Gözaltındaki şeker hastasına şeker işkencesi!
Hemşire Hazal Kangal 112 Acil servisinde nöbeti sırasında gözaltına alındı. Gezi direnişi sırasında Ankara’da Başbakanlıkta görevli olan hemşire Kangal, başka bir davadan “Fişli olduğu için” gözaltına alındığında 24 saattir nöbetteydi. Kangal, Hopa davasında, Hopa’da yaşananları protesto eylemlerine katıldığı i&c
Gözaltı sürecinde neler yaşandı? O sırada 112’de ilk yardım yapıyordun.
18 Haziran’da adliyede nöbetçiydim. Polisler oraya gelerek beni gözaltına aldılar. Arkadaşlarım itiraz etti. Çünkü orada nöbetçiydim ve gitmem yaralıları da etkileyecekti. Evime götürdüler. Kitaplarımı aradılar. Marx’ın, Lenin’in yazdığı kitap aradıkları belliydi. Ben ise kütüphanemde böyle kitap bulundurmuyorum. Çünkü Hopa davası kapsamında gözaltına alındığımda kitaplarım alınmıştı.
‘YA YE, YA İMZALA!’
Evden çıkarılıp emniyete götürüldük. Kahvaltı yapmak istediğimde, şeker hastası olduğumu bildikleri halde bana hiç yememem gereken beyaz ekmek, reçel ve çikolata verdiler. Ben bunları yiyemeyeceğimi, şeker komasına girebileceğimi söyledim. “Bunları verebiliyoruz” dediler. Yemeği aldım ama yiyemedim. Daha sonra geldiklerinde bana üzerinde açlık grevi yaptığımı yazan bir dilekçe verdiler ve “İmzala” dediler. Reddedince “Biz yalan mı söylüyoruz” diye bağırdılar. İmzalasak da, imzalamasak da sıkıntı oluyor. Polislerden biri “Sen daha önce de buraya gelmiştin” dedi. Başka bir polis ise lakayt bir şekilde “Bacım hoş geldin, bizi özledin mi” şeklinde konuştu. Ben de cevap vermedim. Yine şeker ilacımı getiren polis, “Yavru kurdum al iç” gibi şeyler söylüyordu. Keyfi yasaklar koyuluyordu. Bir keresinde arkadaşıma meyve suyu verdiğim için tuvalet yasağı koydular.
‘CEZAEVİ HÜCRESİNE ÇIPLAK BİR ŞEKİLDE SOKULDUM’
Tutuklu bulunduğun süreçte size nasıl davranıyorlardı? Darp veya taciz olayı yaşandı mı?
Gittiğimizde bize çıplak arama dayatması yaptılar. “Dokunmayacağım” diyor, eline eldiven takıyor. 6 gündür gözaltındaydık, perişan haldeydik ve bu aramaya itiraz ettik. Ama sürekli soyunmak zorunda olduğumuzu söylüyorlardı. Israrla vücudumuzda darp olup olmadığını sordular. Emniyette darba maruz kalıp kalmadığımızı sordular. Tabii seni korumak için değil, “Beni darp ettiler” deme diye soruyorlar. Üzerimde 112 kıyafetlerim vardı. Resmi bir kuruma, resmi bir üniformayla giremeyeceğimi söylediler. Kıyafetlerimi çıkartmamı istediler. Cezaevi hücresine çıplak girdim! En son iç çamaşırlarımı çıkarmamı istediler. Dokunmak zorunda olduğunu söyledi. İzin vermedim. 15 gardiyan sana bakıyor. Orada utandım. 20 gün boyunca hücrede kaldım. Diğer hücrelerle haberleşmek için ‘toplaşma’ dediğimiz bir yöntem kullanıyorduk. Ekmeklerin içini yemiyorduk. Onları top haline getirip, içine kağıt koyuyor ve birbirimize atıyorduk. İlk gün hoş geldiniz yazan top yağmuruna tutulduk. Yiyecekler, giysiler veriliyordu diğer hücrelerden.
EĞİTİM HAKKI ELİNDEN ALINDI
Sağlık meslek yüksekokulundan mezun oldun. Lisans mezunu olmak için girmek istediğin Dikey Geçiş Sınavı’na alınmadın. Nasıl oldu?
Hapishane müdürlüğünün hatası nedeniyle Dikey Geçiş Sınavı’na giremedim. Beni sınava götüren ringe adres verilmemiş. Kendi imkanlarımızla o yolu bulduk ve yalnızca 2 dakika geç kaldığımız için sınava alınmadım. Dershaneye gittim, finallerde bile test çözdüm ama bir yıllık emeğime rağmen polis beni sınava almadı. Sınava alınmazsam, cezaevine dönmeyeceğimi söyledim ve slogan attım. Bunun üzerine ellerim kelepçeli halde beni darp ettiler. 2 ayda içeride olmam bir yılıma mal oldu. Stajımı yeniden yapmam gerekecek.
‘TEDAVİ ETTİĞİM POLİS BENİ DÜŞMAN GÖRÜYOR’
Gezi Direnişi sırasında Başbakanlıkta görevliydin. Bir tarafta Hipokrat yemini, diğer yanda arkadaşlarını yaralayan polisler... Ne hissettin?
Hemşirelik stajı için Başbakanlıkta görevlendirilmiştim. Yalnızca yaralanan polislere tedavi yapılan bir yerdi. Ben bir yemin ettim. Görevimde siyasi, din ve ırk ayrımı yapmayacağım. Ama mahkemeye çıkıyorsun hakim AKP’li olduğu için seni tutukluyor, polis AKP’li olmadığın için saçma sapan bir fezleke hazırlıyor. Onlar da yemin ediyor ancak hazırlanan dava dosyasına bakıldığında yalnızca tecavüz eksik. Ben onları tedavi ediyorum, ama onlar beni düşman görüyor. Hiç böyle hayal etmemiştim. Belki de arkadaşım Ethem Sarısülük’ü öldüren, neredeyse her gün sokakta gördüğüm Mutlu Coşar’ı vuran polisi tedavi ediyordum. Belki de sevinç naraları attı onu vurduğunda. Polislerden birine ne görev yaptığını sordum. Nişancı olduğunu söyledi. “İnsanları hedef alıyorsunuz” dedim. O da “Bunu yaparak sevap işliyorum” dedi. Sanki dincilerle, dinsizler savaşıyormuş gibi Allah için yaptığını düşünüyor. “Kardeşin olsa ne yapacaktın” dedim. “Onu da vururdum” dedi. AKP halkı öylesine kışkırttı ki, polis ile vatandaş karşı karşıya geldi. (Ankara/EVRENSEL)