Yunus Emre’ye sansür!
Halk Ozanı Yunus Emre’in ‘İlahi’si 10. sınıf ‘Türk Edebiyatı Ders Kitabı’nda sansürlendi. Kitapta, ‘Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni’ dizeleriyle de bildiğimiz ‘İlahi’nin “/Cennet cennet dedikleri/Birkaç köşkle, birkaç huri/İsteyene ver onları/Bana seni gerek seni/” dört
Cemil Geçmen, Yeliz Bursalıoğlu tarafından hazırlanan Fırat Yayıncılık tarafından basılan kitapta, Yunus Emre’nin ‘İlahi’sinin sansürlenmesine şair, akademisyen, eğitim bilimci ve yazar meslek örgütleri “bir kültür ve insanlık suçu” diyerek tepki gösterdi. Fırat yayınları sorumlusu Mukadder Güvener ise kitabın, Talim Terbiye Kurulu’ndan onaylı olduğunu savundu.
ANADOLU MÜSLÜMANLIĞINA KARŞI, TAVRI GÖSTERİYOR
Şair Orhan Alkaya: Yunus Emre bir Müslüman misyoneriydi. Anadolu Müslümanlığının çok önemli temsilcisiydi. Bu durum Anadolu Müslümanlığına karşı tavrı da göstermektedir. Türk şiirinin en önemli sesine sansür uygulanıyorsa, geldiğimiz durumun vahametini gösterir. Çok çirkin ve çıkmaz bir kafa yapısıyla karşı karşıyayız. Üzücü!
YENİ EBUSSUUD EFENDİLER GÖREVDE!
Şair, yazar Sennur Sezer: Müjdeler olsun! Yeni Ebussuud Efendiler günümüzde de görevde. Bundan sonra beklediğimiz fetva: “Şarap dışında bir içkiyi sarhoş olmayacak kadar içmenin sakıncası olmadığıdır.”
BİR KÜLTÜR VE İNSANLIK SUÇUDUR
Şair, yazar Ataol Behramoğlu: Yunus Emre Türkçe yazılmış ve söylenmiş şiirin en büyük şairidir. Hepimizin ustasıdır. Kullandığı dil olağanüstü yalın ve aynı ölçüde de büyüktür. O Türk dilinin ve şiirinin gerçekten de atasıdır. “Aşkın aldı benden beni” dizesiyle başlayan ilahi, onun en güzel ve en bilinen şiirlerinden biridir. İnternete girdiğinizde, Ruhi Su’dan Esin Afşar’a, bu harika ilahiyi dile getiren pek çok sanatçı karşınıza çıkacaktır. Hiç birinin aklından da, bu dört kıtadan oluşa şiirin “cennet cennet dedikleri” dizesiyle başlayan üçüncü kıtasını sansürlemek geçmemiştir. Sözünü ettiğiniz edebiyat ders kitabında, bu ilahinin üçüncü bölümünün çıkarılıp atılması hem bir sansür, hem de Türkçe’nin en büyük şairine karşı işlenmiş bir suçtur. Fakat bu sansürün amacı da yeterince açıktır. Yunus özetle diyor ki: “Benim bu dünyada da başka bir dünyada da “dünya malı”nda gözüm yok. Tanrı sevgisi benim için yeterlidir, bana tek gereken odur. “Bu günün dincileri, din simsarları, bu deyişteki düşünce derinliğini, vicdan ve gönül temizliğini anlayamazlar. Çünkü onlar için din de her şey gibi bu dünyanın nimetlerinden yararlanmak için kullanılacak bir araçtır. Tanrının bu gibilerin aracılığına gereksinimi yoktur. Yapılan şey Yunus’a ve şiirine karşı büyük bir terbiyesizlik, densizliktir. Utanç vericidir. Bir kültür ve insanlık suçudur.
NİÇİN BİRİLERİNİ RAHATSIZ ETSİN, ANLAMIYORUM!
Şair, yazar Hilmi Yavuz: Yunus Emre, Türkçe’nin en büyük şairidir. Yunus bir yana, herhangi bir şairin bir şiiri üzerinde hiç kimsenin oynama hakkı yoktur.
Yunus bu dörtlükte, Allah’ı cennet’e gitmek için değil, sadece Allah olduğu için sevdiğini bildirir. Allah’a duyulan gerçek aşkın, onu sevmekten başka bir gayesi olmamasıdır söz konusu edilen. Bu, niçin birilerini rahatsız etsin, anlamıyorum.
Ben, bu meseleye iyi niyetle bakmayı tercih ederim. Şiirde bu dörtlüğün görünmüyor olması, ola ki, bir dizgi ya da düzelti hatasıdır.
TYS Genel Başkanı Mustafa Köz: Ne diyebilirim ki? Fazıl Say-Hayyam davasının mürekkebi daha kurumadı. Hayyam’ı anlamadıkları için dava üstüne dava açılıyor. Asperger olmak da böyle bir şey işte! Mecazı, sözün özünü anlamayan herkes, anlamadığı sözü hakaret, söyleyeni düşman görebilir. Toplumsal hoşgörüsüzlüğün giysisi öyle dar ki kim giyse onun şeklini alıyor. Yalnızca ders kitaplarında mı? Din karşıtı gördükleri herkese karşı toplumsal-gündelik hayatta da düşmanlıkları sürüyor. BU KONUDA SESSİZ KALINMAMALI Şair, akademisyen Gülsüm Cengiz: Ülkemizde çağdaş şair ve yazarların ders kitaplarına sokulmaması ya da sakıncalı olarak değerlendirilen yapıtlarına yer verilmemesi yeni bir şey değil. Ancak görülüyor ki sansür Yunus Emre’ye kadar uzanmış. Yunus Emre’nin bu dizelerinde; körü körüne inanışa, bağnazlığa ve dinsel bağlanmayla çıkarcılığın özdeşleştirilmesine bir eleştiri var. 10. Sınıf Edebiyat Kitabında karşımıza çıkan bu durum, akla bazı sorular getiriyor. İlki; Yunus Emre’nin şiirindeki bu dörtlüğün çıkarılması, kitabı hazırlayan öğretmenlerin ya da yayıncının tercihi mi, yoksa Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda bir uyarısı mı var? İkincisi, bu kişi ya da kurumlar Yunus Emre’nin yüzyıllardır söylene gelen bu dizelerini sansür etme hakkını kendilerinde nasıl buluyorlar? KAFALARINDA DİNDAR NESİL MODELİ VAR PROF. Dr. Kemal İnal (Eğitim Bilimci): Belli bir din anlayışı var ona aykırı gelen öğelerin öğrencilerle karşılaşması istenmiyor. İşine gelen dizeleri koyuyorlar, işine gelmeyen dizeleri ders kitaplarına almıyorlar. Bu uygulama Ortaçağ Avrupa’sını hatırlatıyor. Kilise Aristo’nun belli kısımlarını okuturdu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın da yaptığı bundan bir farkı yok. Ömer Hayyam, Yunus Emre gibi eleştirel bakan şairlerin dizelerini seçmeler yaparak yer veriyorlar. TALİM TERBİYE’DEN ONAYLI BİR KİTAP FIRAT Yayınları Yayın Sorumlusu Mukadder Güvener: Süreci tam olarak bilmiyorum. Tüm metinlere bakıldığında ders kitaplarında zaman zaman belli bölümleri yer almıyor. Çocuklara uygun görülmeyen bölümler Talim Terbiye Kurulu ve kimi zaman da kitabı hazırlayan yazarlar tarafından çıkarılıyor. Talim Terbiye Kurulundan onaylı bir kitap. İlahi’nin altında kaynağı yazıyor. Bizim ilahiyi aldığımız kaynakta, kitapta yayınladığımız şekilde yer alıyor. (İstanbul/EVRENSEL) EKOYAY Eğitim Yayıncılık tarafından 12. sınıflarda okutulmak üzere hazırlanan edebiyat dersi kitabında Ermeni ve Kürtlere sıkça hakaret eden ırkçı Ozan Arif’e yer verilmişti. HAYYAM, ERTAŞ ŞİMDİ DE YUNUS YUNUS Emre’nin ‘İlahi’sindeki bir dörtlüğünün sansürlenmesi, son dönemde yaşanan Ömer Hayyam rubaisini twitterda paylaştığı için hakkında dava açılan Fazıl Say’ı akıllara getirdi. Ayrıca Edebiyatçı İskender Pala da Neşet Ertaş türkülerinde müstehcen unsurların olduğunu iddia ederek bazı türkülerinin radyolarda çalınmamasını istemişti. YUNUS EMRE KİMDİR? YUNUS Emre (1240 - 1321), Anadolu’da Türkçe şiirin öncüsü olan bir halk şairidir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmaya ve Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde küçük-büyük Türk Beylikleri’nin kurulmaya başlandığı, 13. yüzyıl ortalarından Osmanlı Beyliği’nin kurulmaya başlandığı 14. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış bir şair ve erendir.
Yunus Emre de 13. yüzyıldan bugüne gürül gürül yaşıyor hâlâ. Ona uygulanan bu sansür üzerinden şimdi okullarda çağdaş edebiyat öğretmenlerine başka bir görev daha düşüyor. Yunus’un insancıl, devrimci kişiliğini çocuklara daha iyi anlatmak… Gericiliği yine kendi dilleriyle tutsak kılmak…
Bu soruların, kitabı hazırlayan kişi ya da bu durumda etkisi olan kurumlara sorulup konunun tartışılması; yazar örgütlerinin ve yazarların da bu konuda sessiz kalmaması gerektiğini düşünüyorum.
Kafalarında belli bir dindar nesil modeli var ve dindar neslin eleştirel olmasını bile istemiyorlar! Kitabı onaylayan Talim Terbiye Kurulu torna tezgahı gibi işlemeye devam ediyor.
Edebiyat kitabının 10. Cumhuriyet döneminde halk şiiri bölümünde yer alan Ozan Arif, Anadolu’nun yetiştirdiği büyük ozanlardan Neşet Ertaş ve Aşık Veysel ile bir arada yer alıyordu.