30 Eylül 2018 23:54

Kentsel dönüşümdeki kanser tehlikesi: Asbest

Eski binaların yapımında kullanılan asbest, gerekli önlemler alınmadan yapılan yıkımlarda kanser başta olmak üzere ciddi sorunlara neden oluyor.

Fotoğraf: Tamer Arda Erşin

Paylaş

Tamer Arda ERŞİN
P24 Objective Araştırmacı Gazetecilik Projesi

Eski binaların yapımında kullanılan asbest, kentsel dönüşümde gerekli tedbirler alınmadığında akciğer kanseri başta olmak üzere toplum sağlığı açısından tehlike oluşturuyor. Bakanlıklar ve belediyelerin sorumluluğu birbirine atarken, uzmanlar "asbestli binaların yıkımının kanser tehlikesi taşıdığına dikkat çekiyor. Binaların gerekli tedbirler alınmadan yıkılması, yetki karmaşası, mevzuattaki eksiklikler, asbestten arındırma işindeki mali yük, akredite laboratuar eksikliği, yeterli ve nitelikli sayıda asbest söküm uzmanı olmayışı nedenleriyle yıkımı yapılacak binaların asbestten arındırılmasıyla ilgili zorunlu bir yaptırım bulunmuyor” diyor.

Cumhuriyetin ilk sanayi tesislerinden Ankara’daki Havagazı Fabrikası, ve 1929 yılında inşa edildi ve endüstri miraslarındandı. Elbette fabrikanın mimarı Werner Issel, yıllar sonra eserinin halk sağlığı sorunuyla gündeme geleceğini düşünmemişti. Ankara Büyükşehir Belediyesi fabrikayı yıkmaya başladı, ancak unuttukları şey içerisindeki asbest maddesiydi. Kanserojendi asbest, tozları havaya yayıldığında soluyanların akciğerlerini nasırlaştırabiliyordu. Fabrikanın asbestten arındırılarak yıkılması gerekiyordu. Bunun için de özel önlemler.

Mimarları Odası Ankara Şubesi, fabrikanın asbestten arındırılmadan yıkılmaya çalışıldığını ülke gündemine getirdi. Ankara Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Melih Gökçek ise durumu inkar etti.  Ancak daha sonra gerekli önlemlerin alınmadığı ve ilgili bildirimlerin yapılmadığı ortaya çıktı. Ankara 7. İdare Mahkemesi, fabrikanın yıkımını durdurdu. Daha sonra bilirkişi raporlarını inceleyen Bölge İdare Mahkemesi, kararı iptal ederek yıkım çalışmalarının önünü açtı. Gökçek’in yerine getirilen yeni Başkan Mustafa Tuna döneminde bina tamamen yıkıldı. Geride yıkım sürecinde Ankaralıların asbest soluyup, solumadığı tartışması kaldı. Türkiye asbest maddesi ve tehlikeleriyle tanışmış oldu.

AKM SONRASI İSTANBUL’DA ÖNLEM ALINDI

Ülkedeki yapılar eskiyor, eski yapılarda asbest maddesi bulunuyordu. Türkiye genelindeki binalar depreme karşı yenilenmesi için afet riskli ilan edilip, kentsel dönüşüme tabi tutulmaya başladı. Ankara’daki Havagazı Fabrikası’ndan sonra bu kez İstanbul asbestte karşı alınmayan önlemlerle gündeme geldi.  2017 yılında İstanbul’da yıkılan 1594 binanın 385’inde asbestli malzeme bulunmasına karşın 39 ilçenin sadece 7’sinde yıkım öncesi asbest denetimi yapıldığı ortaya çıktı. Binalarda yapılmayan denetimler Atatürk Kültür Merkezi (AKM) yıkımında da gündeme geldi. Bina önlem alınmadan yıkılmaya başlandı. Tepkiler sonrasında binada önlem alındı ve yıkım gerçekleşti.

AKM’deki bu durumun uluslararası yankı bulması İstanbul Büyükşehir Belediyesini harekete geçirdi. Belediye ilçe belediyelerine yazı yollayarak, “Asbest maruziyeti sonucu hava yoluyla insanların sağlığını riske sokacak ve kanser hastalığına sebebiyet verecek risklerin yıkım öncesi yapılacak teknik incelemeler sonucu önlenmesi mümkündür. Bu nedenle, gerek yıkım faaliyetinin yıkım çalışanları gerekse etrafındaki çevre üzerinde asbest maruziyeti yaratmaması için mevzuattaki hukuki ve teknik kurallara uygun bir şekilde yönetilmesi; yıkımı güvenli kılacak koruyucu önlemlerin alınması gerekmektedir” dedi ve “yıkılacak ya da yıkılmasına onay verilmiş binalar için” asbest ölçümü zorunluluğu getirildi.

52 İLDE KENTSEL DÖNÜŞÜM

Ankara’daki Havagazı Fabrikası, İstanbul’daki AKM. Ülkede yenilenmesi ve yıkılması gereken binalar bunlarla sınırlı değildi. 2012 yılında ülkede kentsel dönüşüm başladı. Eskiydi bu binalar. (Eski adıyla) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇSB) Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü, BİMER üzerinden yaptığım başvuruda şu ana kadar kaç yapının yıkıldığını açıkladı. Bakanlığın verilere göre Türkiye genelinde 2012- 2018 tarihleri arasında 228 yer afet riskli alan ilan edildi ve bunlardan 8’i iptal edildi. 52 ilde ilan edilen afet riskli alanlar 243 bin 632 yapıyı kapsadı ve durumdan 1 milyon 668 bin 211 kişi etkilendi. Ayrıca, 30 ilde 45 bin 897 yapıyı kapsayan 133 adet Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı (KDGPA), 6 ilde 9 bin 587 yapıyı kapsayan 9 yenileme alanı ilan edildi.

ESKİ BİNALARDA ASBEST TEHLİKESİ

Asbest söküm uzmanları, dönüşüme tabi tutulan binalarda asbest olduğuna kesin gözüyle bakılıyordu.  Yenilenmesi gereken bu binalar inşa edilirken,  çatı, yer- tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamaları, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, kazanları vb. yerlerinde asbest kullanıldı. Asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzlerine de dikkat edilmesi gerekiyordu.

ÖNLEM Mİ? İLGİLİ BİRİMLERE SORUN

"Yetkililer asbest tehlikesine karşı önlemler alıyor mu?" sorusuna yanıt aramak için BİMER üzerinden ÇSB’ye başvurdum. “Kentsel dönüşüme tabi tutulan binaların yıkımı sırasında asbest maddesine karşı önlem alındı mı?​” sorusuna ÇSB’nin verdiği yanıt: “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ya da yıkım ruhsatı vermeye yetkili ilgili Belediye Başkanlığına başvurulması gerekmektedir”. Bakanlık belediyeleri işaret ediyordu ancak kendisinin yürüttüğü kentsel dönüşüm projeleri de vardı. 15 ilde, 73 bin 289 yapının dönüşümünden yetkili irade olan Bakanlık, buralarda önlem alınıp, alınmadığı sorusunu yanıtsız bırakmış oldu.

BAKANLIĞIN YETKİLİ OLDUĞU YAPILAR

ÇSB’nin dönüşümünde yetkili olduğu yapılar şöyle: “Ağrı merkezdeki 100. Yıl Mahallesi’nde 4 bin 337 yapı; Aksaray merkezdeki Hürriyet Mahallesi’nde 203 yapı; Ankara Bala’daki Göztepe Mahallesi’nde 56 yapı, Çankaya’daki Akpınar Mahallesi’nde 7 yapı; Artvin merkezdeki Çayağzı Mahallesi’nde 40 yapı; Diyarbakır Sur’da Abdaldede, Alipaşa, Camikebir, Caminebi, Cemal Yılmaz, Cevatpaşa, Dabanoğlu mahallerindeki 8 bin 587 yapı; Erzincan Uluköy Beldesi, Üzümlü’deki toplam 699 yapı; Giresun Çanakçı’daki 200 yapı ve merkezdeki 163 yapı; Hakkari Yüksekova’daki 10 bin 50 yapı; İstanbul Kadıköy’deki Fikirtepe, Dumlupınar, Merdivenköy ve Eğitim mahallerindeki 6 bin 341 yapı; İzmir Karabağlar’daki 9 bin 870 yapı, Menemen’deki 3 bin 25 yapı; Karaman Ermenek’teki 129 yapı; Kocaeli Körfez’deki 168 yapı; Kütahya Pazarlar’daki 209 yapı; Mardin Nusaybin’deki 11 bin 365 yapı; Şırnak’taki 24 bin 775 yapı.”

ANKARA’DA ÖNLEM YOK!

Bakanlığın yetkili irade olarak gösterdiği belediyelere BİMER üzerinden yaptığım başvuruda, onların da önlem almadığı ortaya çıktı.  Altındağ Belediyesi, “Yetkili idare Ankara Büyükşehir Belediyesi olup; başvurunun adı belirtilen kuruma yapılması gerekmektedir” yanıtını verip, Büyüşehir Belediyesine yönlendirdi. Mamak Belediyesi verdiği yanıtta Bakanlık'la çelişerek,  “Yıkılacak binalar için Asbest Envanter Raporu alınması zorunludur. Asbest raporu aranıp aranmadığı konusu yetki gereği Çevre Şehircilik Bakanlığını ilgilendirmektedir” dedi. Mavi Masa üzerinden bilgi aldığım  Ankara Büyükşehir Belediyesi ise ilde asbestte karşı önlem alınmadığını ortaya koydu ve sorumluluğu Bakanlığa atmaya çalıştı: “Mamak ve Altındağ ilçeleri (Atıf Bey, Hıdırlık Tepe, İsmet Paşa) mahallelerinde asbest çalışması yapılmamıştır. Bakanlık tarafından da hali hazırda herhangi bir Yıkım Yönetmenliği hazırlanmamıştır”.

OKUL BİLE YIKILDI

Bakanlık ve Ankara’daki belediyeler yanıtlarıyla net bir sorumluluk almak istemiyor. Ancak asbest tehlikesi ilde öyle bir boyuta varmış ki, yıkılan eski okullarda bile önlem alınmıyor.  Keçiören ilçesinde 1969 yılında yapılan Faik Erbağı Ortaokulu asbest tozlarına karşı gerekli önlemler alınmadan yıkıldı. Ankara Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı neden önlem alınmadığını “Bina döşemeleri dökme mozaik, duvar ve tavanları sıva ve boya olması ve diğer kullanılan malzemelerin asbest şüphesi içermemesinden dolayı ölçüm yapılmamıştır. Yıkımdan çıkan malzemeler döküm sahasın götürülmüştür. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ilgili mevzuatında bina yaşına ait bir kıstas bulunmamaktadır” diye açıklamakla yetindi.  Valiliğin yanıtını değerlendiren asbest söküm uzmanı Dr. Eşref Atabey, binalarda bulanan asbestin gözle anlaşılamayacağını, mutlaka ölçüm yapılarak asbest envanter raporu alınması gerektiğini ve asbest yasaklanana kadar yapılmış tüm binalarda gerekli ölçüm ve analizler yapılması gerektiğini ekledi. Atabey, binadaki asbestin gözle tam olarak anlaşılamayacağını “Asbest söküm uzmanlarınca binada asbest olup, olmadığı belli bölümler için gözle anlaşılır. Ancak asbest türü anlaşılmaz. Örnekleme yapılıp analiz sonucunda belirlenir. İlk yapılacak olan da ortam havasındaki asbest lifinin ölçülmesi olmalıdır” diye anlattı.

YETKİ KARMAŞASI VAR

Asbest söküm uzmanı  Atabey, bakanlıklar ve belediyeler arasındaki çelişkiyi “yetki karmaşası” diye yorumlayarak, “Sağlık Bakanlığı konuya; asbesttin sağlığa zararlı kanserojen madde olduğu ve halk sağlığı yönünden yaklaşıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; çalışanların asbestten korunmasıyla; ÇSB asbest atıklarının ortadan kaldırılmasıyla ilgileniyor. Yetki karmaşası, mevzuattaki eksiklikler, asbestten arındırma işindeki mali yük, akredite laboratuar eksikliği, yeterli ve nitelikli sayıda asbest söküm uzmanı olmayışı nedenleriyle yıkımı yapılacak binaların asbestten arındırılmasıyla ilgili zorunlu bir yaptırım bulunmuyor” diyor.

'SUÇ OLUŞTURUR’

Avukat Fevzi Özlüer, asbestte karşı alınacak önlemler konusunda belediyelerin “Bakanlık tarafından da hali hazırda herhangi bir Yıkım Yönetmenliği hazırlanmamıştır” diyerek sorumluluktan kurtulamayacağı görüşünde. Özlüer bu konuda şunları söylüyor: “Yıkılan binaların çevreye yaratacağı tozun, kirin, gürültünün hangi sınırlarda olacağını denetlemek belediyenin görevi. Yıkım izinleri de  belediyeler tarafından veriliyor. Belediye yıkım işleminin çevre sağlığına uygun olup olmadığını denetlenmek zorunda. Özel bir düzenleme olmasa dahi yıkımın gerçekleştiği alanda başkasına zarar verecek bir izni veremez. Yazılı bir kuralın olmaması yerel yönetimlerin hiçbir şey yapmayacağı anlamına gelmiyor. Bir şey yapmamaları bilakis suç oluşturur”.

AKTİF YURTTAŞLIK ÖNEMLİ

Asbeste karşı yetkililer net bir yaptırımda bulunmasa da Avukat Özlüer’in yurttaşlara önerisi var. “Aktif yurttaşlık yapın” diyen Özlüer, neler yapılması gerektiğini şöyle aktarıyor: “Mahallenizde bir bina yıkılıyor. Burada asbest olduğundan şüpheleniyorsanız belediyelere ‘asbestte karşı önlem alınsın, sonra yıkım izni verilsin’ diye şikayette bulunabilirsiniz. Başka türlü bu dönüşümü sağlayabilecek bir şey yok. Orada asbest var mı, yok mu filan derken, çat diye iki günde yıkıyorlar. Sonra şehrin her yerinde pıtır pıtır bina yıkıyorlar. Burada aktif yurttaşlık işleyecek".

YETERSİZ UZMANLAR

Dönüşüme tabi tutulan binaların hepsinde asbestte karşı önlem alınacak önlemleri yapacak firma ve uzman sayısının yeterli olmadığı görülüyor. Türkiye’de dönüşüme tabi tutulan 243 bin 632 karşılık, 2017 yılı sonu itibariyle, 405 asbest söküm uzmanı bulunuyor. Türkiye Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) sitesi üzerinden yapılan aramada,  asbestle ilgili yetki verdiği 8 şirketin olduğu görülüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü Başkanlığı’nın (İSGÜM) asbest konusunda yetkilendirdiği 7 şirket bulunuyor.

Uzman ve firma sayısı hakkında değerlendirmelerde bulunan Asbest Söküm Uzmanı Atabey, “Peki asbest söküm uzmanları istenen sayıda, niteliklere sahip ve hepsi işin başında olabilecek midir?​” diye sorarak, şunları belirtiyor: “Herhangi bir mesleki ayrım, deneyim vb. kriterler gözetmeksizin mühendis, mimar veya teknik eleman olan iş güvenliği belgesine sahip herkes, asbest söküm uzmanı oluyor.  Uzmanlar, 5 günlük teorik bir kursla sertifikalarını alıyor. Ayrıca kentsel dönüşüme tabi tutulan bina sayısı ile asbest söküm uzmanı ve firması sayısı karşılaştırıldığında da kentsel dönüşüm sürecinde bütün uygulamalarda asbest kontrolü yapılması mümkün gözükmüyor. “

ASBESTLİ BORU TEHLİKESİ

Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı İklim Yiğit’in anlatımına göre kamu kurumları asbest ya da herhangi bir konuyla ilgili bilgi ve envanteri kendileriyle paylaşmıyor. Ayrıca, Yiğit kentsel dönüşüm uygulamaları sırasında ortaya çıkan asbest tozları dışında maddenin başka bir tehlikesini anlatıyor: "Alt yapılar değişmeyen bütün yerlerde bu asbestli borulardan su içiliyor diyebiliriz. Çok eski yapılarda asbestli borular kullanıldı”. Yani asbestli borular da ülkede halen halk sağlığını tehdit ediyor.

AKCİĞER ÜZERİNDEKİ ZARDA KANSERE YOL AÇIYOR

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Akkurt, asbest maddesinin yol açtığı hastalıkları anlatırken, tozları ikiye ayırdı. Anlatımına göre partiküler tozlar ve lifsel tozlar var. Partiküler tozların eni boyuna eşit,  lifsel tozların boyu eninin 3 misli. Asbesttin tozu da lifsel tozlardan. Lifsel tozların solunum yoluyla akciğerlere ulaşabilme, ciğerin diplerine girebilme potansiyeli var. Lifsel tozun ilk solunmasıyla ortaya çıkan hasar 3-5 seneyi bulabiliyor. Asbest tozunda süre 40 yıla kadar çıkabiliyor. “Asbest ciğerde su toplanmasına, ciğerin üzerindeki zarda kalınlaşmalara neden olabilir” diyen Akkurt, “Zaman içerisinde, doku reaksiyonu oluşur. Fibrosiz ve nasırlanmayla sonuçlanan asbestosiz olur. Akciğerin nefes alabilecek yeri kalmaz” sözlerini ekledi.  Asbestin yol açtığı hastalıklardan en kötüsünün kanser olduğunu dile getiren Akkurt, “İlk oluşan doku reaksiyonu, malin dediğimiz kötü bir kanser hücresi gelişimine neden olursa ortalama 20-40 yıl sonra kanser ortaya çıkar. Akciğerin kendisinde akciğer kanseri, akciğerin üzerindeki zarda kanserleşmeye yani mezotelyomaya neden olur. Bunların en büyük sıkıntısı ilk maruziyetle hastalığın ortaya çıkması arasında geçen sürenin uzun olması” diye konuştu.

AVRUPA VE ABD’DE HASTALIKLAR GÖRÜLECEK

Akkurt, asbest tüm dünyada ve Türkiye’de yasaklanana kadar yapılarda kullanıldığını hatırlatarak, “Okullar, evler başta olmak üzere günlük yaşamda ve sanayide birçok alanda kullanıldı. Yerlerdeki marleylerden tutun da su borularına, izolasyona kadar her yerde kullanıldı. Şuanda asbest yasaklanmış olmasına rağmen etkileri Avrupa ve ABD’de önümüzdeki 30- 40 yılda asbeste bağlık hastalıklar ortaya çıkmaya başlayacak. Solunum yetmezliğine gidecek durumlar, kanserler ve mezotelyomaya risk oluşturacak” dedi.

YENİ DOĞAN BEBEK BİLE TEHLİKEDE

Akkurt, kentsel dönüşüme tabi tutulan binaların yıkımı sırasında asbest maddesinin tozlarının açığa çıktığını aktarıyor. “Kentsel dönüşümün dünyada ve Türkiye’de yaratabileceği en büyük hasar asbestte bağlı hastalıklar olacaktır” sözleriyle durumun ciddiyetine dikkat çeken Akkurt, Türkiye’ye şu uyarıda bulunuyor: “Dünyada kentsel dönüşüm sırasında çevreye asbesttin yayılmasını önleyici tertibat, korunma sistemiyle binalar yıkılıyor. Türkiye’deki kentsel dönüşümde binalar kontrolsüz bir şekilde tamamen yıkılıyor. Bu yıkım sonucunda ortaya asbest lifleri saçılıyor. Lifler yeni doğan bebekler de dahil olmak üzere solunmaya müsait. Lifler ileride solumun yetmezliklerine, kanserlere yol açacaktır. Deyim yerindeyse bu mutlak suretle patlama olasılığı olan bir bombanın ortaya saçılması”.

2010'DA YASAKLANDI

Asbesttin inşaat ve diğer sektörlerde kullanımı dünyada yasaklandı. Türkiye'de yasak 2010 yılında gelebildi. Asbest tehlikesinin farkına varıldıktan sonra meslek odaları ve sivil toplum örgütleri konu hakkında çalışma yürüttü. Türk Toraks Derneği Çevresel ve Mesleki Hastalıklar Çalışma Grubu “Asbest nedir? Asbestin Sağlık Üzerine Etkisi” başlılık broşüründe, asbestin yol açtığı kanser türlerini şöyle açıkladı: “Plevral Sıvı (Akciğer Zarında Sıvı Birikmesi), maruziyetten 40 yıl sonra ortaya çıkabiliyor, akciğer zarının kalınlaşmasında ya da kötü huylu tümör gelişiminde bir rolü olup olmadığı net olarak bilinmiyor. Plevral Plak (Akciğeri Saran Zarın Kalınlaşması ve Kireçlenmesi), asbest maruziyetinin en önemli göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor, plaklara zamanla kalsiyum çöküyor ve tipik olarak 30 yıldan fazla bir sürede kireçlenme gelişiyor. Plakların yaygınlığı ile ilişkili olarak nefes darlığı, solunum fonksiyonlarının bozulması gibi bulgulara neden olabilme ihtimali var. Pek çok hastada başka nedenlerle çekilen akciğer filmlerinde tesadüfen saptanıyor. Round Atelektazi (Akciğer Zarının Kalınlaşmasına Bağlı Akciğerin Sönmesi) genelde bulgu vermezken, Akciğer radyolojik bulgularında akciğerin kötü huylu tümörü ile karıştırılabiliyor. Asbestozis (Akciğer Dokusu İçerisinde Asbest Liflerinin Birikmesi), akciğer dokusunda yaygın hasar nedeniyle kayba neden olan kronik, ilerleyici bir hastalık. İlerleyen dönemlerinde sıklıkla solunum yetmezliği ile seyrediyor. Hastalığı diğer akciğer doku kaybı ile giden hastalıklardan ayırt etmek zor. Bununla birlikte, maruziyet ile ilişkili diğer hastalıklarda olduğu gibi, asbestozis tanısında da en önemli basamak, kişinin asbeste çevresel ya da mesleksel olarak maruziyetinin gösteriliyor. Akciğer dokusundan alınan örneklerde asbest liflerinin gösterilmesi ile tanı patolojik olarak kanıtlanıyor. Akciğer Kanseri, Çevresel Koruma Ajansı ve Dünya Sağlık Örgütü 1980 yılında asbestin akciğer kanserine kesin olarak yol açtığını duyurdu. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC-The International Agency for Research on Cancer) sınıflamasına göre insanlar üzerinde kesin kanserojen (Grup 1) sınıfında yer alıyor.”

İLGİLİ MEVZUAT NASIL?

Asbestle ilgili mevzuatta çeşitli düzenlemeler mevcut. 18 Mart 2004 tarihinde çıkarılan Harfiyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nde konut, bina, köprü, yol ve benzeri alt ve üst yapıların yıkımı öncesinde seçici yıkım ilkesiyle yıkımın belirli ölçülerde ve kontrollü olarak yapılması, yıkım sonrasında oluşan inşaat ve yıkıntı atıklarının çevreye zarar vermeyecek şekilde öncelikle kaynakta azaltılması, toplanması, geçici biriktirilmesi, taşınması, geri kazanılması, değerlendirilmesi ve bertaraf edilmesi düzenleniyor. Bu yönetmeliğe göre yıkım ve söküm faaliyetinde, seçici yıkım yapılması, insan sağlığı, can ve mal güvenliği ve çevreyi korumak esas. Yönetmelik asbest maddesini de kapsıyor ve yıkılacak binalarda bulunan asbest yıkım faaliyetinden önce belirlenerek sökülür, ayrı olarak toplanır ve tehlikeli atık olarak bertaraf edilir. Asbestli binaların yıkımında çalışan işçilerin canını korumak için de mevzuatta düzenlemeler yer alıyor. 25 Ocak 2013 tarihinde çıkarılan Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmeliğe göre asbesttin sökümü, yıkımı, tamiri, bakımı ve uzaklaştırma işleri sırasında belirli usullere göre yapılması gerekiyor. Yetkili olmayan kişiler asbestle ilgili işlerde çalışamıyor. Binalardaki asbestin tespit edildiği envanter raporunun alınmasını zorunlu kılan bir kanuni düzenleme ise yok. Ancak belediyeler yıkım izini sırasında asbest envanter raporunun alınmasını zorunlu tutabiliyor.

ASBESTLİ BİNALARIN YIKIMI SIRASINDAKİ PROSEDÜR

Binalarda asbest tespit edilip, bunun sökülmesi istenirse bir prosedür işliyor. Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmeliğe göre öncelikle iş planı hazırlanıyor. Plan söküm yapılacak yerdeki Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne bildiriliyor. Bu bildirimde, işyerinin ticari unvanı ve adresi, sökümü yapılacak asbestin türü ve miktarı, yapılacak işler ve işlemler, çalışan sayısı, işe başlama tarihi ve işin tahmini süresi, asbest söküm uzmanı belgesi, asbest söküm çalışanı belgesi bulunuyor. Ayrıca, asbest sökümünün yapılacağı işyerinde yapılan risk değerlendirmesi doğrultusunda, çalışanlara ve çevreye yönelik tehlikeler karşı önlem alınıyor. Asbest sökümü, yıkımı, tamir, bakım ve uzaklaştırma işlemleri sona erdiğinde, işyerinde asbest tozuna maruziyet riskinin kalmadığını belirten ölçüm raporu alınıyor. Bu raporda da İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünce ya da TÜRKAK tarafından yetkilendirilmiş laboratuvarlardan alınabiliyor. Alınan rapor, Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne teslim ediliyor.

FRANSA’DA AKTİF YURTTAŞLIK ÖRNEĞİ

Avukat Fevzi Özlüer’in aktif yurttaşlık önerisinin bir benzeri Fransa’da yaşandı. Seine- Saint- Denis’deki işçi mahallesinin ortasında bulunan asbest fabrikasına karşı yılları bulan mücadeleler sonucu kazanım elde edildi. Devlet okullarının yakınında Madencilik ve Endüstriyel Hammaddeler İşletmesi, asbesttin toz haline getirilmesi, liflerden arındırılması işini yapıyordu. Fabrikada çalışan işçilerin çoğu göçmendi. Fabrika 1991 yılında kapatıldı, arazisi 1997 yılında satıldı.  Eskiden fabrika yakınlarındaki okula giden Nicole Voide’nin kardeşi mezotelyoma hastası olmuştu. Kardeşinin hastalığının nedenlerini araştıran kadının aklına, 50 yıldır asbest öğüten fabrikanın yakınındaki okula gittikleri geldi. Kardeşinin hastalığı asbest kaynaklıydı. “Hastalığın ne kadar ciddi olduğunu görmek için hastanın boğulma krizini görmüş, duymuş olmak gerek” diyen Viode,  eskiden fabrikada çalışan hasta işçilerle tanışır, hem hukuki hem de toplumsal mücadele başlatır. Atıl halde olan fabrika binası çevreye tehlike yaymaktadır, hatta çocuklar fabrika bahçesinde oynamaktadır. Yetkililer uyarılır, önlem alınması istenir. 2006 yılında yetkililer fabrikanın çevredekiler üzerine etkisini araştırır ve sonuç korkunçtur. 21 hastalık vakasının sonuçları alınır. 11 vaka fabrikanın 400 metre yakınında 8 ila 32 yıl boyunca oturmuş, okula gitmiş ya da açık havada çalışmıştır. Bir vaka fabrikanın temizlik işlerini yürütmüştür. 9 vaka fabrikada çalışmış işçilerden oluşur. Aynı yıl fabrikanın yıkılması ve çevresindeki okulun yıkılması kararı alınır. Bu üstü örtülü olarak fabrikanın tehlikeli olduğunun kabulüdür.

ÖNCEKİ HABER

Trump: Kim Jong-un ile birbirimize aşık olduk

SONRAKİ HABER

Elektrik akımına kapılan işçi yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa