22 Temmuz 2013 14:18

Akademinin kaçak işçileri Yoğurtçu Parkı’nda buluştu

Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda bu kez akademi tartışıyor. İşten atılan asistanlar, onlara destek veren öğretim üyeleri ve öğrenciler yere oturmuş, sırayla söz alıyorlar. Forumun açılışını Yeditepe Üniversitesi’nde işten atılan üç asistan yapıyor. İktidar partisinin söylemlerine atfen şu soruyu sorarak b

Akademinin kaçak işçileri Yoğurtçu Parkı’nda buluştu
Paylaş
Ercüment Akdeniz

ASİSTANLAR NASIL SOYULUR?

Barış, Işıl ve Hakan... Onların başından geçenler, özel üniversitelerde yaşanan sömürü ve kıyımı en çıplak haliyle anlatıyor. Yeditepe Üniversitesi reklam harcamalarına trilyonları ayırıyor. Ama iş asistanların ve akademisyenlerin haklarına gelince, yöneticiler bir anda “Varyemez Amca” oluveriyor.

Neşe Özgen’in deyimiyle, bu üniversitelere artık “patron üniversiteleri” demek daha doğru. Patron üniversitelerinde işveren, akademisyenleri birer bilim insanı olarak görmüyor. Tersine, onları istedikleri her işe koşabildikleri birer işçi olarak çalıştırıyor. Asistanların sigortaları yok, yani işçi statüsünde bile değiller. Patronlar buna da bir kılıf uydurmuşlar ve emeğini sömürdükleri asistanları şöyle tanımlıyorlar; “Lisansüstü Burslu Öğrenciler”!

Asistanlar işe başlarken, onlara taahhütname imzalatılıyor. Fakat  bu taahhütname, onların hangi haklara sahip olduklarından daha çok, hangi haklara sahip olmadıklarını belgelemeye yarıyor. Yani anlayacağınız akademinin “kaçak işçileri” onlar! Bilgi, Yeditepe, Doğuş, Maltepe, Koç ve diğerleri... Özel üniversite sektörü, bu kaçak çalıştırma sistemi üzerinden sermaye birikimini katlamayı kendisine iş edinmiş.

Yeditepe’de işten atılan Işıl hoca anlatıyor; “Benim aylık gelirim 1645 TL idi. TUBİTAK’la yapılan bir çalışma neticesinde oradan ek 1265 TL geldi. Ama Üniversite anında maaşımı o ay 400’e düşürerek yine 1265 TL’ye sabitledi.” Yani anlayacağınız; o ek gelir Işıl hocadan alınarak üniversitenin kasasına geçirilmiş. Yetmemiş, Işıl hoca hastalandığında, hastalandığı günler gerekçe gösterilerek maaşının yarısı kesilmiş. Yaz okulunda, başka bir hocanın adına görünen sınıfta ders vermiş ama yine ücret alamamış. Işıl hocanın dersine girdiği öğrencilerden biri anlatıyor; “Dersin hocası ilk derste geldi ve onu bir daha görmedik. Bütün bir yıl dersimize Işıl hoca girdi, notlarımızı o verdi ama o ders başka bir hocanın adınaydı” Yıl boyu süren bu emeğe karşılık Işıl hocaya yine zırnık kuruş verilmemiş.

Yeditepe’den Barış hocanın anlattığı bir örnek ise “bu kadarına pes doğrusu” dedirtecek cinsten. Zira işten atılan asistanlarla işveren adına görüşmeye gelenler arasında bir de avukat varmış. Bu avukatın tez konusu ise “Bursiyer öğrenci statüsündeki asistanlar üzerinde işverenler hangi haklara sahiptir?​” türündenmiş; yani bursiyer öğrenci etiketli asistanlar nasıl soyulur tezi...

DAYANIŞMA VE ÖRGÜTLENME

Özel üniversitelerde asistanlar ve araştırma görevlileri için uygulanan baskı ve sömürü bünyesine öğretim üyelerini de alıyor. Geçici ve sigortasız çalıştırma, öğretim üyelerine de uygulanmaya başlamış.

Öte yandan devlet üniversitelerinde 50-d dayatmasıyla, asistanlar için neler tezgahlandığını geçtiğimiz öğrenim yılında hep birlikte izledik. Foruma İTÜ’den katılan Murat Özbulut bu süreci özetleyerek, dayanışma ve örgütlenmenin önemine dikkat çekti ve şu çağrıyı yaptı; “Yeditepe’deki arkadaşların yanındayız. Yaşadığımız sorunlar karşısında akademik ilkeler önemli ama artık hep birlikte eylem hazırlığı yapmak gerek!”

Forumda söz alan öğrenciler ise asistanlarla dayanışmanın üzerinde durdular. Bir yüksek lisans öğrencisi ise büyük ideallerle akademiye adım attıklarını ama çok geçmeden soğuduklarını söyledi. Çünkü burada, yani özel üniversitelerde, bilimden çok ayak işlerine nasıl koşulacağı öğretiliyor!

GEZİ’DEN GELECEĞE...

Gezi eylemlerinin nedenlerini anlamak için yüzeyi biraz kazıdığımızda, demokrasi taleplerinin yanı sıra farklı emekçi sınıfların yaşadığı sorun ve talepleri de görmekteyiz. Bilim emekçileri işte bu birikimin üzerinden ırmak olup Gezi’ye aktılar. Kendi koşullarını değiştirmek için birleşmek gerektiğini biliyorlar; önce üniversitede sonra bütün bir ülkede! Onlar tartışıyor, dayanışıyor ve örgütleniyorlar.

Şimdiden söyleyebiliriz ki; yeni öğrenim ve öğretim yılı bir başka olacak! 

ÖNCEKİ HABER

‘Katiller dışarıda, çocuklarımız içeride’

SONRAKİ HABER

Öcalan: Hükümet hızlı hareket etsin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa