20 Kasım 2014 00:55

‘Çözüm bağımsız taraftar kültüründe’

Passolig, e-bilet, kalitesiz futbol, TFF, 6222 derken Türkiye’de tribünler iyice boşaldı. Birçok tribün grubu Passolig'i boykot ederek tribün faaliyetlerini durdurdu. O gruplardan birisi de Fenerbahçe tribünlerinden Vamos Bien oldu. Vamos Bien grubundan Celil, Barış ve Haluk ile tribünlerde yaşananları konuştuk.

Paylaş

Faruk AYYILDIZ
İstanbul

Passolig, e-bilet, kalitesiz futbol, TFF, 6222 derken Türkiye’de tribünler iyice boşaldı. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın dahi neredeyse boş tribünlere oynadığı stadyumlardaki tüm sorunlar taraftarlara yönelik yasa ve yasaklamalar ile çözülmeye çalışılıyor. Futbolu yöneten egemenler bunları yaparken, birçok tribün grubu passoligi boykot ederek, tribünlerdeki faaliyetlerini durdurdu. O gruplardan birisi de Fenerbahçe tribünlerinden Vamos Bien oldu. Tribün faaliyetlerini durduran grup, passolige karşı mücadelesini sürdürüyor. Vamos Bien grubundan Celil, Barış ve Haluk ile tribünlerde yaşananları konuştuk.

Aziz Yıldırım’ı protesto ettiği iddia edilen taraftarların kombinelerinin keyfi şekilde iptal edilmesiyle başlamak istiyorum. Bu iptal olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kombine iptallerini, Türkiye’de uygulanan toplum mühendisliğinin ne yazık ki Fenerbahçe’deki yansıması olarak görüyoruz. Yeni Türkiye’nin Fenerbahçe versiyonunda, sadece biat edersen yaşama şansının olduğu, eleştirenin ezildiği, çizgilerin çizildiği kimliğin içine girmeyenin toplumsal alandan dışlandığı -bu örnekte tribün, taraftarın yaşam ve kendini ifade alanıdır- görülüyor. Bunları yaparken iktidarın dilinin benzerini, algı yönetiminin aynısını kullanıyorlar.
Fenerbahçe tribünlerinde içinde bizim de olduğumuz ve Okul Açık diye tabir edilen, uzun yıllar bağımsız taraftarlık kültürünün yerleşmesi için mücadele eden ve sayısız kolektif çalışmanın altında imzası bulunun grupların, camiada yaşananlara tepki olarak çekilmesinin ardından statta dinamik, olaylara anında tepki veren, gerektiğinde iktidar karşıtı sloganların duyulmaya devam ettiği tek tribüne yapıldı bu müdahale. Dile kolay, Türkiye tribünlerinde aralıksız her maçta Ali İsmail’in anısına, Berkin Elvan’ın anısına bağırmaya devam eden, öfkesini, tepkisini yansıtmayı sürdüren tek tribüne, “Takımı protesto ettiler” bahanesiyle kapılar kapandı. Kurunun yanında, bir Türkiye muhafazakar bakış açısının örneği olarak, yaş da yandı. Burada kuruların ve yaşın, kavramların ve doğruların tamamen karıştığını, bilerek farklı yansıtılıp dikkatlerin başka yerlere çekildiğini bir daha vurgulamalıyız.
Yeni Fenerbahçe’de durum ne yazık ki şöyle gözüküyor: (Aziz Yıldırım’ı) Ya Sev Ya (Fenerbahçe’yi) Terk Et. Buna karşı mücadele edilecek. Fenerbahçeli herkesin, bağımsız taraftarlığın dışında bir gelecek olmadığını görmesi gerekiyor. Sadece Fenerbahçe vardır, kimlikler böyle tanrılaştırılamazlar.

