 3 tanesi reddedilmiş. On binde bir bile değil. Akademik sıfata sahip bazı kişiler para alarak ÇED raporunu düzenliyor. 300-500 sayfa yazı yazıyorlar, ‘Termik santral şöyle zararlı, böyle zararları var’ diye. Sonra da altına ‘olumlu’ rapor verip imza atıyorlar. Paralarını da alıyorlar” dedi.
Termik santral kurum aşamasında bölgedeki diğer termik santrallerin dikkate alınmadığını ifade eden Atal, “İskenderun Körfezi’nde var olan dört santral ve diğer kirleticiler göz ardı ediliyor örneğin. Yeni kurulacak olan santralin etkisi ele alınıyor sadece. Diğer dört tanenin toprağa, doğaya, suya verdiği zarar göz önünde bulundurulmuyor. Sadece bir tane yapılıyormuş, başka santral yokmuş gibi hesap yapılıyor” diye konuştu.
Bölgedeki santrallerin toplam etkisinin dikkate alınmaması üzerine hukuk sürecinde farklı bir yönteme başvurduklarını söyleyen Atal, “Termik santral davalarında kümülatif (toplam) etki üzerinde durduk. Termik santrallerin toplam etkisinin değerlendirilmesi için 2016’da lisans alan sekiz termik santrale lisans iptal davası açtık. Danıştay yürütmenin durdurulması talebimizi reddetti. Danıştay İdari Dava Daireler Kuruluna başvurduk. Orası bizim lehimize karar verdi. ‘Davacılar haklıdır bu termik santrallerin toplam kümülatif etkisi değerlendirilmeli’ dedi.
Danıştay İdari Dava Daireler Kurulunun içtihat oluşturan bu kararından sonra Hükümetin, Elektrik Piyasası Kanunu değiştirdiğini belirten Atal, “Ardından bu karar yokmuş gibi EPDK beş şirkete daha termik santral için lisans verdi. Bunun üzerine beş termik santral lisansına da iptal davası açtık. Osmaniye Kayalı Termik Santralinde yürütmeyi durdurma kararı aldık. Diğer dört davanın bir tanesinde süreyi geçirmişsiniz dediler ve davayı reddettiler. Bir tanesinde karar vermediler, dava devam ediyor. Bir tanesi ‘Ben görevli değilim’ dedi ve dosyayı Danıştaya gönderdi. Yani beş dosyadan beş farklı karar çıktı” dedi.
‘HÜKÜMET ŞİRKETLER LEHİNE ÇALIŞIYOR’
Bu süreçte hükümetin yine yönetmelik değişikliğine gittiğini söyleyen Atal, “Hükümet ve yasalar termik şirketlerinden yana. Eskiden ÇED süreci şöyle işliyordu. Önce ilgili şirket lisans alıyordu. Lisans aldıktan sonra ÇED sürecine geçiyordu, ÇED süreci bitince de inşaata geçiyordu. Danıştay İdari Dava Daireler Kurulunun içtihat oluşturan bu kararından sonra yönetmelik değişti. ÇED süreci lisansın önüne alındı. İlk önce ÇED sürecine başlandı. En başa da ön lisans konuldu” diye konuştu.
Atal, herkesin temiz havaya, suya ve toprağa ihtiyacı olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Sadece bir tane termik santralin verdiği zararlar ortadayken 22 termik santralin yaratacağı sonuçları hesaplamak mümkün değil. Bu toplu bir cinayet. Eğer yediğimiz ekmeğin yapıldığı buğdayın yetiştiği toprak asit yağmurlarıyla, radyoaktif maddelerle, ağır metallerle kirlenmişse, siz o köyde yaşamasanız dahi zehirleneceksiniz.”
Evrensel'i Takip Et