Yeldeğirmeni örnek oluyor
Kadıköy Yeldeğirmeni’de devam eden forumlarda, mahallenin sorunları ve yapılması gerekenler konuşuluyor. Yapılması gerekenler el birliğiyle yapılıyor. Etkinliklerden tüm mahalle memnun. Görüştüğümüz mahalleliler, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını söylüyor.
Sinan Araman
Yeldeğirmeni Kadıköy’e bağlı küçük bir mahalle. Kadıköy’ün merkezinde bulunan ve 16 bin kişinin yaşadığı bu küçük mahallenin nüfusu gün içinde 10 binleri buluyor. Mahallenin üçte birini öğrenciler oluşturuyor. Bunların önemli bir bölümünü de yurt dışından Türkiye’ye gelen öğrenciler oluşturuyor. İçinde yüzlerce irili ufaklı sanat atölyelerinin kafelerin, tarihi binaların bulunduğu mahalle de Gezi direnişinden sonra başka bir heyecan yaşanıyor. Gezi süreci ile başlayan ve park forumları ile devam eden direniş Yeldeğirmeni’nde hâlâ devam ediyor. Mahallede, yabancı öğrenciler için uluslararası forumlardan, Film gösterimlerine, konserlerden, sergilere, çapulcu pazarı ve çapulcu kütüphanesinden, çeşitli eylemlere etkinlikler devam ediyor. Öyleki Yeldeğirmeni’nde hiçbir şey eskisi gibi değil.
Yeldeğirmeni halkı ile hem dayanışmayı hem de mahallelerini konuştuk.
HERKES KAPISINI AÇTI
Yaz aylarında başlayan park forumları birçok yerde havaların soğuması veya yağmur nedeniyle zora girmişti. Fakat Yeldeğirmeni’nin böyle bir sorunu yok. Çünkü mahallede yaşayan esnaf ve cafeler forumların devam etmesi için kapılarını halka açmış durumda.
Mavi Defter Kitap Cafe’nin Sahibi Müslüm Efe Doğan’da o esnaflardan biri. Yaklaşık bir yıldır mahallede kalıyor. Toplantılar için mahalleliye kafesini açan Doğan için dayanışmanın en önemli özelliği seksenlerde unutturulan mahalle kültürünü yeniden canlandırıyor olması. “Darbeyle çay bahçelerini, yazlık sinemaları kapattılar. Ailelerin, mahallelilerin bir araya toplandığı bu güzel ortamları yok ettiler. Yozlaşmış, yabancılaşmış, bir mahalle yarattılar. Aynı sokakta, aynı binada yaşayan insanlar birbirinden uzaklaştı, yabancılaştı. Böylesi bir yabancılaşma bireyselleşme üzerinden daha fazla tüketime sevk edildi. AVM’ler bunun için yapıldı” diyen Doğan, dayanışmanın yeniden sosyal ilişkileri güçlendirdiğini, insanları bir araya getirdiğini, paylaşım içine çektiğini belirtiyor.
MAHALLE TARİHİNE SAHİP ÇIKIYOR
Yeldeğirmeni dayanışmasının amaçlarından biri de, Gezi sürecinde oluşan duyarlılık ve bilinçle birlikte yeniden tarihine, mimarisine ve doğasına sahip çıkmak. Bunun için dayanışma içinde yer alan avukatlar, mimarlar, yazarlar, edebiyatçılar, şairler, öğretmenler, işçiler, emekçiler, öğrenciler, kısacası herkes kendi ilgi alanından yaşam alanlarını güzelleştirmek için çalışmalar yürütüyor. Bu yüzden Yeldeğirmeni Dayanışmasının faaliyetleri, Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfının (ÇEKÜL) ve Tarihi Kentler Birliği (TKB) üyesi Kadıköy Belediyesinin ortaklığında, “Yeldeğirmeni Mahallesi Canlandırma Projesi” ile diyalog içinde yürüyor. Projede yer alan ÇEKÜL çalışanlarından Müge Değirmenci, aynı zamanda mahalle sakinlerinden. Yeldeğirmeni’nin sorunlarını ve ihtiyaçlarını gözlemleyen Yeldeğirmeni halkıyla birlikte yürütülen proje, sürdürülebilir bir canlanmayı hedefliyor. 200 kadar tescilli eserin bulunduğu Yeldeğirmeni’nin alt yapısının yenilenmesi, tarihi eserlerin korunması ve kamusal alanlar yaratılması gibi projeler için çalışmalar yürütüldüğünü belirten Değirmenci, 2 senedir Mural-ist yani sokak sanatı yapıldığını belirtiyor, Değirmenci, kurulan mahalleeviyle kadınlarla ve çocuklarla çeşitli atölye çalışmaları gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Gezi’den sonraki süreci ise; “Mahallede bir forum oluşması bizleri müthiş heyecanlandırdı. Dayanışma oluştuktan sonra çalışmaların dinamiği arttı, mahallede erişemediğimiz kişiler de evden sokağa çıktı.” diye anlatıyor.
‘SANATIMI SOKAĞA TAŞIMAK İSTİYORUM’
Yeldeğirmeni mahallesinde çok sayıda matbaanın yanı sıra yüzü aşkın sanat atölyesi var. Heykel, resim, seramik, mask vb. ürünlerin yapıldığı atölyelerde, yüzlerce atölye emekçisi sanatını icra ediyor. Onlardan biri de Talat Doğanoğlu. Atölyesinde heykel, resim, mask vb. üretimler yapan Talat, fotoğraf sergisi, belgesel yapımı gibi çalışmalar da yürütüyor. Talat, sanatını mahalleliye, açık alana taşımak istiyor. Mahallenin sanatsal üretim açısından çok özgün bir yer olduğunu ifade eden Talat, Gezi direnişiyle başlayan toplumsal hareketin bunun için önemli olanaklar sunduğuna dikkat çekiyor. “Gezi sürecinde çok farklı çevrelerden insanlar yan yana gelerek bir şeyler yapabildiklerini gördük” diyen Talat’a göre Yeldeğirmeni Dayanışmasının en önemli yönlerinden biri farklılıkların bir arada olması. Talat, Dayanışmanın mahallede alternatif yaşam biçimlerini topluma sunabilmesi gerektiğini düşünüyor. Mahallede çok sayıda tarihi binanın çürümeye terk edildiğine de dikkat çeken Talat, bu binaların toplumsal ihtiyaçlar, dayanışma ve paylaşım, sanatsal üretim gibi amaçlarla kullanılması gerektiğini, bunun burada yaşayan insanların doğal bir hakkı olduğunu vurguluyor. “Ben sanatımı insanlara, kamusal alanlara taşımak istiyorum” diyen Talat, Gezi sonrası oluşan forumların ve dayanışmaların topluma metalaşmış, ticari ilişkiler dışında alternatif yaşam biçimleri sunabilmesi gerektiğini belirtiyor.
Forumlara katılanlara pide getiren ve mahallenin ‘pideci annesi’ olarak bilinen mahalleli bir kadın sohbetimizin üzerine geliyor. İsmini vermekten kaçınan pideci anne, “Hiç memnun değilim, hiç tasvip etmiyorum yapılan etkinlikleri, mahalleli olarak çok rahatsızız!” şeklinde konuşunca kendisine bakıyoruz. Anlıyoruz ki ironi yapıyor ve şöyle sürdürüyor konuşmasını: “Öyle bir çalışma ki bana korkularımı unutturdu. Ben karanlıkta dışarı çıkamıyordum ama dayanışma sayesine artık bu korkumu yendim. Dayanışmadan çok memnunuz.” Bir başka kadın İkbal Kaynar, Gezi’de öne çıkan “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganının yerel forumlar ile ete kemiğe bürünebileceğine ve büründüğüne işaret ediyor. Kaynar, bu birlikteliğin seçim sürecine yansıması gerektiğini de vurguluyor.
DAYANIŞMA BÜYÜMELİ
Mahalle dayanışmasının üyelerinden Burhan Coşar, 3 yıldır mahallede yaşıyor. Coşar, Gezi sürecinin başarıya ulaşabilmesi için dayanışmanın tüm mahallere, işyerlerine taşınması gerektiğine dikkat çekiyor. Demokratik bir sistem, eşitlik, özgürlük, insan hakları ve daha yaşanılabilir bir dünya için daha fazla dayanışma, örgütlenme ve mücadeleye ihtiyaç olduğunu vurgulayan Coşar, “Kentlerimizi daha fazla yeşili içerecek şekilde insan odaklı yapılandırmak için katılımcı ve demokratik merkeziyetçi bir yönetim anlayışıyla bu dayanışma yerel seçimleri de hedefleyebilmelidir. Bunun için forumlar kendi yerel taleplerini de belirleyerek kendi temsilci adaylarını da seçebilmelidir” diyor.
YELDEĞİRMENİ POSTASI YOLDA!
Forumlarda bu aralar başka bir heyecan yaşanıyor. Forumlarda dergi çıkarma kararı alan dayanışma, yoğun bir pratik içinde. Bu amaçla gönüllülerden oluşan “Fanzin” grubu çoktan kolları sıvamış ve kaleme sarılmış durumda. Forumda aktif olan çok sayıda kişi dergi için hummalı bir çalışma içinde ve dergi mahalleli tarafından büyük bir heyecanla bekleniyor. Gerek mahalle sorunlarına dair, gerekse Gezi ile başlayan ülke gündemlerine ilişkin izlenimler, denemeler, öyküler, şiirler, fotoğraflar, araştırmalar, değişik nitelikte kültürel ve sanatsal çalışmalar yayımlanmak üzere dergiye gönderiliyor. 23 yıldır mahallede bulunan Selin Görkem, forumlarla birlikte çıkarılmasına karar verilen Yeldeğirmeni Postası’nın ilk sayısının genç editörlerinden. Selin, ilk sayıyı 1 Kasım tarihinde çıkartmayı hedeflediklerini, her sayının farklı bir teması olacağını söylüyor.
YABANCI ÖĞRENCİLER İÇİN FORUM
Yeldeğirmeni İstanbul’un en fazla yabancı öğrenci çeken bölgelerinden biri. ERASMUS programıyla Türkiye’ye gelen 5 bine yakın öğrenci burada ikamet ediyor. Dayanışma bu amaçla yabancı öğrencileri de sürece katabilmek için enternasyonal forum yapmış. Foruma katılanlardan Atakan Tan, 26 Eylül Perşembe günü yapılan etkinliği şöyle aktarıyor: “Yaklaşık 2 saat süren forum boyunca, Gezi süreciyle ilgili akıllarda kalan sorular da mümkün olduğunca yanıtlanmaya çalışıldı. Bizim için bile anlatması, anlaşılması zor olan Kürt sorunu ve Türkiye’deki bayrak sempatizanlığı ön plana çıkan konular arasındaydı.” Özellikle Fransa ve Yunanistan’daki bayrak sempatizanlığının ve milliyetçilik akımlarının bu ülkeler için oluşturduğu tehlikelerden, antifaşist hareketlerden ve bunlara yönelik hükümetin, polisin ve milliyetçilerin saldırılarından bahsedildiğini aktaran Tan, yabancı öğrencilerin hem Türkiye’de gelişen direnişin taleplerini anlamaya çabaladığını hem de kendi ülkelerindeki benzer mücadele deneyimlerini paylaştığını aktardı. (İstanbul/EVRENSEL)