13 Ekim 2012 11:41

Böyle Bitmesin: bitsin, bitsin!

Geçtiğimiz Mayıs ayında 18. yıldönümü kutlanan uluslararası aile yılı için hazırladığı mesajda, Bakan Fatma Şahin, bakın aileyi nasıl tanımlıyor:“Çocukların evlenene kadar anne ve babaları ile yaşadığı toplumumuzda aile, çocukların bakımı ve yetiştirilmesi, kültürel kimliğin, ahlaki değerlerin, tarihsel ve

Böyle Bitmesin: bitsin, bitsin!
Paylaş
Serpil İlgün

“Çocukların evlenene kadar anne ve babaları ile yaşadığı toplumumuzda aile, çocukların bakımı ve yetiştirilmesi, kültürel kimliğin, ahlaki değerlerin, tarihsel ve toplumsal bilincin aktarılması gibi önemli işlevler üstlenmektedir.
Çocukların ve gençlerin hayata hazırlanmasında, özürlü ve bağımlı nüfusun bakımı ve rehabilitasyonunda, suç ve kötü alışkanlıklarla mücadelede, aile belirleyici bir öneme sahiptir. Türk ailesi, bütün sorunlarına rağmen güçlü bir sosyal hizmet ve yardım mekanizması olarak varlığını sürdürmektedir.”
Evet, aile, AKP için önemli. Bunu anlamamız için yeter sayıda iş yaptı, yapmaya da devam ediyor. Kadından sorumlu bakanlığın adını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirmesi, politikalarını kadının değil ailenin güçlendirilmesi üzerine kurduğunun en açık ilanıydı. Son kamuoyu araştırmaları da bu önemin toplumda nasıl karşılık bulduğunu gösteriyor. Nitekim nüfusun yüzde 50’si, “muhafaza edilmesi gereken en önemli toplumsal kurum” sorusuna (devlet, millet, din gibi seçeneklere açık ara fark attırarak) “aile” yanıtını veriyor.
Oran çarpıcı. Ve fakat pratik hayatla çelişiyor. Çünkü AKP’nin korunası, pamuklara sarılası aile kurumu hızla parçalanıyor. Boşanma verileri de bu parçalanmayı doğruluyor.
Milliyetçi muhafazakâr bir parti olarak boşanmaların artmasını, manevi değerlerin azalmasına bağlayan AKP, manevi değerleri yükseltmek için çırpınıyor nicedir. Aile imamlığı gibi meslekler türetiyor, adliyelere sosyal danışmanlar-psikologlar yerleştiriyor, evlilik öncesi eğitim programları başlatıyor…
Ancak bunlar, aileyi güçlendirme çabasının sadece bir ayağını oluşturuyor. Diğer ayağında iletişim araçlarının bu amaca göre dizayn edilmesi var. Nitekim bu uğurda dizi yapımcılarıyla mı görüşülmedi, Türk aile yapısına uygun, aileyi bir arada tutacak mesajlar veren dizilerin-filmlerin destekleneceği mi söylenmedi, dizi karakterlerine (yalnız yaşayan kadınlar, bekar anneler…) ayarlar mı çekilmedi, kurgunun değiştirilmesi (aynı evi paylaşan sevgililerin evlendirilmesi) için senaryolara mı müdahale edilmedi… Geçen sezon yapılan müdahalelerin meyveleri, yeni sezonda toplanmaya başlandı işte.
 
BOŞANIRSAN SOKAĞA DÜŞERSİN!

Bu uzun girizgâhın nedeni, TRT 1’de “Her evlilik ikinci bir şansı hak eder” sloganıyla yayına başlayan ‘Böyle Bitmesin’ dizisi. ‘Kimse Boşanmasın’ da denebilirmiş adına. Daha dürüst olurmuş. Çünkü dizimiz boşanma fikrinin karşısında. Gerekçesi ne olursa olsun, evliliğin kurtarılabileceğine tartışmasız inanıyor. Bu da, her yanı sorunlu dizinin, en sorunlu yanını oluşturuyor.
Sorunlu çünkü diziye göre boşanmak, tarafların başına gelebilecek en büyük felaket. Nasıl mı?  Nasıl olduğunu dizideki bir diyaloğu yazımıza taşıyarak verelim. (Biz susalım, dizi konuşsun!) İşte, Böyle Bitmesin’in ilk bölümünden kendi küçük, etkisi büyük bir sahne:
Aile Bakanlığı bürokratı Cevdet Bey, Nisa komiseri aile masasında çalışmaya ikna etmek için buluştuğu adliye arşivinde, dosyaları göstererek şu konuşmayı yapar: “Üç çocuklu, beş çocuklu aileler dağılıyor.
Sokağa düşen kadınlar, bir daha iki yakası bir araya gelmeyen adamlar, akraba yanlarında, yurtlarda sürünen, yok olup giden zavallı çocuklar, gençler... Hayat kurtarmak istiyorsan tam yerindesin.” Bu yürek paralayan konuşma, komiser Nisa’yı ikna eder.
Sorun derken tam da bunu kast etmekteyiz işte. Boşanmayı resmi-statükocu bir bakışla, “sokağa düşmek, yok olup gitmek” olarak tarif etmek, akıl yitimi değilse nedir? Son kertede, artık birbirine tahammül edemediklerini seviye yerlerde diyalog ve davranışlarla belli eden tarafları bir arada tutarsanız, kadına yönelik şiddet olaylarına ya da kadın katliamları istatistiklerine yenilerini eklemiş olmaz mısınız? Yok olup gitmek, asıl bu ortamda büyüyen çocuklar için geçerli olmaz mı? Dizinin önermesine bakılırsa, hayır!


PSİKOPAT DA OLSA KOCANLA BARIŞ!

Birkaç gün önce 4. bölümü yayınlanan dizinin daha çok karakterlerle tanışma seremonisi ile geçen ilk bölümüne bir de boşanma vakası yedirilmişti.
Askerliğini komando olarak bölgede yapan adam, sığınma evini basıp, içindeki kadın ve çocukları rehin almıştır. Niye? Kocasının baskısından kaçmak için sığınma evine yerleşen eşi boşanmak istemektedir de ondan. “Adamın elindeki deli raporuna bakmayın siz” der dizinin yetenekli, dominant karakteri komiser Nisa. Zaten bu psikologlar olaya çok yüzeysel bakıyorlardır. Adamın yaşadığı travma savaşın ağırlığından değil, “boşanmak istiyorum” haberini alan komutanının o ruh haliyle çelik yelek giymeden gittiği operasyonda hayatını kaybetmesi, kahramanımızın da buna tanıklık etmesindenmiş meğer. Kendi karısı da “ayrılmak istiyorum” deyince girdiği bunalım iyice artmıştır. Böyle zıvanadan çıkmasının nedeni budur. Olay akıldışı yöntemlerle çözülür ve kadın deli gibi korktuğu kocasıyla barıştırılır. İzleyenin de nutku tutulur.
 
YETER Kİ AİLEMİZ DAĞILMASIN

Boşanmanın nedenlerini dolaylı göndermelerle kadına yükleyen dizi, kadın hakkını, insan hakkını, psikolojiyi, pedagojiyi, sosyolojiyi, özetle bilimi reddederek yoluna devam ediyor.
Öyle anlaşılıyor ki, ‘Böyle Bitmesin’ için aileyi korumak, “boşanmaktan vazgeçirmek”ten, ne pahasına olursa olsun aileyi bir arada tutmaktan ibaret. Bunu da bütün gerici, feodal, gelenekçi, milliyetçi, muhafazakar söylemleri kullanarak yapıyor. Şiddetin günlük hayatın bir parçası olduğu, işsizliğin, yoksulluğun, gelecek kaygısının, güvensizliğin arttığı ve bu uzun listenin yükünün altında en fazla kadının ezildiği bir toplumda, boşanmayı önleyen timler icat ederek aile korunmaz. İşi böyle basitleştirerek bağlamlarından koparmak, bunun üzerine Amerikan çakması sahnelerle dolu bir dizi inşa etmek, olur mu? Olur. Olur da masum olmaz, vebali de taşınmaz!

ÖNCEKİ HABER

Şeker Tekstil patronu işçileri kandırdı

SONRAKİ HABER

İçimizdeki sesimiz: Ana dilimiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...