12 Ocak 2012 05:32

Başbakan için yasa deldiler, işçiyi ölüme gönderdiler

Nurhan Köse, 28 yaşında bir tekstil işçisi. Babası ölmüş, annesinin hiçbir sosyal güvencesi yok. 3 kardeşler. Bir kardeşi engelli, bir kardeşi askerde. Evin geçimi Nurhan’ın omuzlarında. İlkokuldan beri çalışıyor. Babasının ölümünden beri annesinin ve kardeşlerinin sorumluluğunu üstleniyor.Öld&

Başbakan için yasa deldiler, işçiyi ölüme gönderdiler
Paylaş
Muhammet Uludağ

Öldüğünde, Darıca’da bulunan Öztekstil fabrikasında 7 günlük işçiydi Nurhan. Bir sabah evden işe gidip işbaşı yaptıktan sonra saat 9’da rahatsızlandı. Akşam 4’e kadar hastane hastane dolaştırıldı. Akşam 4’te yaşamını yitirdi. Annesi, “Ben onu ne çilelerle büyüttüm; çöplükten ekmek topladım da öyle büyüttüm. Yoksul olduğumuz için devlet bakmadı. Tayyip Erdoğan hastalandığında devletin tüm imkânları, tüm doktorları seferber oluyor. Biz ise fakir, sosyal güvencemiz olmadığı için hastane hastane dolaştırılıp yavruma bakılmıyor, yavrum ölüyor. ” diye isyan ediyor.

HASTANE HASTANE DOLAŞTILAR

Nurhan Köse’nin işyeri arkadaşı Erhan İzbudak, “Sabah işe geldiğinde rahat, sakin ve sağlık durumu da iyiydi. 9’da benim yanıma geldi ve ‘rahatsızım’ dedi. İşyerinin anlaşmalı olduğu polikliniğe götürdük. Biz tansiyondan şüphelenmiştik ama kalbinde sorun olduğunu söyleyip ambulansla Marmara’ya sevk etmişler” diyor. Marmara dediği Marmara Tıp Fakültesi Üniversite Hastanesi.

Burada bir süre yattıktan sonra Nurhan, yakınlarının çağırılmasını istiyor. Bunun üzerine Erhan, Nurhan’ı hastanede bırakıyor ve annesini alıp geri dönüyor. Ancak hastaneye geldiklerinde Nurhan’ın yeterli yatak olmadığı için Pendik Hospital’a sevk edildiği söyleniyor. Pendik Hospital’a gidiyorlar, “Burada böyle bir hasta yok” yanıtı alıyorlar. Tekrar Marmara’yı arıyorlar ve Nurhan’ı soruyorlar. Bu sefer de “Delta Hospital’a sevk ettik” deniyor.

Hastane hastane dolaşırken Nurhan’ın annesi de rahatsızlanıyor. Anneyi bir yakınına bırakan Erhan, Delta’ya kendisi gidiyor, hastayı soruyor ve hastanın ağırlaşınca kabul edilmediğini Marmara Hastanesine geri gönderildiğini öğreniyor.

Durumu öğrenen akrabalar da gelmeye başlıyor. Nurhan’ın teyzesinin oğlu Murat olayı duyar duymaz hastaneye gidiyor. Marmara Hastanesinde “yoğun bakım ünitesinde yer olmadığı için” Delta Hastanesi’ne sevk edildiği söyleniyor.    “Delta’ya gönderiyorlar. Delta’da  tam yoğun bakım ünitesine yerleştriyorlar ki Marmara’dan telefon geliyor, ‘yer açtık hastamızı geri getirin’ deniyor. Delta da bunun üzerine ambulansla yeniden geri gönderiyor hastayı ama ambulansta rahatsızlanıyor. Ambulans doktoru geri dönmeyi uygun görüyor. Yoğun bakım ünitesine alınıyor zaten yarım saat, 45 dakika geçti geçmedi yaşamını yitirdiği bilgisi bize geldi” diyen Murat kızgın, “Müdahale yapmışlar onda sorun yok ama o tip bir hastayı nasıl alıp da gönderiyorsunuz kafanıza göre dolaştırıyorsunuz. Gönderdiği yerde de bırakmamışlar, geri gönderin demişler böyle saçmalık mı olur? Nurhan bugüne kadar sağlıklıydı, herhangi bir rahatsızlığı bulunmuyordu. Bizlere ne diyorlar ‘Hiçbir güvencesi olmayan hastaya bile hastane bakmak zorunda’ diyorlar. Böyle bakıyorlarsa vay halimize! Böyle mi sahip çıkıyorlar? Sen yoğun bakımdaki hastayı nasıl gönderirsin? Bu nasıl bir sistem? Hem kendileri söylüyor, herkes hastaneden yararlanabilir diye hem de böyle oluyor. Bir işgüzarlık oldu, önemsenmedi hastamız” diyor. 

‘BİR YEŞİL KARTIMIZ VARDI ONU DA ALDILAR’

Nurhan Köse’in annesi kaybettiği kızının acısını yaşıyor. Sağlık sistemine isyan ediyor. 4 hastaneden de şikayetçi olacağını belirterek ekliyor: “Yavrum sahipsizlikten gitti, şikayetçiyim. Ben onu ne çilelerle büyüttüm; çöplükten ekmek topladım da öyle büyüttüm. Yoksul olduğumuz için devlet bakmadı. Baksaydı dilencilik yapardım, kapı kapı gezerdim borcumuzu öderdim. Ama bakmadılar hastane hastane gezdirdiler yavrumu. Hiçbir sağlık güvencem yok. Yeşil kartımız vardı onu da aldılar. Ben köylüyüm, ben yoksulum. Allah bana bu acıyı yaşatanlara da acıyı yaşatsın. Hastanelerden şikayetçiyim. Tayyip Erdoğan hastalandığında devletin tüm imkânları, tüm doktorları seferber oluyor. Biz ise fakir, sosyal güvencemiz olmadığı için hastane hastane dolaştırılıp yavruma bakılmıyor, yavrum ölüyor. Şikayetçiyim. Keşke devlete borçlu olsaydım borcumu öderdim. Keşke yavrumu yaşatsalardı.” (Kocaeli/EVRENSEL)


ÖNCEKİ HABER

İzmir’de fotoğrafa sansür tepki çekti

SONRAKİ HABER

Doğan Hızlan’a mektup

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa