06 Mayıs 2024 04:18

Emperyalistler artık daha sömürgen!

"Emperyalizm ekonomik terimlerle ölçülebilir. Bu, uluslararası ticaretteki eşitsiz değişim ve net kâr akışı yoluyla dünyanın en fakir ülkelerinden zengin ülkelere sürekli artı değer transferidir."

Endüstrimizin koruyucuları (1883), Mayer Merkel & Ottmann lith

Paylaş

Michael ROBERTS

Emperyalist blok, 'Küresel'in büyük ekonomileri olan BRICS'nin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) sömürülmesinden her yıl GSYİH'nin yaklaşık yüzde 2-3'ü kadar fayda sağlıyor. Bu, güney yarım kürenin 21. yüzyılda reel GSYİH'deki ortalama yıllık büyümelerine eş değerdir.

Aralarında Thomas Piketty ve Daniel Zucman'ın da bulunduğu Paris merkezli "eşitsizlik" ekonomistlerinden oluşan dünya eşitsizlik veri tabanı (WID), zengin emperyalist blokun yurt dışında tutulan varlıklar üzerinde elde ettiği "fazla getiri" olarak adlandırdıkları şeyin derin bir analizini yayımladı. WID, gayrisafi yabancı varlıkların ve yükümlülüklerin neredeyse her yerde, özellikle de zengin ülkelerde arttığını ve yabancı servetin küresel GSYİH'nin yaklaşık iki katı, yani küresel zenginliğin beşte birine ulaştığını tespit ediyor. Emperyalist blok, bu dış zenginliğin çoğunu kontrol ediyor; en zengin yüzde 20'lik dilimdeki ülkeler, toplam yabancı zenginliğin yüzde 90'ından fazlasını ele geçiriyor. WID aynı zamanda vergi cennetlerinde saklanan zenginlikleri ve bundan elde edilen sermaye gelirlerini de içeriyor.  

Fazla getiri, “Dış varlıkların getirileri ile yabancı yükümlülüklerin getirileri arasındaki fark” olarak tanımlanmaktadır. WID, bunun 2000'den bu yana en zengin yüzde 20'lik ülke için önemli ölçüde arttığını tespit ediyor. En fakirden en zengine net gelir transferleri artık en üstteki yüzde 20'lik ülkenin GSYH'sinin yüzde 1'ine (ve ilk 10 ülkenin GSYH'sinin yüzde 2'sine) eş değerdir. En alt yüzde 80'lik kesimin durumu ise GSYH'lerinin yaklaşık yüzde 2-3'ü kadar kötüleşiyor.

LENİN YANILMADI, EMPERYALİST BLOK 100 YILDIR DEĞİŞMEDİ

Orijinal makalemizde bizim için çarpıcı olan şey, 2021'de tanımladığımız şekliyle emperyalist ülkeler blokunun, Lenin'in 1915'te emperyalist gruplaşma olarak tanımladığı gelişmiş kapitalist ekonomilerle neredeyse aynı olmasıydı; yaklaşık 13 ülke. Kulübe neredeyse hiç ekleme yapılmamıştı; yeni üyelere kapalıydı. Geçtiğimiz yüzyılda gelişen kapitalist ekonomiler emperyalist blokun egemenliğine mahkum edildi. WID'in bu yeni çalışması bu sonucu doğruluyor. Araştırmalarına göre son 50 yılda emperyalist blok değişmiyor ve geri kalanlardan (Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi ülkeler de dahil) servet geliri elde etmeye devam ediyor. Bu anlamda bu BRICS ülkeleri bırakın emperyalist olmayı, alt-emperyalist bile sayılamaz.

‘SÜPER SÖMÜRÜ’

Bu beni süper sömürü meselesine dair birkaç düşünceye getiriyor. Süper sömürü, ücretlerin emek gücünün değerinin, yani işçilerin fonksiyonlarını sürdürebilmeleri ve çalışmaya devam etmek için yeterli düzeyde yeniden üretim yapmalarını sağlamak için gereken değer miktarının altında olacak kadar düşük olması olarak tanımlanmaktadır. Ücretleri ve sosyal yardım düzeyleri bunun altında olan işçiler, gerçekte yoksul sayılmaktadır. Bunun, Küresel Güney'in emperyalist sömürüsünün temel özelliği olduğu ileri sürülüyor. Orada ücretler o kadar düşük ki, emek gücünün değerinin altında. Emperyalist çok uluslu şirketlerin ticarette, faturalandırmada ve yatırım gelirlerinde süper kâr elde etmelerini sağlayan şey aşırı sömürüdür.

Orijinal makalemizde, var olduğu şüphesiz olan 'aşırı sömürünün', yoksul ülkelerden zenginlere artı değer transferinin temel itici gücü olup olmadığını sorgulamıştık. Bizim görüşümüze göre, kapitalist sömürü ve artı değer aktarımı mekanizması, asıl sebep olarak aşırı sömürüye başvurmak zorunda kalmadan işini yapıyordu.

Dahası, uluslararası aşırı sömürü, küresel düzeyde emek gücünün değerinin bir ölçüsü olarak hareket edebilecek ortalama bir uluslararası ücret düzeyinin var olduğunu ima ediyordu. Ancak ihraç edilen mal ve hizmetlerin uluslararası piyasa fiyatları varken, uluslararası ücret yoktur. Ücretler büyük ölçüde her ülkedeki kapitalistler ve işçiler arasındaki güç dengesi tarafından belirlenir. Elbette, Küresel Güney'de uluslararası baskılar var ve emperyalist bloktaki teknolojik açıdan çok daha gelişmiş şirketlere karşı dünya pazarlarında rekabet eden yerli kapitalist şirketler çoğu zaman ancak işçilerinin ücretlerini düşürerek hayatta kalabiliyor. Ancak bu, daha üretken teknolojileri göz önüne alındığında, emperyalist şirketlerle uluslararası ticarette yaşanan artı değer kaybını telafi etmek için artı değer veya sömürü oranının artması anlamına geliyor.

YOKSUL ÜLKEDEN ZENGİN ÜLKEYE KÂR TRANSFERİ

Aslında orijinal makalemizde bunun iki faktörün birleşimi olduğunu bulduk: Zengin ekonomiler için birim başına maliyetleri düşüren daha iyi teknoloji; artı daha fakir ülkelerdeki daha yüksek sömürü oranı, BRICS'ten emperyalist kulübe GSYİH'nin yıllık yüzde 1'lik kâr transferine katkıda bulundu. Artık değerin yoksullardan zengin ülkelere transferinde daha yüksek sömürü oranlarına karşı daha üretken teknolojinin katkısının 60:40 civarında olduğunu gördük.

Değer aktarımının 'aşırı sömürüden' kaynaklanıp kaynaklanmadığını ölçebilir miyiz? Bunun bir yolu ulusal yoksulluk ücret düzeylerine bakmak olabilir. Ülkeler arasında ve zengin ve fakir ülkeler arasında keskin farklılıklar göstermektedir. Eğer bu düzeyler, iş gücü değerinin üzerindeki veya altındaki ücretlerin kırılma noktası olarak kabul edilebilirse, o zaman hem zengin hem de yoksul ülkelerde bu ulusal düzeylerden daha az kazanan işçilerin yüzdesi 'aşırı sömürülen' olarak değerlendirilebilir.

Burada önemli olan, emperyalist 'zengin' ekonomilerde bu kritere göre 'aşırı sömürülen' işçilerin de bulunmasıdır. Ve buna karşılık, yoksul ülkelerde kendi ulusal yoksulluk ücret düzeylerinin üzerinde kazanan çok sayıda işçi var.

Dünya Bankası kaynaklarından hesapladığım G7 ve BRICS ekonomileri için yoksulluk maaşı seviyelerine bakın. Kendi ülkelerindeki yoksulluk ücreti oranından daha az kazanan işçilerin oranına dayanarak (Dünya Bankası tarafından sağlanan), G7 işçilerinin kabaca yüzde 5-10'unun 'aşırı sömürüye' maruz kaldığını tahmin ediyorum, BRICS'te ise bu oran yaklaşık yüzde 25-30. Ancak bu yine de BRICS'teki işçilerin yüzde 70'inin, G7 çalışanlarından çok daha az günlük kazanmalarına rağmen, ulusal bazda emek güçlerinin değerinin altında kazanmadıkları anlamına geliyor. Küresel Güney'de işçilerin sömürüsü çok büyük, ancak bu tür aşırı sömürü ana neden değil.

Özetle, emperyalizm ekonomik terimlerle ölçülebilir. Bu, uluslararası ticaretteki eşitsiz değişim ve net kâr akışı yoluyla dünyanın en fakir ülkelerinden zengin ülkelere sürekli artı değer transferidir. Zengin ülkelerin fakir ülkelerdeki yatırımlarından ve servetlerinden elde edilen faiz ve rant. Bu süreç yaklaşık 150 yıl önce gelişti ve hâlâ devam ediyor.

Michael Roberts Blog çevirisi: Hikmet Ali

ÖNCEKİ HABER

Denizler Elâzığ Emek Gençliği tarafından anıldı: Mücadele bayrağını kararlıkla taşıyacağız

SONRAKİ HABER

Ekonomik bağımlılık katlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...