24 Şubat 2013 07:55

Bir saldırının hikayesi

Sabah saatleri Sinop’ta hava güzel. Çorum’dan yola çıktıktan sonra Gerze ayrımında bir konvoy karşılıyor bizi. Çorum’da karanfillerle karşılanmıştık. Sinop girişinde araçlarla karşılanmak hoş oldu. Endişeliyiz tabii... Milletvekilleri sürekli telefon halinde. Yolda önce minibüslerde görüyoruz Türk

Bir saldırının hikayesi
Paylaş
Gözde Tüzer / Yusuf Korkmaz

KİTLE DAĞILACAK

Dışarıdan bir ses... “Sinop’ta PKK istemiyoruz”... 20 kişilik bir grup. Tam toplantının yapıldığı öğretmen evinin karşısında... Polis bahçeye girmelerini engelleme çalışıyor (sanki) Polislerse yaşlı karakol polisleri. Ne yapacaklarını bilmiyor gibi bir halleri var. Çevik kuvvet yok, güvenlik alınıyormuş gibi görünüyor. İçerisi tedirgin ancak problem yok. Kitle dağıtılacak nasıl olsa değil mi?

SİNOP GENÇLİK PLATFORMU

Saat 12.00... Kalabalık büyüyor. Dışarıdan sesler yükseliyor, sloganlar, küfürler... İstiklal Marşı okunuyor. Birileri bahçe duvarına pankart asıyor. “Sinop’u terkedin. Sinop Gençlik Platformu” Ve sonra...

“YAPMAYIN GENÇLER”

Saat 13.00... Saldırı başlıyor. Bahçeye girdiler. Polis “Yapmayın gençler” diyor. Tüm polisler “Gençlere” adıyla hitap ediyor. “Gençler” saldırıyor, polis engellemiyor. Görevi heyeti korumak olan polis kimseyi korumuyor. Kitle büyüyor. Taş sesleri gelmeye başlıyor. Üstümüze koşuyorlar. Polisle aramızda sadece 3 adım var. Elimizde telefon ve kamera... İstanbul’a yaşananları anlatmaya çalışıyoruz, görüntü çekiyoruz.  Nasıl olduğunu anlamıyoruz. Yerdeyim. Fotoğraf makinemi korumaya çalışıyorum. Yusuf’un sesini duyuyorum. “Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz, basınız biz, kadını düşürdünüz” Bir anda birileri beni kaldırıyor. Telefonum yerde. Çağrı’ya (Sarı) haberi geçmem gerekiyor. Bağırıyorum “Telefonum yerde” Birileri telefonumu buluyor. Oradan çıkmaya çalışıyoruz. Saldırganlardan üçü çeviriyor bizi “Bunlarda onlardan” Aklımdan geçen ilk cümle “Buradan çıkamayacağız” Yumruk atıyorlar. Sıyırıyor. Polis bir şey yapmıyor hala. Etrafıma bakıyorum. Polisler duruyor. Bir şekilde oradan çıkmayı başarıyoruz. Telefon elimde yayına bağlanıyorum.

İçeri giriyoruz. Elim ayağım titriyor. Korku mu bu? Hayır. Ben korktuğum zaman böyle olmam ki. Endişe olabilir mi? Hafif kalır yanında. Panik... İstanbul’a haberi geçmemiz gerekiyor. Görüntü atmaya çalışıyoruz, haberi yazmaya çalışıyoruz. Birileri su getiriyor. Bilgisayarın başına geçiyorum ve deli gibi tuşlara basıyorum. İçeriden çıkamıyoruz bir daha. Görmemiz lazım dışarıyı. Ne olduğuna bakmamız lazım. Yapamayız. Mimlendik bir kere.

CAMLAR KIRILDI

Saat 14.00...  Taşlar atılıyor. Camlar kırık. Emniyet Koruma Müdürü geliyor içeri. “Hassasiyet içerisindeler” Hayır, onlar saldırgan. Maytap sesleri geliyor. Koruma müdürü anlatıyor. “Birkaç hafta önce bir şehit cenazesi geldi” Bu saldırı için geçerli bir sebep mi? Camlar kırılıyor. Koruma müdürü devam ediyor. “Sakinliğinizi koruyun” “Bizi değil onları sakinleştirin” diyor Sebahat Tuncel. Müdür “Biz kitleyi dağıtalım, siz de Sinop’tan ayrılın, Sinop’ta sizin güvenliğinizi sağlayamayız” diyince her şey anlaşılmaya başlıyor.

Camların bir çoğu kırık. Merdivenlerde oturmuş pek çok kişi. Herkesin aklında Madımak. Fotoğraf kareleri geliyor gözümüzün önüne. Madımak otelinde katliam öncesi çekilen merdiven kareleri... Camdan dışarı bakıyoruz. Herkes yukarı bakıyor. Birileri çıkmış bayrak asmış. Taş sesleri var hala. Maytaplar, kuru sıkı tabanca... Grup gittikçe büyüyor. Polis engellemiyor. Koruma müdürü içeride. “Yeterli güvenlik gücümüz yok, onların gelmesini bekliyoruz” diyor. “Sakin olun” demeye devam ediyor. Sakin olmaya çalışıyoruz...

“GEREĞİ YAPILACAK”

Saat 15.00.. Taş sesleri yemekhanede artık. Araçlar harab olmuş. Birileri bağırıyor; ”Buradan çıkamayacaksınız.” Sesler devam ediyor: “Ya Allah Bismillah Allah-u Ekber.” Milletvekilleri sürekli telefon halinde. Sinop Emniyet Müdüründen, İçişleri Bakanı’ndan Spor Bakanı’na kadar herkesle konuşuluyor. Tüm yetkililer hep bir ağızdan aynı şeyi söylüyor: “Geriği yapılacak”

AÇLIK

Jandarma geliyor, özel kuvvetlerle beraber... Gereğinin yapılmasını bekliyoruz. Halk toplantısı yapılacak. Toplantıya gelen insanlar hedef gösteriliyor. HDK heyetinin halkla buluşmaması için her şey yapılıyor. İnsanlar giremiyor, insanlar çıkamıyor. Açlık var bu arada. Yemek yok, çay yok, sigara içmek mümkün değil. Basın emekçileri sürekli hareket halinde. Ama basına da güven olmuyor. Dışarıda elinde mikrafonla gördüğümüz ve muhabir olduğunu iddia eden birini daha sonra saldırganlar arasında görebiliyoruz.

PROVAKASYONLAR

Saat 16.00... Gereği yapılmıyor. 500 kişi oldular.  Bahçe içindeler. Camlar taşlanıyor hala. Polis “Yapmayın gençler” demekten öteye gitmiyor. Saldırmak istiyorlar. Yakmak ve öldürmek istiyorlar. Dağılmıyorlar. Binanın içerisi güvenli mi? Hayır, değil. İçeri girmeleri an meselesi. Camlara sandalyeler konuyor. Heyet kendi güvenliğini kendisi almak zorunda kalıyor. Tanımadık kimse alınmıyor. Güvenliği sağlamak için Gerze ayrımında gelen konvoydan gençler hemen işe koyuluyor. Kimse polise güvenmiyor.  Bir bildiri elimize geçiyor. “Bayraklarla donatalım” başlığını taşıyor bildiri.

Saat 17.00... Taş sesleri... Işığın açık olduğu bütün odaların camları kırılmış durumda. Milletvekilleri yetkililerle görüşmeye devam ediyor. “Sakinliğinizi koruyun...” Sakin olmak mümkün değil. Kitle büyüyor. Saldırganların attıkları parçalardan birini görüyoruz. Bir demir parçası. Camlar kırılmaya devam ediyor. İki saldırganın polisler tarafından içeri alınıyor. Olayın provakasyon olduğundan emin HDK heyeti. Dışarıdan taş sesleri gelirken milletvekilleri basın açıklaması yapıyor. Camların hepsinin önünde sandalyeler var. Levent Tüzel, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder ve Fatma Gök konuşuyor. Bu saldırının sokaktaki gençlerle ilgili olmadığı ve yeterli güvenlik önlemi almayan, halkı provakasyona sürekleyen mülki amirler olduğu söylüyorlar.

DESTEKLER GELİYOR

Saat 18.00... Bekleyiş devam ediyor. Saldırganlar dışarıda. Kitle dağılmıyor. Dağıtılmıyor. Bu arada saldırıyı kınayanlar geliyor. Eğitim Sen Sinop Şube Başkanı Seyfi Çelebi Öğretmen evine ulaşmayı başarıyor. Herkese geçmiş olsun dileklerini iletiyor.  Dışarıdan gelenlerin aslında Sinop’lu olmadığını ve çevre illerden otobüslerle getirilen kişiler olduğunu aktarıyor.

“SAKİN OLUN”

Saat 19.00... Dışarıdan gaz bombası seslerini duyuyoruz. Gaz kokuları burnumuza geliyor. İster istemez alışkınız kokuya. Limon buluyoruz bir yerlerden. Ancak kitle dağılmıyor, ya da dağıtılmıyor. Dört tarafımız çevrelenmiş durumda. Samsun ve Kastamonu’dan gelen takviye birlikleri beklemiş polis. Beklemekle yetinmiş yani. Türkiye’nin hemen hemen her yerinde Oturma eylemleri yapıldığını öğreniyoruz. Milletvekillerinin telefonları durmuyor. Meclisteki tüm herkes arıyor. Valiyle görüşülmeye devam ediliyor. Bu arada koruma müdüründen ses çıkıyor: Sakin olun

“BİZ GİDECEĞİZ, SİZ KALACAKSINIZ”

Saat 20.00... Saldırı biraz daha hafiflemiş durumda. Ancak ne milletvekilleri, ne HDK heyeti, ne de HDK bileşenleri söylenenlere inanmıyor. Koruma müdürü milletvekillerini çıkarmayı teklif ediyor. İçeridekilerin ne olacağını söylemiyor. Vekiller kabul etmiyor. Sinop’tan Samsun’a gidilecek ancak nasıl, ne ile? Vali geliyor. 8 saat boyunca ortada olmayan vali teşrif ediyor en sonunda. Vekiller görüşme yapıyorlar.  Dışarıdan sesler gelmeye devam ediyor. Saldırganların seslerine gaz bombaları karışıyor. Bu sırada sabahtan beri içeride beraber olan halkla küçük de olsa bir toplantı yapılıyor.

SESLER AZALIYOR

Saat 21.00 ... Endişe gittikçe büyüyor. Ne olacağı belirsiz. Saldırganların sesleri artık azalıyor. Ancak Koruma Müdürü zırhlı araçlarla çıkılacak diyor. Vekiller kabul etmiyor. Sinopluların nasıl çıkacağına dair bir bilgi iletilmiyor.

ZIRHLI ARAÇLARLA ÇIKIŞ

Saat 22.00... 21.30 civarında 2 zırhlı araç, 1 panzer ve 1 çevir kuvvet minibüsüyle yola çıkıyoruz. Yol boyunca pek çok yerde taşlanmaya devam ediliyor araçlar. Samsun’a doğru devam ederken saldırganlardan 20’ye yakın kişinin gözaltına alındığını öğreniyoruz. Bırakılacaklarına eminiz nasıl olsa. Polislere soruyoruz “Şehir dışından geldikleri doğru mu?​” “Evet, şehir dışından otobüslerle getirilmişler”

SAMSUN’A VARIŞ

Saat 00.00... 10 dakika önce Samsun’a vardık. Merkeze 20 kilometre uzaklıktaki Atakum’da 19 Mayıs Üniversitesinin Valilik tarafından tahsis edilen otelinde kalacağız. Herkes çok yorgun, çok gergin. Samsun’da bizi nelerin beklediğini bilmiyoruz. Tedirginlikle beraber uyku hali de var. Kısa bir toplantı yapılıyor. Yarın nerede ne yapılacağını dair. Sabah yeniden plan yapılmak üzere herkes odalarına çekiliyor.

ÖNCEKİ HABER

Türk-Alman ‘güvenlik trafiği

SONRAKİ HABER

Ataerkil pazarlık bozuldu!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...