Türk-İş Genel Kurulu’nu işçiden kaçıramayacaklar
Basın-İş, Belediye-İş, Deri-İş, Tek Gıda-İş, Petrol-İş, TÜMTİS, Hava-İş, TGS, Tez Koop-İş, Kristal-İş sendikalarının bir araya gelerek oluşturduğu Sendikal Güç Birliği Platformunun İstanbul toplantısı hayli coşkuluydu.Sloganlarla sık sık konuşmaları kesen işçiler, çıktıkları kürsüde de saldırılara ve sendikal b&
Sloganlarla sık sık konuşmaları kesen işçiler, çıktıkları kürsüde de saldırılara ve sendikal bürokrasiye karşı mücadele kararlılığını ifade ettiler.
Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) bileşenleri dışında Harb-İş, Haber-İş, Yol-İş şubeleri de üye ve temsilcileri ile toplantıya katıldı. Çok sayıda işçinin kürsüye çıkarak konuşma yaptığı toplantıda, 15 işçi de söz istediği halde zaman sıkıntısı nedeniyle konuşamadı.
Toplantıda söz alan Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, neoliberal politikalara karşı siyasal duruş sergilemeden, saldırılara, yoksulluğa ve işsizliğe karşı gelinemeyeceğini kaydetti. “Başka bir dünyanın kuruluşunda platformumuz, anti kapitalist ve anti emperyalist bir tutum alacak” diyen Öztaşkın, siyasette tarafsız olmayacaklarını, emekten, işçi sınıfından yana siyasi tavır alacaklarını söyledi.
TÜRKİYE DEĞİŞECEK
SGBP’nin Türk-İş yönetimine geldiği zaman siyasi partilere değil işçi sınıfına sırtını dayayacağını belirten Öztaşkın, platformun kazanılmış hakları korumak için değil yeni haklar kazanmak için mücadele edeceğini, bunun için gerektiği zaman şalterde indireceğini kaydetti. Kürt sorunun barışçıl, demokratik ve eşitlik temelinde çözümünü savunduklarını belirten Öztaşkın, Anayasa konusunda da eşit, özgür, demokratik ve sosyal bir anayasa için mücadele edeceklerini dile getirdi.
“Sendikalı-sendikasız tüm işçi sınıfı mücadelelerine sahip çıkacağız. Dayanışmayı yükseltip, emekçilerin birliğini savunacağız. Türk-İş’te yönetime geldiğimiz zaman önce işçi sendikaları ile sonra da tüm emek örgütleri ile birleşmek üzere görüşmelere başlayacağız” diyen Öztaşkın, sendikal demokrasiyi sağlayacaklarını, bu amaçla tek bir tüzük oluşturacaklarını söyledi. Öztaşkın, “Biz Türk-İş’i değiştireceğiz, Türk-İş değişince Türkiye değişecek” dedi.
İŞÇİLERE ‘SİYASET YASAK’ DENDİ
Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul, Türk-İş yönetimine, toplumsal muhalefeti örgütlemek için talip olduklarını kaydetti.
Türk-İş’in partiler üstü siyaset anlayışının yanlış olduğuna dikkat çeken Yurdakul, TÜSİAD, TOBB siyasetin tam göbeğinde yer alırken, işçileri siyasette uzaklaştırdıklarını ifade etti. Türk-İş yönetiminin sendikaları baskı altına aldığını, 22 sendikayı yanlarına almakla övündüğünü dile getiren Yurdakul, “Siz 22 sendikayı arkanıza alsanız ne olacak? Biz işçileri arkamıza aldık geliyoruz. Yüreğiniz varsa işçilere açın o salonları” dedi. Türk-İş yönetiminin işçilere “ayak takımı” diyen zihniyeti genel kurula davet ettiğini söyleyen Yurdakul, “Biz de siz ayak takımını genel kurula davet ediyoruz. Kongreyi işçilerden kaçıramayacaklar” dedi. Yurdakul, sınıf olmayı, kardeş olmayı başarabilirlerse kimsenin önlerinde duramayacağını kaydetti.
4 YILLIK SENDİKACI 30 YILLIK İŞÇİDEN ÇOK PARA ALIYOR
Genel Merkezi SGBP’de yer almamasına rağmen birliği destekleyen şubelerden Haber-İş İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Karatay, Türk-İş’in bu hale gelmesinden herkesin sorumlu olduğunu dile getirdi.
Örgütlenme konusunda SGBP’nin ciddi bir programı olması gerektiğini belirten Karatay, 2821-2822 sayılı sendikalar yasası konusunda da alternatif bir yasa hazırlığı içerisinde olması gerektiğini söyledi. Karatay, şube olarak SGBP’yi desteklediklerini dile getirdi.
Yine platformun içinde olmayan sendikalardan Harb-İş’in İşyeri Temsilcisi Ali Kafkaya da bu birliğin içerisinde olmadığı için sendikasını eleştirdi. Sendika tüzüklerinden anti-demokratik maddeler olduğunu belirten Kafkaya, “Düşünün ki sendikacı ile işçinin aldığı ücretler arasında dünyalar kadar uçurum var. Sendikaların gelirlerinin yüzde 80’i sendikacılara ücret, tazminat, harcırah olarak harcanıyor. 4 yıllık görevinin ardından bir sendikacı 30 yıllık işçinin aldığı tazminattan çok daha fazla alıyor. Bu da kavga etme yerine koltuğu korumayı getiriyor” diye konuştu.
KÜRT HALKINA DESTEK VERİLMELİ
Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu adına konuşan Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm konuşma yapan herkesin saldırılardan ayrıntılı bir şekilde bahsettiğini belirterek, “Nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda kimse bir şey söylemedi. Başarılı bir mücadele yürütebilmek için Savranoğlu işçilerine, TEKEL işçilerine, Mısır ve Tunus halkına bakmak umudun nerede olduğunu görmemizi sağlayacaktır” dedi.
Sendikasız ve güvencesiz çalışan işçilerin SGBP’nin dayanak noktası olması gerektiğini söyleyen Gülüm, bir diğer dayanak noktasının da demokrasi olması gerektiğini, bunun için Kürt halkının demokrasi mücadelesine destek verilmesi gerektiğini dile getirdi.
Tuzla’daki örgütsüz tersane işçileri adına konuşan Ali Doğan ise tersanelerin 1800’lü yılları aratmayan bir bölge olduğunu, burada Türk-İş’e bağlı olan bir sendikanın da ölümleri seyrettiğini söyledi.
Ülkenin bir tarafında savaş olduğunu ve ülkenin bütçesinin yarısının buraya aktarıldığına dikkat çeken Doğan, sendikaların işçileri ayırmadan, doğu ile batıyı birleştirmesi ve demokrasi mücadelesinde yer alması gerektiğini kaydetti. (İstanbul/EVRENSEL)
SGBP TOPLANTISININ SONUÇ BİLDİRGESİ
Sendikal Güç Birliği Platformunun toplantı sonrasında sonuç bildirgesini Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin okudu. Sonuç bildirgesindeki bazı başlıkla şu şekilde;
* Sendikalar önemli ölçüde güç kaybetse de hâlâ sermaye ve hükümetlerin saldırısı altındadır. Amaç bellidir, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma eliyle örgütsüz bir işçi sınıfı yaratmak istenmektedir. Sendikaların örgütlü olmayı sürdüren işçiler ise, çok sayıda hantal ve bürokrat sendikaların yönetimleri tarafından kontrol altına alınarak etkisiz hale getirilmeye çalışılmaktadır.
* Yandaş işçi sendikası konfederasyonun ve yandaş kamu emekçileri sendikalarının bağlı bulundukları konfederasyonunun üye sayısı artmaktadır. Bu iki konfederasyonun güçlenmesi işçilerin ve kamu emekçilerinin dayanışma ve mücadelesinin yükselmesi anlamına gelmemektedir. Tam aksine bu iki örgüt her adımda hükümetin destekçisi, özürcüsü ve propagandacısı gibi davranmaktadır. Bu nedenledir ki ILO Türkiye’deki bu durumu masaya yatırmış ve sorgulamaya başlamıştır.
* Önümüzde acil görevler var ama en acil ve önemli görevimiz bu hükümet operasyonunun önünü kesmektir. Aksi halde sendikaların mücadele ve dayanışma işlevi tamamen felç olacaktır.
* Türkiye’de sermaye sınıfının saldırısını Türk-İş olmadan püskürtmek, kazanılmış hakları savunmak olanaksızdır. Türk-İş’in tüm sendikaları ile birlikte harekete geçmesi olasılığı hükümetleri ve sermayeyi her zaman çok tedirgin etmiştir.
Türk-İş çatısı altında yer alan 10 sendikanın oluşturduğu Sendikal Güç Birliği Platformu bu gerçeğin bilincindedir. Hükümetin başlattığı yeni saldırı dalgasına, işçilerin örgütlü ve kararlı mücadelesiyle karşı çıkacağına inanmakta, bunu oluşturmayı hedeflemektedir.
Bu hedefimize ancak tabanla yaşanan yabancılaşmayı ortadan kaldırarak, tabanın söz hakkını ve sendikal demokrasiyi sağlayarak ulaşabileceğimizi biliyoruz.
* Hükümetin sultasından kurtarılmamış bir Türk-İş, 2012’ye damgasını vuracak olan ekonomik krizde hükümetin uygulayacağı işçi karşıtı ekonomi politikalarına ve yasal düzenlemelere karşı mücadele etmeyecektir.
* Son 4 yıl boyunca koltuğunu hükümete borçlu olanlar her adımda diyet borçlarını ödemeyi her şeyin önüne koymuştur. Sendikal Güç Birliği Platformunun hiç kimseye ve kuruma hele hele de hükümete hiçbir diyet borcu yoktur. En kasıtlı çarpıtmalarla bize saldıranlar bile bunun tersini söylemeye cesaret edemezler. Türk-İş’in AKP Hükümetinin arka bahçesi olması, hem sendikalı işçiler hem de bütün işçi ve emekçiler için büyük bir kayıp olacaktır.
* Türk-İş’ten beklenen ayağa kalkması, işçi sınıfının gerçek çıkarlarını temsil etmesi ve sınıf mücadelesinin önüne düşmesidir. Türk-İş’e yakışan budur. AKP’nin işçi bürosu gibi çalışmak değil. Aksi halde hükümet, Türk-İş Genel kurulu sonrasında, işten çıkartmaların işverene olan yükünü azaltmak amacıyla kıdem tazminatlarının sermaye açısından sorun olmasına son verecektir.
* Kıdem tazminatının budanması ve daha fazla esnek-güvencesiz çalışmanın yasalaştırılması işte bu nedenle Türk-İş Genel kurulunu beklemektedir. Genel kurulun Ankara’da merkezi bir yerde yapılmasından kaçınılması, genel kurulun ve delegelerin işçilerden ve tabandan izole edilmek istenmesi bu tehlikenin açıklamasıdır.
* Sendikal Güç Birliği Platformu işçilerden almış olduğu destek ve dayanışma coşkusuyla önümüzdeki sürece 8-11 Aralık tarihleri arasında Ankara’da yapılacak olan Türkiye işçi sınıfının en büyük örgütü Türk-İş’in 21. Olağan Genel Kurulunda kendi adaylarını göstererek müdahale edecektir. Genel Kurul nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Sendikal Güç Birliği Türk-İş içerisinde varlığını ve mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.