Tıp eğitimi komalık!
Hükümetin “2020’de 200 bin hekim” hedefi tıp eğitimini vurdu. Öğrenciler amfilere sığmıyor. Ana bilim dallarında hoca yok. Pratik eğitim içler acısı...
Fırat TURGUT
İstanbul
Hükümetin, “2020’de 200 bin hekim” hedefi doğrultusunda tıp fakültelerini ve kontenjan sayılarını artırması tıp eğitiminde adeta kriz yarattı. Öğrenciler amfilere sığmıyor. Altyapısı eksik olan tıp fakültelerinde pratik eğitim verilemiyor. Kısıtlı da olsa pratik yapılabilen tıp fakültelerindeki dersler ise öğrenci için de hoca için de hasta için de eziyete dönüşüyor. Sorunun acilen düzeltilmesini isteyen öğretim görevlileri ve öğrenciler, “Çözülmediği takdirde ileride güvenip de gidecek doktor bulamayacağız” diyor.
MERDİVENDE DERS
Tıp eğitiminin durumunu öğrenmek için ilk adresimiz İstanbul Üniversitesine bağlı Çapa Tıp Fakültesi. Önce bir tıp öğrencisiyle, Duygu Bilge’yle konuşuyoruz. Duygu aynı zamanda Türk Tabipleri Birliğine (TTB) bağlı Tıp Öğrenci Kolu üyesi. Öğrenci sayısının fazlalığından dert yanıyor Duygu. Dört yıl önce, kendisinin de tıp fakültesine kayıt yaptırdığı dönemde, Çapa Tıp Fakültesinin 450 öğrenci aldığını, bu sayının her yıl arttığını, şimdi Çapa Tıp Fakültesinin 600’e yakın öğrenci aldığını söylüyor.
Öğrenci sayısının aldıkları eğitimi nasıl etkilediğini şöyle anlatıyor Duygu; “600 tıp öğrencisi 400 kişilik amfiye sığmaya çalışıyor. Merdivende oturan öğrenciler artık normal karşılanıyor. Sayının çokluğundan ötürü derse giremeyen öğrenciler bile oluyor…”
1 HASTANIN BAŞINDA 30 ÖĞRENCİ
Pratik derslerde yaşananlar ise adeta skandal! Duygu anlatıyor; “Tıp öğrencileri olarak hastayla yüz yüze gelmemiz, hastaya dokunmamız gerekiyor. Bunun için üç dört öğrencinin hocamızla hasta kontrolü yapması gerekiyor. Ancak biz bir hastanın çevresini 30 kişi sarıyoruz. Dolayısıyla hasta korkuyor. Hastadan kendisine bakan 30 çift gözün önünde soyunmasını istiyorsunuz. Ben kendimi hastanın yerine koyduğumda ‘Kaçarım herhalde’ diyorum.”
3 HOCA, 9 KADAVRA, 450 ÖĞRENCİ
Tıp öğrencilerinin anatomi dersinde kadavra incelemesi gerekiyor. Duygu, bu derste oluşan manzarayı şöyle özetliyor: “Mesela 450 öğrenci varsa üç bölüme ayrılıyoruz. Her bölüme 1 hoca düşüyor; 3 hoca, toplam 9 kadavra ve 450 öğrenci. Kimi kadavraya dokunuyor, kimi ders dinliyor, kimi dinlemiyor... Adeta bir tribün oluşuyor.”
EN ÇOK HASTALAR ZARAR GÖRECEK
Peki, bu şartlar altında eğitilen öğrenciler mezun olduklarında ne olacak? Bunun iki sonucu var. Birincisini Duygu şöyle anlatıyor: “Verilen sağlık hizmetinin kalitesi kesinlikle zayıf olacak. Şu anki sistem zaten ortada; performans sistemiyle çalışan bir doktor günde 150-200 hasta bakmaya çalışıyor. Ama bu koşullarda mezun olan hekimlerin durumu daha da kötü olacak. Bu durumdan en çok hastalar zarar görecek. İnsanların sağlığıyla oynanıyor. Şiddet vakaları daha artacak. Durum korkutucu… Ben bile kendimi hastaların yerine koyduğum zaman bu koşullarda yetişmiş bir hekim arkadaşıma kendimi rahatça emanet edebilir miyim, bilmiyorum.”
İkincisi ise “Bu kadar çok hekim nasıl istihdam edilecek?” sorusu. TTB Merkez Danışma Kurulu Üyesi Hüseyin Demirdizen, “İşsiz sayısı artacak. Çok sayıda kayıt dışı çalışan olacak. Güvencesiz çalışanlar da olacak” diyor.
KOÇ ÜNİVERSİTESİNDE HASTAYA DOKUNAMAYINCA…
Hasta kontrolünde yaşanan sorunlar, alt yapısı olmayan tıp fakültelerine paralel olarak artıyor. Nasıl mı? Yine Çapa Tıp Fakültesi Öğrencisi Duygu Bilge’den öğreniyoruz: “Koç Üniversitesi, üç dört yıl önce tıp fakültesi açtı. Ama orada öğrencileri hastaya dokundurtmuyorlar. Hasta para ödüyor çünkü. Eğer öğrenci bir hata yaparsa burunlarından getireceklerini biliyorlar. Onun için Koç Üniversitesi bizim genel cerrahi ana bilim dalıyla görüşmüş. Öğrencileri getirip bizim okulumuzdaki hastaların üzerinde pratik yaptırdılar. Tabii bizim hastalar gariban olduğundan dokundurtuyorlar mecburen. Hatta daha sonra getirdikleri öğrenci başına para vermeyi de teklif etmişler. Ancak dekanlık bunu engelledi.”
Duygu ayrıca, yine alt yapı yetersizliği nedeniyle Rize’de tıp okuyanların eğitim için Giresun’a, Ankara’nın çevre illerinde bulunan öğrencilerin de Hacettepe’ye gittiğini söylüyor.
HASTALANIRSAK KİME GİDECEĞİZ?
İkinci adresimiz ise bu şartlar altında eğitim vermek zorunda kalan hocalardan Prof. Dr. Tunçalp Demir. Fakülte bazında değişse de ciddi sıkıntılar yaşandığını söyleyen Tunçalp Demir’in dikkat çektiği sorunlardan biri özellikle cerrahi branşlarda öğretim üyesi sayısının azalması. “Bir öğretim üyesiyle, bir doçentle yürüyen birçok bölüm var. Hastaları olmayan bölümler var” diyor.
Demir’in dikkat çektiği diğer nokta öğrenci sayısının artması: “Elbette öğrencilerde suç bulmuyoruz, onlar hekim olmak için tercih ediyorlar. Ama her sene üniversitelere ne kadar öğrenci alabileceklerini sorarlar. Cerrahpaşa ve Çapa’da emirle, söylenen sayının sürekli fazlası dayatılıyor.”
Demir, yaşanan sıkıntıların çözümüne ilişkin ise şunları söylüyor: “Sağlık politikalarına ticari açıdan bakıyorlar. Nitelik değil nicelik ön plana çıkıyor. Mesela tam günle öğretim üyeleri ayrılacağı zaman ‘Bunların yerine uzman yollayacağız’ demişlerdi. Ya da kontenjanların artırılması, ne kadar çok öğrenci o kadar çok ucuz iş gücü demek. Öncelikle bu bakış açısından kurtulmaları lazım. Tıp fakülteleri, öğrenci yetiştirme koşullarına göre öğrenci almalı. Kapasitesi olmayan fakültelerin kapatılması gerekiyor. Başka türlü bir şansı yok…”
Tunçalp Hoca, sözlerini Duygu’nun da dile getirdiği kaygıyla tamamlıyor: “İşin içinde olduğumuz için görüyoruz, biliyoruz. Mesela hekim arkadaşlarımızla konuştuğumuzda ‘İleride biz hastalanırsak kime gideceğiz bilmiyoruz’ diyoruz.”
ANA BİLİM DALLARINDA HOCA YOK
Prof. Dr. Tunçalp Demir’in “Bir öğretim üyesiyle, bir doçentle yürüyen birçok bölüm var” sözleri lafın gelişi değil. Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesindeki tablo durumun vahametini gözler önüne seriyor. Balıkesir Tabip Odasının 2013’ün ekim ayında paylaştığı rapora göre bazı ana bilim dallarında öğretim üyesi yok. Raporda yaşanan sıkıntılar şu şekilde sıralanıyor: “Öğrencilerin, teorik ders, laboratuvar, kütüphane ihtiyacı çok acil durumdadır. 70 kişilik sınıfta 76 tane 2. sınıf öğrencisi ders görüyor. 5. sınıf öğrencilerinin pediatri (çocuk) stajını alacağı yer bulunmuyor. 2009 yılında eğitime başlayan tıp fakültesinde, pediatriye hâlâ öğretim üyesi alınmadı. 5. sınıfta başlayan dermatolojisi, çocuk cerrahisi, göğüs cerrahisi stajlarının öğretim üyesi olmadan nasıl yapılacağı bilinmiyor.”
TIP OKUMAYAN ÖĞRETİM GÖREVLİLERİ!
Raporu yayınladıkları ekim ayından bu yana herhangi bir gelişme yaşanıp yaşanmadığını sorduğumuz Balıkesir Tabip Odası Genel Sekreteri Yrd. Doç. Dr. Muhammet Can, bir iki ana bilim dalına öğretim görevlisi alınması dışında, raporun güncelliğini koruduğu bilgisini veriyor.
Ancak bu arada Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp fakültesi mezunu olmayan, uzmanlık ya da doçentlik yapmayan kişilerin öğretim üyesi olarak alındığını söylüyor. Can, “Tıp fakültesiyle hiç ilgisi yok ama yönetimler de dahil her yerde bunlar görev alıyor. Hukuka uygun bir atama değil. Bununla ilgili açılmış davalar var” diyor. Muhammet Can da öğrencilerin böyle bir eğitimle mezun olmasını “kaygı verici” buluyor.