06 Ocak 2013 07:14

Zengin Mutfağı kimleri besler!

Usta tiyatro yazarı Vasıf Öngören’in 1977’de yazdığı ‘Zengin Mutfağı’ bu yıl İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahneleniyor. ‘Zengin Mutfağı’nı Vasıf Öngören’in tiyatrocu kızı Aslı Öngören yönetiyor.26 Aralık’ta ilk gösterimini yapan oyun, ikinci gösteriminde saldırıya uğra

Zengin Mutfağı kimleri besler!
Paylaş
Sevda Aydın

26 Aralık’ta ilk gösterimini yapan oyun, ikinci gösteriminde saldırıya uğramıştı. İzleyiciler arasından iki kadının “kurt” işaretleri yaparak sahneye küfürler yağdırmasına oyuncular ve izleyicilerden tepkiler yağmıştı. Vasıf Öngören’in ‘Zengin Mutfağı’ Türk siyasi tarihinin en önemli olaylarından birini, 15–16 Haziran 1970 işçi eylemlerini fon alıyor. İş yasalarında yapılacak olan kimi değişikliklere karşı çıkan DİSK eylem kararı almış ve işçiler iş bırakarak taleplerini dile getirmek adına yürüyüş düzenlemişlerdi. Dönemin koşullarında işçi muhalefetini durdurmak adına sıkıyönetim ilan edilmişti. Oyun bu siyasi atmosferi anlatırken diğer taraftan da Selim karakteri üzerinden Türkiye’de birçok kesimin artık kabul ettiği kontrgerilla örgütlenmesini de gösteriyor.

İlk kez 1977’de sahnelenen ‘Zengin Mutfağı’nı bu yıl Aslı Öngören yönetiyor. Aslı Öngören ile oyuna dair söyleştik...

FAŞİZM YOK OLMAYAN BİR TEHLİKEDİR

Vasıf Öngören, ‘Zengin Mutfağı’nı 1977’de sahnelemişti. Oyun o yıllardan bugüne bir çok yönetmen ve oyuncu tarafından ele alındı, filme çevrildi. Hala güncel olabilmesinin nedeni sizce nedir?

12 Mart dönemi ve onun öncesindeki 15-16 Haziran işçi eylemleri bu oyunun ekseni oluşturuyor. Türkiye’deki ilk büyük işçi eylemi. Yüzbin kadar işçi sokağa döküldü. Çok etkili bir ses yükseltti o tarihte işçi sınıfı. O derece ki gerçekten sermaye sahipleri, büyük patronlar korktular. Dönemin sendikalaşan, örgütlenen işçi hareketini durdurmak üzere hükümetin almak üzere olduğu bir anayasa değişiklik kararına reaksiyon olarak başladı herşey. Oyunun yazılmasından önce yapılan seçimlerde MHP bir milyon oy alıyor. Vasıf Öngören’i harekete geçiren, bu konuda bir oyun yazmaya yönelten etkenler ve toplumsal manzara bunlar. Zengin Mutfağı, 70’ler Türkiye’sine dair bir resim gibi dursa da faşizm bence hiçbir zaman yok olmayan bir tehlikedir. O yüzden bugüne inanılmaz göndermeleri olan bir oyun. 30-40 senelik bir perspektifle bu oyunu izlemek, belki de temel meselelerin hiç değişmediğini anlamak için çok daha etkili olacak diye düşünüyorum. Beni de bu çok heycanlandırıyor.

Zengin Mutfağı’nın yazıldığı dönem Yeşilçam’ın en parlak zamanları. Eski Türk filmlerini hatırlarsınız; çoğu sıcak diyalog, olaylar hep mutfakta geçer. Tonton bir ahçı vardır, küçük hizmetçi bir kız vardır, şoför vardır vs. Öngören’in rol kişilerinin bunlardan seçmesi hiç de tesadüfi değil. Zengin Mutfağı neye yaramaktadır? Kimleri beslemektedir? Bunlar üzerinden sorgulamaya itiyor seyirciyi. Alıştıkları, kabul ettikleri, köşkün yukarı katlarında yaşayan patronlara koştur koştur hizmet eden çalışanlar resminin ötesinde bir sınıf meselesi ortaya koyabilmek için bu ortamı yaratır.

Hizmetçi kız karakteri saf temiz hayallere sahip. Haliyle az önce bahsettiğiniz gibi Yeşilçam’dan da tanıdık. Fakat çoğu oyunda ve filmde gördüklerimizden sınıfsal dönüşümü ile sıyrılıyor...

İşçi bir ailenin kızı ama bütün derdi evlenip kendi mutfağında yemekler yapmak. Bu kadar sıradan ve masum olan hikaye, epik tiyatronun dokunuşuyla bir değişime uğruyor. Kız, nişanlısı Selim’in dönüşümü karşısında safını seçmek zorunda kalıyor. Mutfakta kaldığı süre boyunca ayrı kaldığı sınıfsal gerçekliği, safını belirlerken gün yüzüne çıkıyor. 

ZENGİN MUTFAĞINDA SEMİREN SELİM

Öğrenci Selim zamanla caniye dönüşür. Burada dönemin içinde gelişen kontrgerilla örgütlenmesi ve sermaye ilişkisinin alt satırlarını okuyoruz...

Beş parasız Selim eline biraz para geçsin diye arananlardan tanıdığı Ali Kara’yı ihbar eder. 12 Mart gelmiştir, eylemlere katılan işçiler aranmaktadır. Selim yaptığı ihbarla hayatında çok farklı bir adım atar. Çaresiz, önünü göremeyen, neye hizmet ettiği konusunda en ufak bilgisi olmayan Selim’in zengin mutfaklarında semirtilerek bir maşaya dönüşünü izleriz.

Büyük patron Kerim Bey ve hizmetçi kızın ağabeyi işçi Murat. Bu ikisi iki karşıt sınıfı temsil ederler. Onların çatışmalarının sonuçlarını biz sahnede görürüz ama sahnede ikisini görmeyiz. Bu da Vasıf Öngören’in yazarken ustalıkla kurguladığı bir fon oluşturur. (İstanbul/EVRENSEL)


MÜZİKLERLE PEKİŞTİRİCİ BİR DOKUNUŞ

ORİJİNAL metine çok dokunmasanız da müziklerle ile dokunuşlarda bulunmuşsunuz?

Metne dokunmaya hiç ihtiyaç duymadık. Sahnelemede küçük güncel katkılar var evet. Özellikle yeni eklediğimiz şarkıların yerleştirilmesi, müziğin ve şarkı sözlerinin varlığı oyunla izleyici arasına düşünceli bir mesafe daha katmayı amaçlıyor… Küçük nefesler alıyoruz bu sahnelerde… Bu katkıların, Epik Tiyatro’nun seyircide yakalamaya çalıştığı “kavramanın hazzı” dediğimiz o eşsiz seyir keyfine ulaşmak için pekiştirici bir dokunuş olmasını amaçladık…

ÖNCEKİ HABER

Sağlık Meclisi’nde bakan oturumu!

SONRAKİ HABER

İşçi düşmanlığında KOÇbaşı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa