2 Mart 2013 00:59

Umutluyuz, halkımıza güveniyoruz

Cumhur Daş

Cezaevinden Kürt sorununa ilişkin ciddi tartışmaların olduğu bir dönemde çıktınız. Dışarıya dair ilk gözlemleriniz neler oldu?

Herkes süreci takip etmeye çalışıyor. Gelişmeleri konuşuyorlar. Yaşananların içeriden nasıl göründüğünü soruyorlar. Benim tahliye edilmemin süreçle bağlantısı olup olmadığına dair sorular çok soruldu. Herkeste bir beklenti olduğunu, ancak temkinli bir bekleyiş izleme olduğunu gördüm. Başbakana, hükümete geçmişten gelen bir güvensizlik var. Çok büyük bir umut yok. Ama barışın olma ihtimali minimum düzeyde de olsa olumlu karşılanıyor.

Biz de soralım; ‘içeridekiler’ dışarıdaki gelişmelerle ilgili ne düşünüyor?

Kürt siyasetinin nitelik ve nicelik açısından önemli sayıda kadrosu cezaevinde bulunuyor. Milletvekilleri, belediye başkanları, genel başkan yardımcıları, il başkanları, il genel meclisi başkanları, mahalle komisyonları üyeleri, kadın, gençlik çalışanları, gazeteciler, hukukçular cezaevinde. Süreci yakından takip ediyorlar. İçeridekilerin kimi tespitlerinin daha gerçekçi olduğunu söyleyebilirim. Çok büyük bir beklenti yok açıkçası. Ama nihayetinde açlık grevi eyleminden sonra büyük bir moral, büyük bir coşku vardı. İmralı tecridinin açlık grevi eylemiyle kırılması herkese büyük moral verdi.

Abdullah Öcalan’la başlayan görüşmeleri ve girilen yeni süreci siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Öcalan önemli bir siyasi aktör. Kürtler için son derece değerli bir pozisyonu var. Bu son 20 yıl içerisinde defalarca ortaya çıktı. Bunu devlet kendisi de ifade etmeye başladı. Kürt siyasi aktörleri hep, ‘Çözüm isteniyorsa muhatap sorunu yok, muhatap İmralı’dadır’ dedi. Devletin, hükümetin İmralı’da bir görüşme başlatması olumlu bir adım. Tabii bence bunun bürokratlar ya da MİT elemanlarıyla değil siyasi iktidar eliyle yürütülmesi en doğrusudur. Son görüşmelere ilişkin Başbakanın medyaya kimi zaman risk aldığına dair yaptığı açıklamalar olumlu. Ama maalesef aynı süreçte askeri ve siyasi operasyonlar kesintiye uğramadan devam ediyor. Daha iki gün önce uçaklar Kandil’i bombaladı ve PKK gerillaları hayatını kaybetti. Yarın cenazeler geldiği zaman siz insanların barışa olan inancını sürdürmesini nasıl bekleyeceksiniz? Bu ciddi bir problem. Geçmişteki kırılmalardan kaynaklı olarak Kürtlerde hükümetin samimiyetine ilişkin bir güven sorunu var. Bunun giderilmesi için adım atması gereken hükümetin kendisidir. Her şeyden önce binlerce insan özgürlüklerinden mahrum bir şekilde KCK adı altında cezaevlerinde tutulurken halkı barışa inandırmak kolay olmayacaktır.

Peki siz ne öngörüyorsunuz, yeni sürece ilişkin umutlu musunuz?

Mücadele eden insanların umutsuz olma hakkı yoktur. Umut her zaman yanı başımızdaki gıdamız. Umutluyuz çünkü ulaştığımız noktaya baktığımız zaman ciddi bir mesafe katettiğimizi düşünüyorum. Örneğin Diyarbakır gibi bir kenti 15 yıldır Kürtler kendileri yönetiyor. BDP’li 99 belediye var. İl genel meclislerinde böyle. Yüzlerce yeni kurumsal yapı ortaya kondu. Kendi öz gücümüze güveniyoruz. Halkımıza, kendimize, mücadelemize inanıyoruz. Gelinen noktada sorunun böyle devam edemeyeceği görüldü. Temkinli olmayı da elden bırakmadan umutluyuz. Geçmiş tecrübeler çok acı sonuçlar ortaya koydu. Bunu da unutmadan, bu tecrübeleri de iyi değerlendirerek netice alabileceğimizi düşünüyorum. Belki bizim birebir düşündüğümüz, özlediğimiz çözüm olmayacak ama önemli bir ilerleme olacak.

Süreç batıda da birçok kesimde heyecan yarattı. Aydınlar, yazar ve sanatçılardan sürece ilişkin açıklamalar geliyor. Kürtlerin aydınlardan beklentisi nedir bu süreçte?

En önemli beklenti, Türkiye kamuoyunun barış fikrine evrilmesine katkı sunmalarıdır. Aydınların, entelektüellerin, solcuların, sosyalistlerin geçmişten bugüne Kürt halkıyla önemli dayanışmaları oldu. Bu süreçte bu dayanışma güçlenmeli. ‘Acaba AKP-BDP farklı bir ajandayla mı hareket ediyor’ türünde güvensiz bakış açılarına gerek yok. Kürtler hiçbir zaman emperyalizm kucağında bir halk olmadı ve olmazlar da. Kürtlerin 30 yıllık süreçte bu konuda rüştünü ispatladığını düşünüyorum. Kimi söylemlerde buna dönük eleştirilerin, kaygıların olması bizi üzüyor. Bir güven ilişkisi olmalı. Kürtler barış da olsa sialhlı unsurlar ülke dışına da çıksa siyasi mücadelelerini sürdürür. Başta kardeş Türk halkı olmak üzere Ortadoğu’daki diğer halklarla her türlü dayanışma, ortak mücadele kulvarında yer alır. Bundan şüphe etmemek lazım.

Barışçıl çözüme ilişkin tartışmalar sürerken Türk halkının da bazı kaygıları gündeme geliyor. Bunlara ilişkin ne dersiniz?

Ben Türk kamuoyunun bu konudaki kaygılarının geçmişe göre azaldığını düşünüyorum. Son dönemde bu girişimlere dönük tepkilerinde de daha olumlu bir noktaya doğru gittiğini düşünüyorum. Henüz olması gereken noktada değil. Ama geçmişte İmralı’da görüşmeler yapılsa çok daha sert tepkiler gelirdi. MHP’ye bakıyoruz sokakları hareketlendirebilecek güçte, durumda değil. Türk halkının daha olgun bir bakış açısına gittiğini düşünüyorum. Bu süreçte en önemli kazanım bu olacak. Bence Türk halkı da birlikte yaşama iradesini görüyor. Türkler de aynı baskı rejiminin, yoksulluğun Kürtlerden farklı bir versiyonunu yaşıyor. Her iki halkın kurtuluşu da birbirine bağlı, birlikte olacak.

HDK’nin Karadeniz ziyaretinde yaşanları nasıl yorumladınız?

Ben Karadeniz halkının bu provokasyonu tasvip ettiğini sanmıyorum. HDK ziyareti provoke edildi. Polisin olayları teşvik ettiğini gördük. Ama bu bizi engellememeli. Bu ilişkiler sürdürülmeli. Bütün Kürtler Karadeniz’i çok önemser. Bu 20 yıllık savaş döneminde Karadeniz hep milliyetçi şoven ruh haline büründürülmeye çalışıldı. Ogün Samastların yetiştirildiği bir alana dönüştürülmek istendi. Oysa biz biliyoruz ki devrimci odağın güçlü olduğu bir yerdir Karadeniz. Bir şekilde bu diyalog yeniden kurulmalı.


Hükümetin sorunun çözümü için bir iradesi var mı sizce?

Hâlâ Kürt sorunun çözümüne ilişkin Hükümetten ciddi bir açıklama duymadık. Daha çok ateşkes, silahsızlandırma ve sınır dışına çekilme konuşuluyor. Ama asıl; Kürt sorunu nasıl çözülecek, idari mekanizmada nasıl bir değişikliğe gidilecek, anayasada nasıl bir formülasyona gidilecek, yasalardaki bu Kürt karşıtı durumlar nasıl değişecek? Çok kültürlü çok kimlikli bir ülke özlemine denk düşen bir yaklaşım göremiyorum. Kürtlerin temel talepleri var. Kendilerini yönetmek istiyorlar. Statü istiyorlar. Bunun ismi otonomi, federasyon, özerklik olur ya da yerel yönetimlerin Avrupa özerklik şartına bağlı çalışması olur. Yani Kürtler kendilerini ifade edecek bir pozisyon görmek istiyorlar. Bu açıdan bir açıklama duymadık. Umarım bu salt PKK’nin silahlı unsurlarının dışarı çıkartılması ya da ateşkesle sınırlı tutulan bir süreç değildir. Kalıcı barışın sağlanması, halklar arasında toplumlar arasında yaratılmak istenen derin fayların ortadan kalkmasına da katkı sunacak.


OPERASYONU BOŞA ÇIKARDIK

KCK operasyonlarıyla başlatılan sürecin geldiği noktayı nasıl yorumluyorsunuz?

Devletin 90 yıllık tarihinde Kürt sorununa yaklaşımı bundan çok farklı olmadı. Yer yer rahatlatma ama hep tasfiye mantığı devam etti. Habur görüntülerinin; milliyetçi şoven kesimlerce kullanılması ile hükümet kamuoyu önünde sorumluluk almak istemedi. Tersi bir pozisyon alarak, Kürt siyasetçilerini içeri tıkmaya başladılar. O meşhur kelepçeli fotoğraf bir ihtiyaçtı. Türkiye’nin batısındaki insanlara ‘Devlet kararlılığında hiçbir zafiyet içerisinde değildir’ mesajı verildi. Kürtlere de, ‘Devlet her zaman size yönelebilir’ denildi. Kürdistan’da politik bir halk var. Sosyal dokunun güçlenmesi devlette ciddi rahatsızlık yarattı. Bölgeye sızmak isteyen cemaatler de rahatsızdı. Farklı organizasyonlar bir planda buluştu. Beklenti şuydu; örgütlü yapı dağıtılacak, öncüler tutuklanacak, halk sahipsiz kalıp etkiye açık hale gelecek. Ama görüldü ki boşluklar hemen doldu ve halk örgütlülüğü sağladı. Mücadele sürdü. Halkın örgütlülük düzeyi bu operasyonları boşa çıkardı. Ve Kürt mücadelesinin bu yöntemlerle sınırlandırılamayacağı, böyle devam edilemeyeceği görüldü.


‘DEVLET BİZİ REHİN ALDI’

Cezaevinde hâlâ binlerce KCK tutuklusu var. Neden tutklandı bunca insan?

Bizler rehineydik. PKK’ye, gerillaya ulaşamayan, ona zarar veremeyen güçler en kolay olarak bizlere yöneldiler; ovada siyaset yapanlara. Gelinen noktada çok bir şeyin değiştiğini düşünmüyorum. Gerillanın sınır dışına çekilmesini istiyorsanız, ateşkes beklentisi varsa o zaman legal, demokratik siyasetin önünü açmalısınız. Cezaevindekilerin serbest bırakılması bir karşılık değil, bir hukuksuzluğun giderilmesidir, büyük bir antidemokratik uygulamanın sonlanmasıdır. (Diyarbakır/EVRENSEL)