Zulme sözü yoksa neye yarar dil
Serap Tamay ikinci albümü ‘Ben sana yarim dedim’ ile döndü. Yeni albümünü de Ada müzik etiketiyle çıkaran Tamay, seçtiği şarkılarla barışı işaret ediyor.İlk olarak 1989’da ‘Günberi’ adlı müzik grubuyla tanımıştık Serap Tamayı. İsmet Tezcan ve Hüsrev Öztürk’le b
İlk olarak 1989’da ‘Günberi’ adlı müzik grubuyla tanımıştık Serap Tamayı. İsmet Tezcan ve Hüsrev Öztürk’le beraber kurdukları grup, pek çok çalışma yaptılar. Hüsrev Öztürk’ün hayata veda etmesinin ardından Tamay ve arkadaşları Öztürk’e itafen ‘Canım terkeyledi beni’ adlı albümünü yapmışlardı. 2003’te yayınlanan bu albümün ardından ‘Ben sana yarim dedim’ ile dönen Tamay, sekiz yıl aradan sonra yayınladığı yeni albümündeki pek çok eserde insan vicdanının kulağına fısıldıyor.
Neşet Ertaş’tan, Zerrin Kurtoğlun’dan, anonim türkülere uzanan ‘Ben sana yarim dedim’ barışı, sevgiyi, dostluğu ve vicdanı bir kez daha hatırlatma gayretinde. Bu gayretleri için ‘Sınır tanımayan şarkılar ve türkülerle barışa biraz daha yaklaşmayı umarak insanları vicdanlarına ve insanlıklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz.’diyen Serap Tamay ile yeni albümünü konuştuk.
Yeni albümünüzde barış’ı işaret ederek ‘Zulme sözü yoksa neye yarar dil’ diyorsunuz. Bundan biraz bahseder misiniz?
Yeryüzünde söze sahip olan tek varlık insandır. İnsan sözünü zulme karşı kurduğu müddetçe insan olarak var olabilir. “Baş dille tartılır” diye bir atasözü var. Bu, insan dille tartılır
demektir. Diliniz zulüm karşısında suskunsa, bir dile sahip olmanızın size kattığı bir değer de yoktur. Zulmün karşıtı adalet olduğu içindir ki insan, zulmün karşısında sus pus olursa ya da zulmü görmezden gelirse, öncelikle kendisine karşı mahcup olur… Kendi insanlığından utanır… Çünkü insanın iç sesi olan vicdan, dilin, sözün sağlamasını yapar sürekli olarak. O sağlamadan yanlışlanarak çıkan bir dil (söz), artık insana ait değildir. Dil, insanı şereflendiren bir yeti de olabilir; tam tersi de… Dünya üzerinde herhangi bir yerde yaşanan zulme, savaşa ve şiddete sessiz kalmamak gerektiğini düşünüyor ve şarkılarımızda da aynı mesajlar olsun istiyoruz. Sınır tanımayan şarkılar ve türkülerle barışa biraz daha yaklaşmayı umarak insanları vicdanlarına ve insanlıklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz.
1989’da İsmet Tezcan ve flüt sanatçısı Hüsrev Öztürk’le kurduğunuz ‘Günberi’ grubuyla başlayan müzik serüveninizde pek çok TV ve radyo programı, festival ve uluslararası etkinliklerde yer almanıza rağmen neden sadece iki albüm yayınladınız?
Yıllarca konserlerde ve TV programlarında dünya etnik müziklerini seslendirdik. Albüm fikri müzik yapmaya başlar başlamaz oluşmuyor. Bu noktaya gelene kadar yıllarca müzikal anlamda olgunlaşmak gerekiyor. Ada müzik ve sevgili Bülent Forta bize iki albümde de yapımcı olarak destek verdi; bu sayede albümlerimizi müzikseverlerle buluşturabildik.
2003’te yayınladığınız ‘Canım Terkeyledi Beni’ adlı albümünüzün ardından 8 yıl geçmiş. Biraz uzun bir ara değil mi?
Evet uzun bir ara. ‘Canım Terkeyledi Beni’ provalar sırasında yitirdiğimiz sevgili dostumuz Hüsrev Öztürk’e adadığımız bir albümdü. Albüm biraz hüzünlü olsa da etkileri güzel oldu. Elimizde seslendirilmeyi bekleyen birçok beste var daha. İsmet’in birbirinden güzel bestelerinden bir bölümünü üçüncü albüm için ayırdık. Söz yazarımız sevgili Zerrin, İsmet ve ben müzikal anlamda da çok iyi anlaşan bir üçlüyüz. Ancak bizim durumumuzda olduğu gibi albüm yapım aşamasında her şeyi kendiniz finanse ediyorsanız işler biraz yavaş ilerliyor ve iki albüm arası bu kadar uzun olabiliyor.
AŞKIN SİTEMSİZ AMA MEYDAN OKUYAN DİLİNİ SESLENDİRDİM
Albümde Neşet Ertaş türkülerinden, anonim türkülere varan on iki eser var. Yeni albümünüz ‘Ben Sana Yârim Dedim’den bahseder misiniz?
Zulümü barışa, ölümü hayata sarılarak anlatan şarkılar söyledim bu albümde. Aşkın ve dostluğun sakin, sitemsiz ama meydan okuyan dilini seslendirdim. Kısacası, ben bu albümü çok sevdim. Albümde on beste ve iki anonim türkü var. Sekiz şarkının sözleri Zerrin Kurtoğlu’na ait. ‘Ben Sana Yârim Dedim’ adlı şarkı yıllar önce bestelendi ve birçok kez konserlerde seslendirdik bu şarkıyı. Çok iyi tepkiler aldık. Bu nedenle albümde çıkış şarkısı olarak yer aldı ve albüme adını verdik. ‘Dost Kendimi Düşte Gördüm, Zamana Yenilmem, Dilazâr, Zulmet, Turnam’ türkü formunda bestelendi ve düzenlendi. Bu bestelerde balaban, mey, bağlama, davul ve bendir gibi geleneksel çalgılar kullandık. Ayrıca türkülerden vazgeçemediğim için en azından iki türkü seslendirmek istedim. ‘Zülüf Dökülmüş Yüze’ Neşet Ertaş’ın en sevdiğim eserlerinden biridir. Bu türküde klarnet kullandık. Farklı bir düzenleme oldu. Umarım Neşet ustadan iyi puan alırız.
‘Arpa Buğday Daneler’ müthiş bir orta Anadolu türküsü. Kanun, keman, flüt ve ritim çalgılarıyla eğlenceli bir düzenleme yapıldı. Albümde seslendirdiğim şarkılardan ikisi ‘Düşte’ ve ‘Bodrum’, Akdeniz etkileri taşıyor.
‘El Değilim Sevdiğim” şarkısı Şemdinli’de yaşayan sevgili Şükran Cevizci’nin naif şiirinin yıllar önce bize ulaşmasıyla ortaya çıktı. Umarım sesimiz Şükran’a ulaştığında o da sever şarkıyı. ‘Sağ Değilmiş Başım’ babamız Sabri Tezcan’ın anısına yazılan ve bestelenen bir şarkı. Hüznü ve sözleriyle insanı hemen sarıp, sarsan bir şarkı oldu.
Aslında bu albümde İsmet’in bestesi olan her şarkının bir hikayesi var. Umarım, o hikayeler artık tek bir insana ait olmaktan çıkıp, insanların ortak hikayelerine dönüşürler… Umarım dile düşerler… Çünkü barış, aşk, dostluk, vicdan, hayat dolu şarkılar oldu hepsi… (İstanbul/EVRENSEL)
IRAK’TA HEPİMİZ SAVAŞIN BİR PARÇASI OLDUK
Sözleri Zerrin Kurtoğlu’na ait ‘Zulmet (karanlık)’ adlı şarkı ise Irak savaşına göndermeleri olan bir eser. Bu türkünün hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?
Irak savaşı tüm dünyada vicdanları yaralayan bir savaştı. Bu savaşta ölen insanların sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Ama mesele yalnızca ölen insanların sayısı değil. Hepimiz, her gün canlı yayınlarla savaşın vahşi ve acımazsız şiddetini izledik ve savaşın parçası olduk. Diğer yandan sanki gün geçtikçe savaşı kanıksayan ve ölümler karşısında duyarsızlaşan insanların vicdanları işgal edildi. Yine o günlerde ülkemizin de savaşa katılmasını isteyen seslere karşı Zerrin ‘gitme zulüm katarının yoluna’ dizesiyle başlayan o müthiş sözleri yazdı; İsmet o sözleri besteledi ve aslında bir barış türküsü olan Zulmet (karanlık) doğdu.
Çünkü Zulmet, evet Irak işgali ve savaşı vesilesiyle yazıldı ama hem yok olan vicdanlara, barışa yakılmış bir ağıt, hem de bütün zamanlarda savaşa, şiddete, zulme direnmenin yolunu gösteren; vicdanları içine gömüldükleri karanlıktan çekip çıkarmak isteyen bir çığlıktı aslında… Ve bu çığlığa hala ihtiyacımız var…