18 Mayıs 2016 00:42

Sistemin bağırsaklarında dönen bir oyun: Fail

Bursa’nın tiyatro yaşamına alternatif oyunlarla katılan Prova Tiyatrosu tarafından oynanan 'Fail' isimli oyun 9. yılında Hrant Dink cinayetini işliyor

Paylaş

Uğur ÖKDEMİR
Can KAYLAN
Bursa

Bursa’nın tiyatro yaşamına alternatif oyunlarla katılan Prova Tiyatrosu tarafından oynanan “Fail” isimli oyun 9. yılında Hrant Dink cinayetini işliyor. Oyun, Ogün Samast yakalanmasaydı ve 3 gazeteciyi kaçırıp bir depoda alıkoysaydı ne olurdu sorusuna cevap veriyor.  Soner Sancaktepe tarafından yazılıp yönetilen oyunda, Damla Çalışan, Ozan Karaarslan, Nazlı Can, Gülistan Orhun, Onur Özdemir sahne alıyor. Nilüfer tiyatro festivalinin ardından Oyunun Yönetmeni Soner Sancaktepe ile Prova Tiyatrosu’nu ve Fail’i konuşma şansı bulduk.

Bursa’nın tiyatro dünyasına hoş geldiniz. Prova Tiyatrosu ekibi olarak nasıl bir tiyatro anlayışı sunacaksınız seyircilere?
Prova Tiyatrosu ekibi olarak hepimizin içinde tiyatro isteği vardı ama bunu bir yerde birleştirmemiz gerekti sadece birinin çıkıp yüksek sesle toplanın tiyatro yapacağız demesi gerekiyormuş o da bir şekilde oldu. Bu ekipte iki kişi dışında tiyatroyla ilgili bir fakültede “eğitim” almış arkadaş yok. Diğer arkadaşlar farklı meslek grubunda kimi öğretmen kimi esnaf. Tiyatro oynamak için bir fakülte okumanın şart olmadığını da göstermek istedik. Başlangıçta evde toplandık ve provaları evde gerçekleştirdik. Sonrasında gelişti. Yani kısacası oyunlarımızı izleyenler biz de sizle hareket edebilir miyiz veya bir diğer arkadaşına anlattı o diğerine derken tiyatroya merakı olanlar olarak bir araya geldik.

ELÇİ’DEN SONRA SESSİZ KALAMADIK
Hrant Dink cinayetini ele alma fikri nereden çıktı?

İlk çıkışı çözüm sürecinin geldiği yer ve Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle oldu. Aslında ilk başlarda oldukça varoluşçu oyunları sergilese de, süreç bizi politikleştirdi. Bundan önceki oyunumuz Poligon ile birlikte, Politik tiyatroya yöneldik. Bu biraz daha vicdanla alakalı bir şey, yaşanan olaylara sessiz kalamadık. Bu açıdan yeni oyunumuz politik cinayetleri işleyen bir oyun olsun dedik. Tahir Elçi’den yola çıkarak 9 yıldır sahneye aktarılmamış bir konuyu, Hrant Dink cinayetini işledik. Bizim derdimiz hem Hrant Dink’e bir saygı duruşunda bulunmak hem de davanın geldiği noktayı gözler önüne sermek.

Oyunda ana akım gazetecilerin kaçırılmasından, oyunun depoda oynanıyor olmasına kadar pek çok kritik nokta var buralarda ne anlatılmaya çalışıldı?
Öncelikle oyun Ogün Samast’ın yakalanmadığı bir evrende, Dilek karakterinin Hrant cinayetini araştırması, bazı şeyleri gün yüzüne çıkarması ve iki ana akım gazeteciyle birlikte bir depoda Ogün Samast tarafından alıkonulmasıyla başlıyor. Burada aslında ana akım medyanın gelinen süreçte nasıl kepaze bir duruş sergilediğini anlatmaya çalıştık. Yine aynı şekilde depoya bir telefon yerleştirdik, burada da devletin bu tarz politik cinayetlerdeki yerini izleyiciye aktarmaya çalıştık. “Gri” kodlamasıyla bu tür cinayetlerde sıkça rastlanan bir figürü depoya soktuk ve tümüyle bir medya ve iktidar eleştirisine dönüştü oyun. Oyunun depoda oynanıyor olması da bir yandan devletin bağırsaklarında dönen olayları daha iyi anlatabilmek amacıyla, Diğer yandan ise bize milletçe sirayet etmiş olan “izleme” hastalığına bir atıftı. Çevremizde bir takım olaylar oluyor ve biz bunu sadece izliyoruz. İş makinesi izler gibi, horoz dövüşü izler gibi izliyoruz. Tiyatrocular açısından da 9 yıldır bu olayı iş makinesi izler gibi izledik, sahneye bir şey koyamadık.

SAVAŞA KARŞI BİR OYUN: POLİGON

Bundan önceki oyununuz Poligon da aslında oldukça politik bir oyundu. Biraz da Poligon’dan bahsedebilir misiniz?
Tabii. Poligon oyunu içinden geçtiğimiz süreçte bolca hissedilen savaş meselesine bir tepkiydi. Kürt illerinde son dönemde olan meseleye ilişkin, utanmazca pazarlanan bir savaş söylemi üzerine bir kara komedi tasarladık. Sıradan mahallelerde artık tekvando kursu gibi öldürme kurslarının açılıyor buralarda insanlara silah kullanmaya gidiyorlar ehliyet kurslarına gider gibi gitmeye başlıyorlar. Orada bir toplumun karikatürünü vermeye çalıştık. Nasıl olur da bu kadar kan akıtılan bir ülkede bu kadar umursamaz olabiliyoruzu sordurduk. Çünkü bizim için süreç ’90’lardan farklı, doksanların bir bilinmeyen tarafı vardı. Herkesin elinde akıllı telefonlar yoktu, oradaki vahşet görüntüleri herkese ulaşmıyordu. İnsanlar şu an her şeyi görüyor, biliyor fakat buna rağmen normal hayatına devam ediyor.

ÖNCEKİ HABER

Fransa’da işçiler yasanın peşini bırakmıyor!

SONRAKİ HABER

Amed 2. Kitap Fuarı, kapılarını okuyuculara açtı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa