Besni’de direnişin sıcağı: Mega Polietilen işçilerinin hak arayışı

Besni sıcağında direnen Mega Polietilen işçilerinin mücadelesine dair Dilan Temiz’in gözlemlerinden notlar: “Biz bu direnişe sonuna kadar devam edeceğiz.”

27 Nisan 2024 04:58
Paylaş

Dilan TEMİZ
Adıyaman

“Yaz gelmedi daha ama hava şimdiden çok sıcak, üzüm sıcağı bu sanki.” Adıyaman’dan Besni’ye doğru gittiğimiz aracın şoförü böyle anlatıyor Besni sıcağını. “Nerde ineceksin, biliyor musun?” diye devam ediyor. “Mega diye bir fabrika var, orada ineceğim.” “Ha işçilerin çadır kurduğu yeri söylüyorsun. İnşallah alırlar haklarını.” yanıtını veriyor.

Az ileride indiriyor beni. Asfaltın sıcaklığına direniş çadırının gölgesi eşlik ederken, direnişteki işçiler karşılıyor bizi. Selamlaştıktan sonra birkaç fotoğraf alıyoruz hemen. Az ileriden polis aracından iki polis hışımla gelip fotoğraf çekemeyeceğimizi söylüyor, işçileri tehdit ediyor. Gazeteci olduğumuzu belirtiyoruz. Ufak bir tartışma yaşanıyor.

İşçiler hemen bu durumu kendi aralarında değerlendiriyor: “Patron işaret verdi gördün mü?”, “Devlet memuruyum diyor, devlet size devlet de bize değil mi?”, “Görüyor musunuz doğru yoldayız işte, bu kadar saldırmalarının başka anlamı yok!”

Direniş çadırında hazırlanan sofraya buyur ediliyoruz. Biber ve köz domates. Çaylar demleniyor, geliş sebebimiz olan direnişi konuşuyoruz.

Bir hareketlilik sarıyor çadırı. Her bir işçi öteki işçiye ne yapıldıysa anlat, şunu da söyle mutlaka diye öteki berikini beriki ötekini uyarıyor. Bir ağızdan çıkan cümle hep bir ağızdan onaylanıyor. Araya sloganlar dahil oluyor. “İşçiyiz haklıyız, kazanacağız!”, “İş, ekmek, özgürlük!”

Yunus Kabilay, işçi temsilcilerinden, bir çocuğu var. “Bayramda bayramlık, ramazanda ramazanlık duygusunu yaşayamadım” diyerek başlıyor sözlerine. Ücretleri yatırılmadığı için iş bıraktıklarını söyleyen Yunus, anlatmaya başlıyor: “En zor zamanları o zaman yaşadık. Evde sorunlar oldu. Ben yaklaşık bir yıldır bu fabrikada çalışmaktayım ilk etapta 15 günüm sigortasız başlatıldı. Bizim direnişe başlama sebebimiz yaklaşık 3 aydır maaşlarımızın düzensiz ve eksik yatırılmasıydı. Bu şekilde biz ramazanı ve bayramı parasız geçirdik. Biz haklarımızı isterken karşı tarafın bize üslubu çok farklı oldu. ‘Ben sizi iş sahibi yaptım, sizi adam ettim’ gibi söylemleri oldu. Bu da direnişe geçmemize sebep oldu”

"HER SABAH İŞE GİDER GİBİ UĞURLANIYORUZ"

Direnişlerine maddi, manevi desteklerin çok olduğunu söylüyor Yunus. “Öncelikle kendi evimizden destek çok. Her sabah işe gidiyormuşuz gibi uğurlanıyoruz. Biz de işe gelir gibi her sabah direniş çadırımıza geliyoruz. İnsanlar buraya gelip nasıl haksızlıklar yaşandığını öğreniyorlar.”

Çalışırken yaşananların yanı sıra direniş esnasında yaşananların da kendilerini öfkelendirdiğini söyleyen Yunus, “Sürekli içeriden provokasyonlar geldi, bizim hiç taşkınlığımız olmadı. Hakaretler, tehditler, fiziksel aramalar bunların hepsini biz burada yaşadık. Ama bu direniş sayesinde iki kazanım elde ettik, iki aylığımız yattı. Lakin asgari ücret olarak yatırıldı. Diğerleri yatmadı.”

Patron yeri gelmiş tehdit etmiş yeri gelmiş durumunun ne kadar kötü olduğunu anlatmış: “Pandemiyi bile bize koz olarak kullanıyor, “Pandemi geçirdim durumum zor” diye. Burada herkes pandemiyi, depremi geçirdi. Sen bir fabrika açıyorsan bunları koz olarak kullanamazsın. Ki bunu öne atan kişiler depremde gelemeyen arkadaşların sigortasını, maaşlarını kestiler. Öne sürüyorsan neden bunları yaşayan insanların haklarını gasp ediyorsun?”

Verilen teşvikler mevzu bahis iken safların keskinleştiğini belirtiyor Yunus: “Eğer devlet destekli bir firma bize bu şeyleri yaşatıyorsa arkasında kimin olduğu belli zaten daha açık bir söze gerek yok. Devlet her zaman zenginden yanadır. Hiçbir zaman mazlumdan, emekçiden yana bir tavır görmedim. İşçiler her zaman alt kısımda oluyor devlet için. Lakin bu işçiler olmadığı sürece sermaye de olmaz.”

Talepleri de şöyle hatırlatıyor:

-Elden verilen asgari ücret üstü maaşların yatırılması.

-Haksız, hukuksuz yere işten çıkarılan arkadaşlarımızın geri işe iade edilmesi ve hepimizin başı dik bir şekilde haklarını alıp içeri girip çalışmak.

“Biz bu direnişe sonuna kadar devam edeceğiz bu çadır ne zaman kalkacak biliyor musunuz? Haklarımız, taleplerimiz yerine getirilene kadar” son sözlerinin ardına araya “Direne direne kazanacağız” sloganları karışıyor.

"DEVLET SERMAYEDEN YANA"

Öncelikle Bakan Varank’a seslenmek istiyorum” diye atılıyor Halil İbrahim Kurt: “2 sene önce burada açılış gerçekleştirdi. O açılışta güzel sözler, cümleler söylendi. Bakan; “Şu kadar hibe verildi, şu kadar yatırım yapıldı” dedi. Tamam güzel biz yatırıma karşı değiliz, biz üretimden yanayız. Kimsenin üretim dursun diye bir çabası yok. Ama burada işten atılan arkadaşlarımız var, elden verilmeyen paralarımız var. Ve bu işçiye yapılan zulme karşı devlet büyüklerinden kimse yanımızda durmadı. Ne kaymakam ne belediye başkanı. Burada 300 kişilik bir aileyiz. Kimse bu çadır niye burada 300 kişi niye buradasınız demedi. Devlet büyükleri bence sermayeden yana.”

 

"AKP ÜYELİĞİMİ SONLANDIRDIM"

Halil İbrahim, 2003’den beri bütün AKP etkinliklerine, mitinglerine katılmış. Kendi tabiriyle bir “AKP sevdalısı” imiş. Bu sevda direnişle son bulmuş. Kırgın ama en çok da öfkeli. “Ben eski bir AKP üyesi olarak sesleniyorum. Cumhurbaşkanımızı da çok severdim hala severim ama yanındaki bakanlar, belediye başkanları, milletvekilleri mazlumdan yana değil.”

Halil İbrahim kopuş sürecini şöyle anlatıyor: “Burada ilçe başkanları var gelmediler direniş alanına, dert dinlemediler. 2010’dan beri AKP üyesi olarak kalkıp Reşit Alkan için oy topladık. Vardiyemde 100 kişinin Vakkas Acar’a gidecek oyunu Alkan’a çevirmiş olabiliriz, kul hakkına da girmiş olabiliriz. Bir ay önceki AKP sevdalısı olarak yanıldım. Ne Alkan ne il, ilçe başkanı geldi. Onun için ben dün e-devletten AKP üyeliğimi sonlandırdım.”

İlk seslenişinin ardından son seslenişini Türkiye’deki tüm işçilere yapıyor Halil İbrahim: “Sömürülmeyin. Sendikalaşın. Sendikalaşmak sömürüye karşı başkaldırmaktır.”

"İLK KEZ GÖZÜMDEN YAŞ GELDİ"

Hasan Sular ise maaşının bir tık daha fazla olabilmesi için örme bölümünden boyamaya geçtiğini kimyasallarla çalıştığını söylüyor. Hasan, “Burada işçilere yönelik çok haksızlıklar yapıldı. Çoğu da göz ardı edildi. Patron sürekli ‘iş beğenmemezlik’ diyor. İş beğeniyoruz ama yaptıklarına bakın. Ücretlerimizi düzgün vermiyorlar, sürekli bizi mağdur ediyorlar. Bayram günü biz parasız kaldık. Çocuğum bana ‘Baba bana bayramlık elbise alır mısın?’ dedi. Alamadım ilk kez gözümden yaş geldi” diyor.

"HİÇ Mİ YAŞAM STANDARTLARIM İYİLEŞMEYECEK?"

Direniş boyunca “Kardeşliği öğrendim, nankörlük yapılmadığını öğrendim, sendikanın gücünü, birleşmenin gücünü öğrendim” diyen Hasan, patronun söylemlerine değiniyor: “Diyorlar ki “patronlar işçi arıyor iş bulamıyor. İşçiler iş beğenmiyor.” Benim haklarımı düzgün vermiyorlar ki ben işimi beğeneyim. Kimyasalın, boyanın içinde de çalıştım en kötü koşullarda üç yıldır çalışıyorum bu fabrikada ama hep asgari ücret hep asgari ücret. Benim hiç mi geleceğim olmayacak? Hiç mi yaşam standartlarım iyileşmeyecek?”

"DİRENİŞ BİTMEDEN GİTMEYECEĞİM"

Elindeki kargo poşetini işaret ederek, “Benim şu an elimde pasaport var, yurt dışına gideceğim. Burada yapılan haksızlıklardan dolayı. Hakkımızı vermiyorlar, gasp ediyorlar. Ama direniş bitmeden gitmeyeceğim, yanların kar kalmayacak.” diyor öfkeyle.

Direniş boyunca devletin yanlarında olmadığını söyleyen Hasan, direnişte yanlarında olanlara teşekkürle sonlandırıyor konuşmasını: “Sendikaya üye olun, birleşin. Türkmen’e, Emek Partisi’ne ve Sevda Karacaya teşekkür ediyorum. Onların vesilesiyle biz direnişimizi güçlendirdik, kuvvetlendirdik.”

"ÇOK BÜYÜK SIKINTILAR YAŞADIK"

Daha önce de 14 yıldır fabrikada işçilik yaptığını söyleyen Süleyman Çolak ise bu fabrikada bir senedir çalıştığını anlatıyor. Yaşadığı zorluklar en çok çocuklarını etkilemiş: “2 çocuğum var. Yılbaşından bu yana çocuklarımın okul masrafları dahil hiçbir şeyi karşılayamadım. Kiracıyım aynı zamanda kira masrafı diğer masraflar hepsi birden psikolojimizi bozdu. Çok büyük sıkıntılar yaşadık. Bunları anlatmak yetmez, yaşamak lazım.”

Mega Politilien işçilerinin bekleyişi

"SENDİKA ÖNCLÜĞÜNDE DİRENİŞİ KAZANACAĞIZ"

Fabrikaya dair şunları söylüyor Süleyman: “İşe başlarken bir ay sigortasız çalıştım. Bizim iki ay maaşımızı vermediler ve işten çıkaracağız dediler. Daha sonra “size iyilik yaptık işten çıkarmadık, ücretsiz izne çıkardık” dediler. Elimizde avucumuzda bir kuruş yokken 15 gün ücretsiz izne çıkardılar. Sonra ocağın maaşını mart ayında aldık. Şubat ve mart maaşı da ödenmedi ve zam da yapılmadı maaşlara biz de direnişe geçtik. Şu an iki maaşımız ödendi direnişle ama herhangi bir tazminatımız ödenmedi. Yatırılan maaşlar da eksik yatırıldı.”

Süleyman “Direnişi sendika öncülüğünde umuyorum ki kazanacağız” diyerek, herkesi destek olmaya çağırırken işçileri de birlik olmaya çağırıyor.

“SONUNA KADAR DEVAM EDECEĞİZ”

Yeni evlenen Yasin Yıldız ise ailesinin baskılarına karşı hala direnişe devam ettiğini söylüyor: “Çevrem ilk başta olumsuz yaklaştı ama anlattıkça destek verdiler. Ama bugün ailemi arayıp doldurmuşlar. Ailem çalışmam için baskı uyguluyor bu sebepten. Seni evlatlıktan ret ederiz diyorlar. Sonuna kadar direnmeye devam edeceğiz, haklarımızı alana kadar.”

Sohbet bitince, havanın serinlediğine hemfikir oluyoruz. Son çaylar içiliyor. Hava serinliyor ama direnişin sıcaklığıyla uğurlanıyoruz.

Reklam
ÖNCEKİ HABER

MEB müfredat değişikliği taslağını açıkladı | "Müfredatın ana ruhunda çocuk, insan ve evrensel değerler yok"

SONRAKİ HABER

4 senedir Beyaz Saray'a gitmek istiyor: ABD’ye gitmek bile pazarlık konusu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...