19 Kasım 2013 07:17

Serol Teber

Serol Teber

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ölümünün üzerinden dokuz yıl geçmiş. Zaman acımasız. Toplum belleğimiz ise geçmişi unutmaya endeksli. Önemli bir bilim insanı, çok yönlü bir araştırmacı, iyi bir yazardı Serol Teber. Kitaplığımdaki  yapıtlarına, dergilerdeki yazılarına göz attım yeniden. Böyle bir aydının eksikliğini ne denli derinden hissetmesi gerekir toplumların diye geçirdim içimden. Hele de içinden geçtiğimiz şu zorlu günlerde… Eski yazılarıma baktım sonra. Serol’un ölümünden bir hafta sonra kaleme aldığım bir yazıyı buldum. O yazıyı siz okurlarımla da paylaşmak istedim. Serol Teber’in anısını özlem ve saygıyla yad ederek…
“Her ölüm erken ölümdür” der bir şiirinde Cemal Süreya. İnsanlığın gelişmesine katkı sağlayan, yeni ufuklar açan, ilkeli duruşlarından ödün vermeyen bilim insanlarının, yazar, çizer ve sanatçıların ölümleri de erken değil midir? Serol Teber’in ölüm haberini aldığımda üzüntü ile şaşkınlık karışımı bir duygu içinde bunları düşündüm? Yazıklandım. “Daha yapacak ne çok bilimsel çalışması, üretecek ne çok yapıtı olmalıydı. Bilimin ışığında toplumu aydınlatmaya uğraşan bir avuç yüz akı insanımız da kayıp gidiveriyordu yoksul dünyamızdan. Bizleri; bitmeyen iç didişmeler, sonu gelmeyen siyaset kavgaları, daha iyi bir yaşamı ancak bahis kuponlarında hayal edebilen bireyleri, ölmeyi öldürmeyi kanıksamış insanlarımızla baş başa bırakarak...
Serol Teber psikiyatrist bir hekimdi. Yurt dışında ve Türkiye’deki çalışmalarında kendini salt mesleği ile kısıtlamadı; daha bilgili daha mutlu bir insanlık için neler yapılabileceğini araştırdı. Sömürülen, ezilen insanların yanında oldu. Onlarca kitap yazdı. Dergilerde, gazetelerde yazılarıyla geniş bir okur kitlesine ulaşmayı başardı. 1982 yılında birinci baskısı yayımlanan “Doğanın İnsanlaşması” ile bunu izleyen “İlk Toplumların Değişimleri” çalışmaları, kendisini aydın olarak tanımlayan her okurun kitaplığında bulundurması gereken yapıtlardır. “Doğanın İnsanlaşması” kitabının kapak resmini Picasso’nun barış tablosundan almış Serol Teber. Bu sonraları yazacağı “Picasso” kitabının da habercisidir sanki. “Doğanın İnsanlaşması” çalışmasının ön sözünde Nazım Hikmet’in bir şiirini görürüz. Söyleyeceklerini, söylemek istediklerini ustasının dizeleri ile ifade etmeyi yeğlemiştir. Serol Teber:

“Dünyayı telaşsız, rahat
      seyredebiliyorum artık.
Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği,
elimi sıkarken sapladığı bıçak.
Nafile artık kışkırtamıyor beni düşman.
Geçtim putların ormanından
baltalıyarak
ne de kolay yıkılıyorlardı.
Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri,
çoğu katıksız çıktı çok şükür.
Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı,
ne böylesine hür...
Kederlendirmiyor artık beni hatıraların daveti
Hatıralardan şikayetçi değilim...
Artık ne kibri nazırın, ne katibinin şakşağı.
Tas tas ışık döküyorum başımdan aşağı.
Güneşe bakabiliyorum gözüm kamaşmadan...
Ve sıcak her zamankinden sarı,
kar her zamankinden temiz. “

Serol Teber, 80’li yılların önemli bir edebiyat dergisi olan “DÜŞÜN” dergisine de aralıklarla yazılar yazdı. Bunlardan Nazi ırkçılığını hekim gözüyle irdelediği “3. Reich ve Hekimler” başlıklı yazısını ve ünlü Guernica tablosunun oluşumunu Picasso’nun eskizlerine de yer vererek anlattığı “Picasso” yazısını okurlar için özellikle önermek isterim.
Örnek bir bilim adamını yitirdik. Medyatik değildi. Dolayısıyla medyanın Serol Teber’in kaybını çok da umursayacağını sanmıyorum. Onca kitabın, bilimsel araştırmanın, değerini bilenler ise toplumumuzda da çıkacaktır. Bunu umut etmeyi istiyorum. Ürettiğin yapıtlarla aydınlanmamıza yardımcı oldun; ışıklar içinde ol Serol Teber. (18 Kasım 2004)


 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa