‘Bu kadın mı vekilimizi koruyacak!’
Kalabalıklar arasındaysa, gerilimli günlerdeyse memleket, bıraktığı ilk intiba oldukça sert ve soğuk. Hani, “Merhaba demesek daha iyi” diye geçiririz ya içimizden, öyle. Hele bir de güneş gözlükleri varsa yüzünde, “sert ve soğuk kadın” imajı daha da güçleniyor. O zayıf bedeniyle böyle g&
Gülten Çatalbaş’tan söz ediyoruz. Cezaevinden çıkıp, Meclise girdiği günden beri karalamaların, itibarsızlaştırma kampanyalarının bir numaralı hedefi olan BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in yol arkadaşından. Şoförü, koruması, dostu, asistanı, yoldaşından…
Tuncel gibi kadın çalışmasından gelen Çatalbaş, Kürt kadınının bütün görevlere tereddütsüz talip olmadaki özgüvenli duruşunun somut örneklerinden. Üstlendiği görevin yüklediği sorumlulukları asla hatırdan çıkarmayan, işinin başındayken son derece disiplinli, güçlü ve cesur Çatalbaş’ı daha yakından tanımak istedik. Meclisin ilk ve tek kadın şoförü olma unvanı bu dönemde de değişmeyeceğe benzeyen Gülten Çatalbaş’la, sık sık hedef gösterilen bir kadın vekilin en yakınındaki kişi olmanın zorluklarını, cinsiyetçi bakış açılarını ve seçim izlenimlerini konuştuk.
Sebahat Tuncel’le yollarınız nasıl kesişti?
Sebahat Hanım’la biz zaten ‘96 yılından beri tanışıyorduk. Seçim çalışmalarına da katılmıştım. Milletvekili seçilip, cezaevinden çıktığında kendisiyle ve partiyle görüşmek istedim, ‘Ben nasıl katkı sunabilirim’ diye. 2008’in 1 Mayısında Sebahat Hanım’la çalışmaya başladım. Hem şoförlüğünü, hem korumalığını, hem asistanlığını üstlendim.
O gün bugündür birlikte çalışıyoruz.
Sebahat Hanım’ın sürekli milliyetçi, ırkçı haberlerle hedef gösterildiğini düşünürsek, işin koruma kısmının zaman zaman daha öne çıktığını söyleyebilir miyiz?
Polisin özel yaklaşımları, tutumları oluyor sürekli. Örneğin havaalanına gidiyorsunuz aracınızı aramak, aracı çekmek gibi özel muameleler oluyor. Geçenlerde Hrant Dink mahkemesine giderken, polis Sebahat Hanım’ı tanımasına rağmen ‘tanımıyorum’ dedi, engellemek istedi. ‘Tanıyacaksın’ dedim. ‘Böyle aşağılayarak davranamazsın.’ Yani özel güvenlik yapıyorum bir nevi. Çünkü böyle bir sorumluluğum da var.
Peki bu milliyetçi dilin halktaki yansımalarına ilişkin olumsuzluklar yaşadınız mı? Çünkü her vesileyle sıcak tutulan, kışkırtılan bir tutum var…
Sokakta, halktan gelen ciddi bir tavır yaşamadık ama mesela evlere giderken çok dikkat ediyoruz. Arabayı direk binanın önüne park etme, yolda yürüme gibi konularda. Çünkü bir provokasyon da olabilir.
Bu sorumluluğu ağır görev sizin hayatınızı nasıl değiştirdi? Daha çok Ankara’da olmak, arkadaşlarla, aileyle görüşememek…
Yok, ağırlıkla İstanbul’dayız. Bu seçimlere kadar İstanbul’da tek vekil olduğu için tüm Marmara Bölgesi’ne Sebahat Hanım bakıyordu. Tüm Marmara’yı örneğin yerel seçimlerde, örneğin referandum zamanında dolaştık. İki kadın, üç kadın dolaştık. Biraz da kör cesaretle! Her ne olursa olsun tedbirlerini almak zorundasın çünkü.
Bu tedbirlerin içine neler giriyor?
Yanına bir koruma alabilirsin özellikle uzun yola çıkarken. Ben illa erkek olsun görüşüne katılmıyorum. O biraz egemen kültürden geliyor. Benim yürüyüşümü, tavrımı canlı bomba gibi görüyorlar zaten (Gülüyor)
Canlı bomba değilse de evet, bıraktığınız ilk intiba biraz sert!
Meslekle, daha doğrusu aldığınız sorumlulukla ilgili. İnsan zaman içinde özdeşleşiyor galiba. Gerçi yapım gereği de biraz sert duruşum var!
Bu intiba işimizi biraz kolaylaştırıyor ama değil mi?
Tabii canım! Gerçekten öyle bir yanı var. O yüzden o erkek egemen anlayışı benimsemiyorum. Sanki erkek olduğunda daha rahat dövebilir, daha fazla koruyabilir. Ben hiç ‘Sürekli yanımızda bir erkek gezdirelim’ diye yaklaşmıyorum. Sebahat Hanım’ın da bu konuda öyle bir yönelimi olmadı. Sürekli kadınlarla dolaştık.
Biraz önceki soruya geri dönersek, neleri hayatınızdan çıkararak bu görevi yürütüyorsunuz?
Özel yaşamın, aile yaşamın, sosyal yaşamın bütünüyle değişiyor. Diyelim Sebahat Hanım uçakla Ankara’ya gitti ben gitmedim. Bir program yapıyorum, akşam bir telefon geliyor, ‘Gülten ben dönüyorum havaalanına gelebilir misin?’ O programın bozuluyor. Düzenli bir yaşamın olmuyor. Bu tabii Sebahat Hanım için de geçerli. Biz diğer vekiller gibi otellerde ya da lüks evlerde kalmıyoruz. Halkımızın evlerinde kalıyoruz. O yüzden düzenli bir yaşamdan feragat ediyorsun.
Bir de kazandırdıkları var. Onlar için neler söylersiniz?
Farklı çevrelerle tanışma, farklı bakış açıları, farklı yerler görme… Yani kazandırdığı deneyimler, öğrettikleri çok.
Aynı zamanda meclisin ilk kadın şoförüsünüz. AKP, CHP ya da MHP’li vekillerin çalışanları, şoförleri nasıl yaklaşıyorlar?
Genel erkek egemen bakış açısı AKP’li de de CHP’lide de aynı. Çok şaşırıyorlardı ilk gördüklerinde. Mesela bir toplantıya gidiliyor, onlar kapıda bekliyor sen vekille birlikte içeri giriyorsun, birlikte yemek yiyorsun onların çok tuhafına gidiyordu.
Yani işin bu cephesinde de ezber bozdunuz...
Evet. Vekilin şoförü nasıl vekille aynı yerde yemek yer veya nasıl aynı evde kalabilir? İnsanlar şaşırıyor.
Seçim dönemi sizin için iki kat zorlu geçmiştir. Sizi en zorlayan kısım ne oldu?
Aslında normalde en coşkulu kısım, benim en zorlandığım kısım oldu. İnsanlar Sebahat Hanım’a yaklaşmaya, kucaklamaya çalışıyor, sen engellemeye çalışıyorsun. Çok duygusalım aslında, engellemek istemiyorsun ama engellemesen önünü alamıyorsun. Yani bir eyleme, bir mitinge gidiyorsun oraya kaç kadın gelmişse sarılmak istiyor, öpüyor, resim çektirmek istiyor. En çok bu tür konularda zorlandım.
Sizin kadınların çalışmalara katılımı konusundaki gözlemleriniz neler?
Bu seçimlerde kadının gücünün daha çok olduğunu gördüm. Düşünsel anlamda, sorunu çözme anlamında bunu üst boyutta gördüm. Kadınlar daha özverili, daha inançlı ve daha sahiplenici yaklaşıyor. Kadın erken kalkıyor, çocuğunu okula gönderiyor, yemeğini temizliğini yapıyor, öğlen çıkıyor geliyor seçim çalışmalarına katılıyor. Bu bir düzeydir, bilinçtir, inançtır, özgüvendir. Kadın milletvekilinin kalkıp onları savunması onlara güç veriyor. Vekil de o sokaktaki kadından güç alarak çalışıyor. Yani birbirini tamamlayan, birbirine sonsuz ve çıkarsız güvenen bir yapı gerçekten…
Seçim çalışmaları, Sebahat Hanım’ın şoförünün bir kadın olduğunun daha fazla insan tarafından bilinmesini sağladı. Çok garipsendi mi?
Bunu devamlı yaşıyordum zaten. Erkek egemen zihniyet var ya, örneğin park ediyorum, ‘abi şöyle topla, abi sol yap’, hiç istifimi bozmuyorum. İndikten sonra görünce, ‘pardon abla’ diyorlar. Mesela toplantılardan çıkıyoruz araca bineceğiz, arka kapıyı sağlı sollu açıyorlar incelik gösterip, birini Sebahat Hanım için, birini benim için. Bir yandan da bağırıyorlar, ‘Bu aracın şoförü kim’ diye. Ben o kapıyı geçip şoför koltuğuna oturunca şaşırıyorlar, ama fazla renk vermemeye çalışıyorlar. Bazıları da güvenmiyor. ‘Biz nasıl vekilimizi bir kadın şoföre emanet etmişiz’ diye. Kimisi de soruyor ‘İyi kullanabiliyor mu, bir şey olsa ne yapabilir’ diye. Ve bu bitmiyor. Özellikle daha baştan erkek olarak görülmek her zaman karşılaştığım bir şey. Trafikte, park ederken, benzin alırken her yerde, her zaman karşılaştım, hiçbir gün ‘abla, bayan ya da hanfendi’ olmadı. Bu ezberleri de bozacağız dediğim gibi. Bütün kadın arkadaşlar kendilerine güvenip bu işlere de daha çok talip olabilirler. Çünkü bazı meslekleri biz kadınlar da, erkekler için yaratılmış meslekler olarak kabullenmişiz. O yüzden bu bakış açısını değiştirmek için de kadın arkadaşlarımızın bu işlere de a çok el atmaları gerek.
BİR ARKADAŞ, BİR YOLDAŞ YANİ BİR HEVAL GİBİ
Sebahat Hanım’la sürekli birliktesiniz. Birbirinize kızdığınız, gerildiğiniz de oluyordur.
Çook! (Gülüyor)
Ama bunlar kız kardeşine, dostuna kızmak gibi olsa gerek…
Ben evet bu işi yapıyorum ama ne ben kendime şoför olarak bakıyorum, ne de Sebahat Hanım bana şoför olarak bakıyor. Bir arkadaş, yoldaş gibi, yani bir heval gibi birbirimize yaklaşıyoruz. Sebahat Hanım bana şoför olarak yaklaşsaydı, ben Sebahat Hanım’a bildiğimiz bir vekil olarak yaklaşsaydım bu işi bugüne kadar sürdüremezdim. Aynı yapıdan geldiğimiz, kadın çalışmalarında birlikte çalıştığımız için böyle zorluklarla hiç karşılaşmadım. Tartışmalarımız oldu, oluyor, çok ağır da oldu bazıları. Çünkü geç kalıyorsun trafik yüzünden, yanlış yola giriyorsun bunlardan kaynaklı da stresin gerginliğin oluyor. Ama bunlar yarım saat sürüyor, en fazla o toplantının bitiş anına kadar sürüyor. Sonra aynı duygumuza geri dönüyoruz. Ama bazen çok gergin geçiyor diyebilirim! Çünkü her şeyini paylaşıyorsun. Ağladığın zamanlar da, güldüğün zamanlar da oluyor. Dedim ya heval gibisin. Ailemden, arkadaşlarımdan çevremden daha çok Sebahat Hanım’la birlikteyim.
Devam da edecek değil mi?
Öyle gözüküyor. Gerçekten zor bir iş. Sebahat Hanım’ın daha da zor… Ama zorluk da mücadele de bitmeyecek. Sürekli sokakta, eylemlerde, toplantılardayız, hiç oturmadık. Seçimler bitti, oturacağız diye bir şey yok. Barış da olsa bizim için yoğun geçecek, çözümsüzlük de olsa bizim için yoğun geçecek.
GÜLTEN ÇATALBAŞ KİMDİR
1974’te Malatya’da doğdum. Sünni, Hanefi bir aileden geliyorum. 17 yaşındayken ekonomik nedenlerle İstanbul’a geldik. Partiyle (o zamanki adıyla HADEP) ‘96’da tanıştım. Bahçelievler Kadın Komisyonunda çalışmalara başladım. ‘97’de ilçe yönetiminde yer aldım. ‘98-99’da da HADEP İl Örgütü Kadın Kollarında çalıştım. 2000 yılında Dicle Kadın Kültür Merkezinde kadın tiyatrosunda görev aldım. Hem il kadın kollarında hem tiyatrodaydım. Üç yıl Kürtçe oyunlar sahneledik. 2003 yılında çalışmalara ara vermek zorunda kaldım. O dönem ekonomik anlamda değişik işlerde çalıştım. En son 2007 yılında bir rehabilitasyon merkezinde servis şoförlüğü yaptım, bir yıl kadar. (KIRKYAMA)