‘Passoligi boykot etmeyip, kombine aldılar. Oh olsun’ yorumları da okuduk. Neden tribünler arası ortaklaşma sağlanamıyor?
Bu yanlış bir yorum. Kombineler alındığında kulüp hem kamuoyuna hem de kulübün başkanı taraftarlara defalarca açıklama yaptı, passolige girilmeyecekti. Tabii ki, iktidar ve bir başka iktidar, sermaye ve bir başka sermaye bir ortak yol buldu ve “kazan kazan” dedikleri, uğurunda çarpıtmaktan gocunmayacakları modern kâra dayalı bakış açısıyla Passolig’e geçme kararı alındı. Ancak bahsi geçen maçta henüz yürürlüğe girmemişti.
Tribünler arasında belirgin bir fikrin olmamasının temel nedeni, insanların bireysel ve kitlesel anlamda kulüpleriyle olan sevgi bağlarının farklı yerlerde olması, daha önemli bir neden ise Türkiye’nin taraftarlığa bakış açısındaki, sığlık demeyelim de, farklılıktır.
Taraftarlık kültürünün, örgütlü taraftarlığın cadı avına döndüğü günümüzde, taraftarlık kavramının hızla anlamından kaydırılıp, taraftarı olduğu kulüp ile müşteri ve ürün temelli anlayışa getirilmesinden kaynaklı önemli bir sorun mevcut. Bu anlamda birlikte hareket etmeye çalışanlar var, daha geçen günlerde Beşiktaş taraftar grubu Beleştepe ile passolige karşı protesto maçı düzenledik. Bireysel ya da grup olarak duyan geldi. İstanbul’un asıl derbisinin, sayısız mücadele tarihi olan taraftar gruplarının yaptığı bu karnaval benzeri günün tersine, bu gruplar kavga etseydi ana haberlerde sosyolojik çıkarımlar havada uçuşurdu.
Passolig’in uygulanmasındaki aksaklıklar vs. önemli değil, tümden karşıyız. Hiçbir şekilde istemiyoruz. Bu konuda kafamız berrak. Passolig bir taraftar hakları sorunu değildir, insan hakları sorunudur. Peki Türkiye’de taraftarlık kültüründe sorun yok mudur? Muhakkak vardır. Fakat bu Türkiye’nin yurttaşlarıyla kurduğu ilişkideki çarpıklıktan farklı düşünülemez. Toplumsal bir sorunu bankayla çözmek olur mu? Biz uzun yıllardır, sporda adalet yasası olması gerektiğini söylüyoruz. Böyle bir yasa hakkıyla uygulanırsa ve yazımında fikrimiz sorulursa, aklımız yettiğince anlatırız. Fakat böyle bir yasa en çok bugünkü her kesimden yöneten kitleyi etkiler,  varsa cesaretleri gelsinler, konuşalım.

Passolig'e karşı Vamos Bien, tribünlere gitmeme kararı aldı. Fenerbahçe tribünlerinde genel durum nasıl?
Yukarıdan aşağıya garip bir taraftar profili yaratılmış olduğundan, gelenek ile arma ile akıl ve vicdanın üzerine, tribün emekçilerinin anlattıklarını dinlemek isteyen sayısı fazla değil. Biz tribünün bestelerini yapanların, armanın peşinde nereye olursa gidenlerin, parayı vereninden, passoligi yapanından daha güçlü olduğunu düşünüyoruz. Boykota katılım güçlü oldu aslında. Daha da iyi olabilir. Zaten herhangi bir Fenerbahçeli, tribünlerin coşkusunun bu duruma gelmesinden üzüntü duymaması mümkün değildir, diye düşünüyoruz.

Passolig ve e-bilet’e karşı her tribünden tepkiler, tribün faaliyetlerini askıya alanlar oldu. Ancak tribünlerdeki lokomotif, sayıca kalabalık grupların e-bilet’e karşı net bir tutum almadığını da gördük...
Konuyu yine bağımsız taraftarlığa getirmeliyiz. Yönetimlerle arasına mesafe koymayan hiçbir kişi ya da grup, öznel karar alamaz.

FSE (Avrupa Taraftarlar Birliği) etkinlikleri ve toplantılarına da katılıyorsunuz. Oralarda neler konuşuluyor, tartışılıyor?
FSE üyeliği arkadaşlarımızın bireysel üyelikleridir. Grup olarak böyle bir üyeliğimiz yok. FSE çalışmalarında Türkiye’de yaşananlar adına doğrudan bilgi verilmesinin yerinde olacağı için yurt içinde ve dışında etkinliklere katılım sağlıyoruz, toplantılarda fikirlerimizi belirtiyoruz.
Avrupa’da taraftar hakları her zaman göçmen sorunları ya da insan hakları gibi konularla eşit, ciddiyetle tartışılan meseleler oldu. Türkiye’de taraftarların mücadelesine son derece ilgililer. Her zaman soruyorlar, anlatıyoruz, iletişime geçiyoruz ve en azı tribünlerde bir pankart olmak üzere, dayanışma içinde çeşitli söylem ve eylem noktasında buluşuyoruz.

ANTİFA NETWORK BÜNYESİNDEYİZ

Türkiye’de tribünler arasında güçlü olmasa da belirli gruplar arasında dayanışma sağlanabiliyor. Mevcut bir platform içerisinde yer alıyor musunuz?
Kavramların net belirlendiği, samimiyetin olduğu, yüz yüze gelindiği her dayanışmada elden geldiğince yer alıyoruz. Taraftar hakları girişiminde yer alıyoruz. İzmir’deki Taraftar Hakları Derneğinde ve Ankara’da da arkadaşlarımız var. Biz grup olarak kitlesel olalım, büyüyelim gibi düşünceler içinde olmadık zaten, Avrupa’da birçok ülkeden taraftar gruplarıyla da, Türkiye’den gruplarla da zaten dostluk ilişkimiz var. Ayrıca Antifa Network bünyesindeyiz.

‘YALNIZ KALDIK’

Diğer yandan bir kulüp başkanı istemediği için insanların kombineleri iptal edilebiliyor. Taraftarlara yönelik kanunların, kuralların çoğaldığını ve hukuksuzluğun sıradanlaştığını görüyoruz...
Sadece taraftara mı? Basın emekçisine, süper star olmayan spor emekçilerine, kulüplerde çalışanlara, gençlere, kadınlara. Nedense, bir kısım ulu insanlar var. Bunlar yöneticiler, siyasetçiler, devlet adamları, kolluk kuvvetleri, yerel yöneticiler. Bu insanlar tüm sorunların çözümünü, o sorunu yaşayanlardan iyi bildiklerini iddia ediyorlar. Afili sözlerle bir kısım ani kararlar alıyorlar. Arada hayatlar etkileniyor, birilerinin kazancı oluyor, acılar çekiliyor. Sonra herkes alacağını alıp kenara çekiliyor.
Bu noktada şunu da belirtmek gerekiyor. Taraftarlar bu mücadelesinde çok yalnız kaldı. Bahsettiğiniz hukuksuzluklara karşı mücadele bir avuç insan tarafından yürütülüyor. Ne yazık ki, St. Pauli ya da Livorno yazmaktan bilekleri tutulmuş anlı şanlı yazarlarımız ya da başka bir hayatın mümkün olduğunu her fırsatta söyleyen özgürlükçü çevreler, bu mücadelede bizi her zamanki gibi yalnız bıraktılar. Bu değirmenlere Don Kişot dayanmaz. Hukuksuzluk tepkisizlikle sıradanlaşıyor.

‘MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Bundan sonrası adına Vamos Bien’in planları nelerdir?
Fenerbahçe’nin şu anda yaşadığı sorunlar, bir gün gelecek tarihi olacak. Herkesi, başta yöneticileri olmak üzere, bu sorumluluğun ağırlığına uygun hareket etmeye ve öz eleştiriye çağırıyoruz. Fenerbahçe geleneğinde taraftarlarıyla ters düştüğü anlar nadirdir, yaşananlarda herkes kendi hatasının farkında olmalı.
Vamos Bien, bugüne dek olduğu gibi, bağımsız taraftar kültürü için mücadelesini hangi alanda olursa olsun sürdürmeye çalışacak. Şartlar bizi tribünlerin dışına itti, mücadelenin değil. Fenerbahçe hepimizle birlikte yaşasın.

ÖNCEKİ HABER

Abim Deniz

SONRAKİ HABER

'Gönül Çalışkan davası dayanışma örneğidir'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa