08 Ocak 2012 12:58

Amerikan rüyası kabusa dönüşüyor!

ABD, rüyaları ve hayalleriyle ünlüdür. Toplumsal yaşama damgasını vuran hatta bazı sosyal bilimcilere göre “toplumsal uzlaşmayı güçlendiren”, tabanını hazırlayan bu rüyaların temelinde ise öyküler yatmaktadır.Bu öyküler milyonlarca insanın hayal kurmasını ve o hayallerle yaşamasını sağlar. En ü

Amerikan rüyası kabusa dönüşüyor!
Paylaş

Bu öyküler milyonlarca insanın hayal kurmasını ve o hayallerle yaşamasını sağlar. En ünlüsü de bulaşıkçının milyoner olma öyküsüdür. Bu, sınıf atlamanın, ünlü ve saygınlığı olan bir kişi olmanın öyküsüdür. Bunun için dürüst ve sabırlı olmak, çok çalışmak ve bir süreliğine az ile yetinmek gerekiyor.

“Amerikan rüyası”nın hiçbir zaman gerçeği yansıtmadığını, bulaşık yıkayarak kimsenin zengin olmadığını bu gazetenin okurlarına anlatmaya gerek yok. Her ne kadar “Amerikan rüyası”na bu şekliyle kimse inanmasa da Amerika’da “yükselme” olanaklarının daha fazla olduğu, “kapağı bir kere Amerika’ya attıktan sonra gerisinin kolay” olduğu izlenimi yaygın bir kanı oluşturuyor. Her yıl bu nedenle milyonlarca insan toplam 60 bin Yeşil Kart için başvuruyor. Örneğin 2009 yılı için tam 13,8 milyon kişi başvurmuştu. Fakat gelinen yerde ABD hayallerin gerçekleştiği ülke olmak bir yana giderek yaşamın milyonlarca emekçi için kabusa dönüştüğü bir ülke haline geliyor.

150 MİLYON YOKSUL!

Son aylarda ABD’deki sosyal duruma ilişkin birçok araştırma ve rapor yayınlandı. Genelde bölgesel veya seçilmiş şehirlerle sınırlı yapılan araştırmalar, hazırlanan raporlar ABD’deki geniş emekçi kitlelerin sosyal ve ekonomik durumlarının özellikle son yıllarda kötüleştiğini ortaya koyuyor.

Bu konuda en çok tartışma yaratan raporu, ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı istatistik dairesi yayınladı. ABD’de büyük yankı yaratan bu rapora göre halkın yüzde 48’i ya yoksul ya da yoksulluk sınırında yaşıyor. Bir başka deyişle neredeyse 150 milyon ABD vatandaşı, resmi yoksulluk sınırının altında ya da bunların küçük bir bölümü bu sınırın biraz üzerinde yani yoksulluk içinde yaşamını sürdürüyor.

Ülkede yaşayan çocukların yüzde 57’si de bu kesimin içinde. ABD’de dört kişilik bir ailenin yıllık geliri 22 bin 314 Doların altına düştüğünde bu aile yoksul sayılıyor. Ailelerin içinde bulunduğu durumu daha iyi anlamak için uzun süreli istatistiklere göz atmakta fayda var. Ortalama bir ailenin geliri 1980 yılından bu yana yüzde 11 artarken tüketici fiyatları ise yüzde 155 artmış. Son yıllarda ailelerin maddi durumu daha da kötüleşti. Yeni yayınlanan raporda ailelerin ortalama gelirinin 2007’den bu yana yüzde 6,7 gerilediği belirtiliyor.

MİLYONLARCA İNSAN SADAKAYLA YAŞIYOR!

Son 80 yılın en büyük krizinin merkezinin yaşandığı ABD’de 26 milyon emekçi işsiz veya part-time işlerde çalışıyorlar. Resmi verilere göre istihdam hâlâ kriz öncesinden 6,3 milyon daha düşük seviyede. İşsizliğin bu denli yüksek ve düşük ücretli işlerin bu kadar yaygın olması giderek daha fazla emekçinin günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesine neden oluyor. 2007’den bu yana günlük besin ihtiyaçlarını karşılamak üzere devlete başvuranların ve yemek karnesi alanların sayısı yüzde 16 artarak 13,6 milyon haneye çıktı. Bu, 45,5 milyon insana tekabül ediyor.

Aralık başında yapılan ABD Şehirleri Belediye Başkanları Konferansı’nda işsizlik nedeniyle yemek karnesi için başvuranlar gibi evine haciz gelen ve artık barınacak yerleri kalmayan ailelerin de arttığına dikkat çekildi. Konferansta açıklanan bir raporda belediyelerin yüzde 71’inin yemek karneleri için ayırdıkları bütçenin yılın üçüncü çeyreğinde bittiği belirtilirken, 29 büyük şehirde yemek karnesine ihtiyaçları olanların yüzde 27’sine bütçe sınırlı olduğu için karne verilemediği yer aldı.

Belediyelerden yemek karnesi alamayanlar, aç kalmamak için kilise ve benzeri özel yardım kuruluşlarına başvurmak, yani sadaka ile geçinmek zorunda kalıyorlar. Bunların sayısının 15 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor. Belediyelerden yemek karnesi almanın söylendiği kadar kolay olmadığını belirtmekte fayda var. Reşit olan ABD vatandaşlarının üç yıllık bir süre içinde sadece üç ay yemek karnesi alma hakları var. Başvuruyu yapanlar aynı zamanda aktif olarak iş aradıklarını kanıtlamak zorundalar, kanıtlamada zorlananlara karne de yok!

Geçici işlerde çalışmak zorunda olanların önemli bir bölümünün sağlık sigortası da bulunmuyor. 2010 yılında sağlık sigortası olmayanların sayısı 900 bin artarak 50 milyona çıktı. Her ne kadar bu rakam resmi olsa da gerçekte çok daha fazla insanın sağlık sigortası olmadığı tahmin ediliyor. Nitekim iki seneden daha uzun bir süre işsiz kalan, istatistiklerden silindiği gibi sağlık sigortası hakkını da kaybediyor.

Almanya Orta Ölçekli Sanayiciler Gazetesi’nin bir haberinde, “ABD Savunma Bakanlığının 2011 yılında 500 milyon dolar değerinde askeri silahları polis teşkilatına hibe ettiği” yazılıyordu. Haberde, Savunma Bakanlığı tarafından yapılan son açıklamada, ‘2011 yılında zırhlı araçlar, hafif panzerler, savaş helikopterleri, roket atıcı, askeri robotlar, M-16 otomatik piyade tüfeklerinin polise verildiğine’ dikkat çekiliyor.

1997’den bu yana 17 bin karakola, Savunma Bakanlığı’ndan 2,6 milyar dolar değerinde silah verildiği bildirilen haberde, “Artık bu durumun normal bir işleyiş sınırını aşarak savaş silahlanmasına dönüşmüş durumda” olduğu kaydediliyor.
Özellikle son yıllarda polise hibe edilen silahlarda ciddi bir artış olduğuna dikkat çekilerek, ‘2010 yılında 250 milyon dolar değerinde silah polise verilirken, gelecek yıl ise silahlanmanın yüzde 400 artacağı bildiriliyor” denilerek bu miktarın 2011’de yüzde 100 arttığı vurgulanıyor.

HALKA KARŞI KULLANACAKLAR!

“Silahlanma rakamlarını duyanlar, silahlanmanın İran’a karşı oluşturulan cephe için kullanılabileceğini düşünebilirler. Ama hayır bütün bu silahlar ülke içinde kullanmak için polise veriliyor” denilen haberde, polisin “Wall Street’i işgal et” hareketine karşı acımasız tutumuna dikkat çekiliyor.

ABD merkezli başka yayın organlarında da giderek artan sayıda işsiz ve evsizin “İşgal” hareketine katıldığına ve polisin “bundan hiç hoşlanmadığına” dikkat çeken haberler yer aldı. “Polis bu silahları nerede kullanılacak” diye sorulan haberlerde, “Herhalde kimlik veya trafik kontrollerinde bu ağır silahlar kullanılmayacak. Polis neye hazırlanıyor” diye soruluyor.

Her ne kadar Avrupa basınında “işgalciler” ile ilgili haberlere sıkça rastlansa da ABD’de son yıllarda yüz binlerin katıldığı kitlesel eylemler gündemde. Özellikle Wisconsin Eyaleti’nde hükümetin sendika ve grev yasalarını sertleştirdiği dönem yüz binlerce emekçi günlerce eyalet parlamentosunu abluka altına almışlardı.

İşsizliğin, yoksulluğun giderek yaygınlaştığı, “Amerikan rüyasının” kelimenin tam anlamıyla yerle bir olduğu ABD’de de emekçilerin hayallerindeki ülkeyi kurmak için mücadele etmekten başka çareleri yok.

Ve işçi sınıfı bir kez ayağa kalktığında ne ağır silahlar ne gerici yasalar hiçbiri egemenlerin işine yaramayacak. (DIŞ HABERLER)


POLİSE AĞIR SİLAHLAR VERİLİYOR

Milyonlarca ABD vatandaşının işsiz, sigortasız, evsiz ve yemek karnesi ile yaşamak zorunda olduğu özellikle son yıllarda dünya basınına sıkça yansıdı. Söz konusu haberlerin ana konusu ise Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki görüş farklılıkları oldu.

Olayın bir diğer yanı daha var ki bu konu basına neredeyse hiç yansımıyor: ABD hükümeti ülkedeki polis güçlerini giderek daha fazla ağır silahlarla donatıyor. 1997 yılında uygulamaya alınan “1033” kodlu program kapsamında ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ordunun kullanmadığı ağır silahları yerel ve bölgesel emniyet birimlerine hibe ediyor.

ÖNCEKİ HABER

Esenyurt'ta katliam protestosuna polis müdahalesi: 12 gözaltı

SONRAKİ HABER

‘Bir konteyner kadar değerimiz yok mu?’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...