19 Şubat 2013 12:56

Yasada ‘Kamu yararı’ artık hayal olacak

Evrensel 30 yaşında
Prof. Dr. Atilla Göktürk*

DEMOKRATİK VE ÖZERK BİR YAPI İSTENMİYOR

Bu durumun gerekçesi yasa da açıkça vurgulanmakta, Ocak 2013 tarihli son TYÖK  yasa tasarısı, “Yükseköğretim alanındaki yapısal ihtiyacının had safhaya geldiği” ve “yüksek öğrenimde bir yeniden yapılandırma süreci”nin, “yükseköğretim kurumlarının yerel, ulusal ve uluslararası düzlemlerde paydaşlarıyla etkin işbirliği yapabilen ve aynı zamanda hesap verebilir hale gelmelerini öngören bir yapı tasarlamaktadır” ifadeleri ile açıklanmaktadır. Yeni tasarı ile hedef demokratik ve özerk bir üniversite sistemi oluşturmak değildir, kendi ifadesi ile “yasa önerisi uluslararası tanılırlığı olan bir kalite sisteminin inşaasını temel almakta, rekabetçi bir ortamın oluşumuna katkıda bulunacak bir kalite ve akreditasyon sistemi geliştirmeyi bir zorunluluk olarak görmektedir”. Yeni model, “yükseköğretim kurumlarının, finansman ve işleyiş acısından devlet, vakıf, özel ve yabancı yükseköğretim kurumları, yönetim acısından kurumsallaşmış ve kurumsallaşmakta olan yükseköğretim kurumları ve yoğunlaşma alanları itibariyle araştırma ve eğitim ağırlıklı yükseköğretim kurumları olarak” çeşitliliğini arttırmakta, çok kademeli, çok hukuklu (kamu hukuku, özel hukuk, yabancı ülke mevzuatı), çok farklı içerik ve amaçlı bir yapı öngörmekte, bu yapıların her birisi için farklı kuruluş, oluşum, istihdam, seçim ve atama biçimleri ile farklı kurul yapıları önermektedir. Bu yeni yapı içinde ne üniversitenin akademik, yönetsel, bilimsel özerkliği ne de bu özerklikleri destekleyecek bir örgütlenme yapısı ve seçim sistemi öngörülmektedir. Bu düzenleme ile 2007’den itibaren hedef olarak konulan yüksek öğretim  finansmanında, kamunun yerini piyasanın alması gerçekleştirilmekte, benzer uygulamalarda  olduğu gibi bu oluşum “demokratikleşme” olarak sunulmaktadır. Yeni yasa çeşitli bölümlerinde vurgulandığı gibi asıl olarak üniversitenin “öz gelirler”ini arttırması şartına bağlanmış, kısmı bir mali özerklik öngormektedir. Bu mali özerkliğin gerekçesi ise üniversitenin kendisi değil “iç ve dış paydaşlar”dır.

12 EYLÜL MANTIĞI DEVAM EDİYOR

Yeni yasa tasarısı da,12 Eylül mantığını sürdürerek, kamu üniversitelerinin yönetsel özerkliğini, seçim ve atama yetkilerini merkezde tutarak, kontrol altına almaktadır. Vesayet ötesi yetki kullanımının sürdürülmesi anlamına gelen mevcut düzenleme, üniversitelerin siyasi iktidarların iradelerinin hakim olduğu yapılanmasını, yerel düzeye indirerek sürdürmektedir. Üniversite bünyesindeki kurulların oluşturulma biçimini değiştirmeyip, özellikle yeni eklenen ve atanmaya dayalı yönetsel kurullar ve tanınan yetkiler ile akademik kurulları denetim altına yapı daha da geliştirilmektedir.
TYÖK ile yüksek öğrenimin kamusal niteliği yok edilmekte, devlet üniversitelerinin atama vb.işlemleri de “yerel paydaşlara” sunulmaktadır. Tasarının 12. maddesinde yer alan “(1) Devlet yükseköğretim kurumlarında üniversite konseyi oluşturulabilmesi için, ilgili yükseköğretim kurumunun; a) Son beş yıl içinde, bütçesinin Kurul tarafından belirlenen miktarını kendi öz gelirlerinden elde ediyor olması” şartı ve buna bağlı olarak,  5. Fıkra’da Üniversite Konseyi görevleri; a) Rektörü seçip atamak b) Dekan ve enstitü müdürlerini atamak,” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama öngörülen modelde hem üniversitenin finans kaynağını hem de bu kaynağın, “parayı veren düdüğü çalar” çerçevesinde yetkilendirilmesini de göstermektedir. Buna ek olarak üniversite konseyi bulunmayan üniversiteler için henüz kesinlik kazanmamış öneriler de, “rektör adaylar belirleme komisyonu” veya “üniversite meclisi” gibi daraltılmış yapıların belirleyeceği adaylardan merkezi bir atama yapılması önerilmektedir.

ATAMALARDA KAYIRMACI ANLAYIŞ DERİNLEŞECEK

2547 sayılı yasada, üniversite özerkliğine önemli bir darbe vuran mevcut seçilme ve atanmaya ilişkin  düzenleme, siyasi iktidarların Yüksek Öğrenim üst kurullarının oluşumunda sağladığı denetim ile gerçekleşmekte idi. Başka bir ifade ile tek tek üniversite yönetimlerini belirleyen  üst kurullar üniversitelerin özgür iradeleri yerine siyasilerin üniversiteler ve bürokratlardan seçtikleri kişiler ile oluşuyordu ve üniversite yönetimlerinin belirlenmesinde birinci dereceden etkili oluyordu.
Yeni düzenlenen TYÖK yasası bu anlamda bir yenilik getirmemekte, ilkesel olarak aynı yapıyı sürdürmekte, yönetişim adına yerel siyasetçilerin ve sermayenin  “Üniversite konseyi” içine taşınması ile bu anti-demokratik akademia dışı atama yapısına daha da kayırmacı bir boyut getirerek, derinleştirmektedir.

*Dokuz Eylül Üniversitesi - Kamu Yönetimi Bölümü

Evrensel'i Takip Et