Bu felaketin sorumlusu TOKİ
Mimarlar Odası, Samsun’da meydana gelen sel felaketi ile ilgili rapor hazırladı. Sel bölgesinde yapılan incelemeler sonucu oluşturulan rapora göre, 1980 yılında taşkın sahası olarak planlara işlenen bölgenin yapılaşmaya açılmaması için meslek odaları uzun yıllar mücadele verdi. Mimarlar, 13 kişinin yaşamını yitirdiği facianın asıl
SU KAPANI FELAKETİ
Mimarlar Odası Raporu’na göre TOKİ’de can alan facia şöyle meydana geldi: “Mert ırmağından itibaren yaklaşık 6 kilometre gerisinde Yılanlıdere üzerinde, aşırı yağışların neden olabileceği su taşkınlarını önlemek amacıyla oluşturulan “su kapanı”nın bir kısmı aşırı yağışlarla birlikte yırtıldı. Bu yırtıktan boşalan büyük su kitlesi hemen önünde yığılmış olan çöp hafriyat artığı, ağaç dalları vb. malzemeyi de beraberinde sürükledi. Kapalı kanal ve karayolu alt geçidi kısa zamanda tıkandığı için, sel suları Mert Irmağı’na ulaşamadan dağıldı ve bir kısmı Yılanlıderenin eski yatağında inşa edilmiş olan TOKİ konutlarına giderken, bir kısmı da çevre yolunu takiben çevredeki tesislere ve küçük sanayi sitelerine doğru yöneldi.
Böylece TOKİ konutlarına yönelen sel suları, çevresindeki yol kotlarının altında düzenlenen bahçe ve oyun alanları ile binaların bodrum katlarındaki kapıcı dairelerini doldurarak can kayıplarına neden oldu”
Halbuki, 1980 Nazım imar Planı’nda raporuna göre TOKİ konutlarının bulunduğu alanın tamamı, Mert Irmağı’nın taşkın sahası olarak tespit edilmişti.
TAŞKIN BÖLGESİNDE KONUT VAR ÖNLEM YOK
“TOKİ ve Yerel Yönetim iş birliği ile bölgedeki arazileri ranta dönüştüren ve bunun için derenin istikametini değiştiren ve hatta dere yatağına dahi yapı yapmakta sakınca görmeyen “çağ dışı” bir anlayışla afetlerin altyapısının bizzat kamu eliyle hazırlandığı görülmektedir” diyen mimarların TOKİ konutları ile ilgili tespitleri ise şöyle:
* Kuzey Yıldızı Kentsel Dönüşüm Projesi’nde çevrede olası su taşkını, sel vb. risklere karşı herhangi bir önlem alınmamıştır.
* Konutların çevrelerinde su kesici önlemler, setler yapılmamış ve su birikmesi halinde suların aktarılması için yeterli drenaj, kanal vb. yapılmamıştır.
* Binalarda su basmanı ile ilgili standartlara uyulmamıştır.
* Su basmanı yüksekliği uygun olan binalarda ise; bu seviyenin altında pencere ve delikler bırakılmak suretiyle alınan önlem geçersiz hale gelmiştir. Binalara su dolması halinde suların kısa sürede direne edilmesi için hiçbir önlem alınmamıştır.
EN BÜYÜK SORUMLULUK TOKİ’DE
“Bu alanda Canik Belediyesi ve Samsun Büyükşehir Belediyesi, TOKİ’nin ayrıcalıklı yetkilerinden de yararlanarak ortak bir çalışma yürütmüşlerdir” denilen raporda asıl sorumlunun ise TOKİ olduğuna dikkat çekiliyor: “İnşaatlar TOKİ kanalıyla gerçekleştirilmiş; bölgede DSİ ve Karayolları Genel Müdürlüğü de dere ıslahı ve yol çalışmaları yapılmak suretiyle projeye destek olmuşlardır. Ancak özellikle ‘Kentsel Dönüşüm’ anlayışı içinde yasal olarak; ‘Sağlıksız alanları yaşanılabilir alanlara dönüştürmek ve afetten etkilenmeyecek konutlar yapmak, yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamak için tedbirler almakla yükümlü bulunan’ TOKİ’nin birinci derecede yaşanan afet ve sonuçlarında sorumluluğu bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan Yasa ve KHK’larla ‘Sınırsız imar yetkisi’ verilen TOKİ’nin yetkilerinin mutlaka sınırlandırılması ve kurumun hukuk ve şehircilik normlarına uygun hale getirilmesi kaçınılmazdır”
(İstanbul/EVRENSEL)
500 YIL DEĞİL 5 YIL ÖNCE
MİMARLAR Odası’nın Samsun Raporunda, Başbakan Erdoğa’ın önceki gün AKP İl Başkanları Toplantısında sarf ettiği “Böyle yağış 500 yılda bir olur” sözlerini de yalanlanıyor. Raporda, 2007 yılında da Samsun’da metrekareye düşen 109 kg yağış miktarına bağlı olarak sel gerçekleştiği ve kentte hasarlar meydana geldiği hatırlatıldı. Son afete neden olan yağışta ise metrekareye 48 kg yağış düştüğü belirtilerek, “2007 yılındaki yağışın yarısına bile ulaşamayan bu yağmurlar, nasıl olup ta böylesine bir afete yol açtı?” diye soruldu.
Yine Mimarlar Odasının 2007 yılında meydana gelen selin ardından da 26 Ekim 2007 tarihinde “Kentsel Afetler Karşısında Kent” başlıklı panel düzenlediği ve bu panelde Samsun’daki dere, yan dere ve kuru derelerin durumunun tartışıldığı ortaya çıktı. Mimarlar Odası bu panelde özellikle Yılanlıdere’nin yaratacağı tehlike ve afet risklerine dikkat çekmiş. 2008 yılında TMMOB’nin düzenlediği “Kent Sempozyumu Bildiriler Kitabı” ise 27 Şubat 2009 tarihinde Büyükşehir Belediyesine, ilgili kurumlara ve Valiliğe gönderilmiş.
METEOROLOJiNiN UYARISINI DA DiKKATE ALMADILAR
MİMARLAR Odası Raporu’na göre yerel yönetimler aynı gün uyarı yapan meteorolojiyi de dikkate almadılar: “Samsun’da yaşanan afet öncesi, sel vb. risklerin biliniyor olmasına ve üstelik 2007’de yaşanan sel deneyimlerine rağmen ciddi hiçbir önlem alınmadığı gibi; afet koşullarını yaratan kararlar desteklenmiştir. Afet günü öncesi meteorolojinin uyarması ile ilgili olarak toplumun bilgilendirilmesi ve kimi önlemlerin alınması sağlanmamıştır. En basit bir örnek olarak; binaların bodrumlarında yaşayan yurttaşlarımızın üst katlara çıkması dahi çok kısa bir sürede sağlanabilirdi. Bu konuda dahi ciddi bir çaba gösterilmediği anlaşılıyor. Afet sırasında kamu yönetimleri atalet içinde kalmış; bunun sonucunda kurtarma çalışmaları yapılmamış ya da yapılamamıştır. Ancak, afet yaşandıktan ve yurttaşlarımız hayatlarını kaybettikten sonra kurtarma çalışmaları bir fiil olarak başlatılabilmiştir”