13 Nisan 2014 16:53

Vicdani ret hem yasal hem değil

Vicdani ret tartışmaları üzerine bir panel düzenleyen antimilitarist bireyler, mecburi askerlik, askeri yargı, TCK 318. madde, militarizm ve antimilitarizm konularını masaya yatırdı. Cezayir Toplantı Salonunda düzenlenen panel beş oturumdan oluştu.

Vicdani ret hem yasal hem değil
Paylaş

YARSAV Eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Anayasada vicdani reddin vatani hizmet başlığı adı altında temel hak olarak ifade edildiğini, öte yandan seçme ve seçilme hakkı kullanımında ise askerlik yapma koşulu getirilmesiyle vicdani reddin temel insani hak olmaktan çıkarıldığına dikkat çekti. Avukat Benan Molu da, şüpheli asker ölümleri incelendiğinde ölenlerin bir kısmını askerlik yapmak istemeyen kişilerin oluşturduğunu söyledi.

VİCDANİ REDDİ REDDEDEN İKİ ÜLKEDEN BİRİ

Vicdani ret tartışmaları üzerine bir panel düzenleyen antimilitarist bireyler, mecburi askerlik, askeri yargı, TCK 318. madde, militarizm ve antimilitarizm konularını masaya yatırdı. Cezayir Toplantı Salonunda düzenlenen panel beş oturumdan oluştu.

‘Vicdani ret, mecburi askerlik ve askeri yargı ve TCK 318’ başlığıyla düzenlenen ilk oturumda konuşan YARSAV Eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, vicdani ret konusuna ilk olarak 1961 Anayasası’nda rastlandığını daha sonra 12 eylül 1982 Anayasası’nda vatan hizmeti başlığı adı altında temel insan hakkı olarak anayasal güvence altına alınmış gibi göründüğünü söyleyerek şöyle devam etti: “Ama bu umutvari yaklaşım olarak ele alınmasın. 1982 Anayasası seçilme hakkına geldiğinizde ‘Yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmak’ ifadesini görüyorsunuz” dedi. Taraf olunan uluslararası sözleşmelerin de yok sayıldığını söyleyen Eminağaoğlu, “AİHM artık vicdani reddi bir düşünce değil aynı zamanda inanç özgürlüğü olarak ele alıyor. Avrupa Konseyine üye olan 47 ülkeden vicdani reddi kabul etmeyen iki ülke var. Biri Türkiye diğeri Azerbaycan” diye devam etti.

Temel insan haklarının cezai yaptırımının olmayacağına da vurgu yapan Ağaoğlu, “TCK 318. madde ‘Halkı askerlikten soğutmak olarak’ tanımlanıyor. Bunun karşılığında askerlik vatan hizmetinin bir alt görünümündeyse, kamuda hizmet ve bedelli askerlik bir seçenekse, neden tek bir seçeneğe ya da ceza maddesine hapsediliyor” diye sordu.

DELİLLER KARARTILIYOR

Avukat Benan Molu da, şüpheli asker ölümleri ve istatistikleri üzerine sunum yaptı. Molu ilk olarak şüpheli şekilde yaşamını yitiren askerlerin askere gitmek istemediklerini psikolojik durumlarına ilişkin raporlarla bir şekilde dile getirdiğine dikkat çekti.

Molu, Ocak 2013 itibarıyla AİHM önünde asker ölümleriyle ilgili 50 başvuru olduğunu, 2012 yılının ekim ayında Asker Hakları Girişimi'nin konuyla ilgili raporunun yayınladığı dönemde sadece 2012 yılının Ekim ayına kadar 32 şüpheli asker intiharının yaşandığını, Aralık 2012'de ise sayının 44'e yükseldiğini anlattı.

Molu, şüpheli asker ölümleriyle ilgili yürütülen soruşturma ve davalarda yeterli bir yargılama faaliyetinin yürütülmediğine de dikkat çekti.

Panelin ikinci oturumunda ise militarizm ve antimilitarizm tartışıldı. Postmodernizm ertesi ideolojinin ölümü ve antimilitarizm konusunu irdeleyen Ali Akay, hem Roma antik çağında hem de Osmanlı’da vatandaş olmanın şartının askere gitmek olduğunu vurguladı.

ASKERİ YARGIDAKİ HİYERARŞİ

Askeri yargı tartışmaları konusunda hem YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, hem de Avukat Ömer Kavilli geniş sunumlar yaptı. 1961 darbesiyle birlikte askeri yargının bütün organlarında yaygınlaştırılmak istendiğini belirten Eminoğlu, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi gibi yeni bir kurum getirildi. Dünyada bunu 12 Mart yarattı. Herhangi bir ülkede modeline rastlanmayan bir mahkeme. HSYK başkanı sıfatı ne olursa olsun, MGK’de yer alıyor. Türkiye bunun nedeni üzerinde durmuyor. Askeriye sivil yargının güvencesi olan bir organı da kuşatmış durumda” dedi. Avukat Kavilli de, askeri mahkemelerin hiyerarşi içinde olduğunu söyleyerek, vicdani ret talebinde bulunan bir müvekkilinin askeri cezaevinde cezaevi albayı tarafından darp edilmesinin ardından açılan bir davayı örnek göstererek şöyle devam etti: “Cezaevi komutanı albay, müvekkilimi yaralamaktan yargılanıyor. Sanık albay konuşurken, hakim komutanım diye hitap ediyor albaya. Bu olmaz. Biz hukuk fakültesinde hakimin tarafsız her şeyin üzerinde olduğunu öğrendik. Ama burada böyle bir şey yok. Tanık erler dinlenecek. Ama o erler ifade verdikten sonra koridora çıktığında o sanık albayın her türlü cezalandırmasına açık olacak. Biz o yüzden sanığın dışarıya çıkarılmasını istedik. Mahkeme heyeti her talebimizden sonra şaşırdı. 4 beş kere ara kara vermek üzere görüşmeye gitmek zorunda kaldılar” dedi.

EMİRLE ÖLMEK VE EMİRLE ÖLDÜRMEK

Panelin son oturumunda ise, ataerkil ve militarizm arasındaki ilişkiyi Aslı Erdoğan yorumladı. İlk olarak Asker uğurlama törenlerini örnek veren Erdoğan, “ ‘En büyük asker bizim asker” şeklindeki söylemlerle erkeğin ‘büyüklük” seremonisi bizde. Yine Gezi eylemleri sırasında kadın ve erkeklerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atarak TOMA’ya karşı durması da  ataerkil militarizmin dramatik örnekleridir” dedi. Kadının vazgeçilebilir bir konuma itilmesinde savaş ve ordunun temel etkenlerden biri olduğunu belirten Erdoğan şöyle devam etti: “Erkekliğin doruk noktası olarak tanımlanır. ‘Erkek adam askere gider. Ölümden korkmaz. Emir aldığında öldürür. Militer ruhun baş cümlesi de bu: Emirle ölmek ve emirle öldürmek.” 

EĞİTİMDEKİ MİLİTARİZM KAFAYA MAYIN DÖŞEMEKTİR


Eğitim ve militarizm ilişkisi hakkında konuşan Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu da, “Bu kafalara mayın döşemek” işlevi olarak tarif etti. “Okullarda yapılan törenler, bize söyletilen marşlar militarizmi çok çabuk kavratıyor. Beş yaşındaki çocuğun İstaiklal Marşını söylemesi gibi...Çok sayıda çocuk istiklal marşı yüzünden ceza almış ve dayak yemiştir” diye devam etti. Militarizmin çocukların yaşam alanına nasıl yayıldığını da şu örneklerle açıkladı: “Polis haftasında çocuğa polis giysisi giydirliyor. Eline silah veriliyor. Okul adlarına baktığınızda “Şehit...” takısıyla başlıyor. Son yıllarda şehit adları arttı. Çanakkalede çok uzun süredir şehit turizmi sürdürülmekte. Fatih Belediyesi, Zeytinburnu belediyesi tarafından organize ediliyor. Tümü savaşta ölmüş olan 50. Alay yürüyüşü yaptırılıyor. Barış yok tamamen savaş çağrısı. Yine TOKİ’nin  yaptığı bütün okullara şehit adı verilmekte.”

MİLİTARİZM KAPİTALİST SİSTEMİN ASKERİ

Militarizm ve vergiler konusunda konuşan Fuat Ercan ise, son on yıldır Türkiye’deki önemli firmaların büyük kısmının askeri alanda yatırım yaptığına dikkat çekerek, “Militarizm kapitalist üretimin devamlılığını sağlıyor. Örneğin ABD’nin dünya sanayileşmesindeki karı düşüyor ancak silah üretiminde karı artıyor” dedi.  2013 yılı bütçe rakamlarına da değinen Ercan, Savunma Bakanlığının bütçesinin  10 milyon 180 bin dolar arttığını, sadece AKP iktidarı döneminde 90 bin polis alımı yapıldığını aktardı. Militarizmin kapitalizmden ayrı ele alınamayacağına vurgu yapan Ercan, militarizmin artık bir istihdam alanı haline geldğini ekledi.

BARIŞ SEÇENEĞİ ELİMİZDE


Psikiyatr Prof. Dr. Doğan Şahin de, militarizmin psiyatrik etkisi hakkında bilgi verdi. Askerliğin toplumda  erkekliğin temel kriteri olarak görüldüğüne dile getiren Şahin. “En azından ataerkil dönemden itibaren erkek olmak demek bağımsız olmak, kadını fazla ciddiye almamak demek. İnsanın iki temel duygusu var: esirgemek, koruyup kollamak ve saldırganlık. İnsan çok rahat saldırgan bir katile yada barışçıl bir yapıya dönüştürebilir” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

180 Gezi sanığı tek mahkemede yargılanacak

SONRAKİ HABER

AKP’de imar tartışması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa