30 Ekim 2014 02:00

Çözüme mecbur ve mahkum olmak

Çözüme mecbur ve mahkum olmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bazen mecbur ve mahkum hissedebilirsiniz kendinizi. Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç  telaffuz etti, mecbur ve mahkum kelimelerini. İyi ama, çözüm sürecine kendimizi mecbur ve mahkum hissetmezsek, yol alamayız ki... Bu bir zorunluluğa işaret ediyor ve Engels’in de dediği gibi, bu zorunluluğu kavradığımız ölçüde özgürleşebiliriz. Böyle bir durumda mecbur ve mahkum hissetmek, özgürlüğümüze de işaret edebilir. İnsan hayatına ve insan onuruna duyduğumuz saygının gereği, bu kanı durdurmalı ve insan haklarına dayalı bir düzeni kurmalıyız.  
İsterseniz, yaşam hakkı ihlalleriyle alakalı, sadece silahlı çatışmalarda yaşamını yitiren insanların sayılarını -20 yıllık (1994-2014) sonuçları- hatırlayalım. Sonra siz düşünün elinizi vicdanınıza götürüp:
-Çözüme mecbur ve mahkum muyuz, değil miyiz?
İHD verileri (ihd.org.tr, bilançolar) 1994-1999 yıllarındaki silahlı çatışmalarda,  altı yılda (1994:5 bin kişi, 1995: 3 bin 894 kişi, 1996: 2 bin 859 kişi, 1997:2 bin 514 kişi, 1998:1718 kişi, 1999:857 kişi) 16 bin 842 kişinin yaşamını yitirdiğini gösteriyor.
Asker, polis, gerilla…
PKK, Eylül 1999’da silahlı güçlerini Öcalan’ın çağrısıyla sınır dışına çekti. Eylemsizlik, çatışmasızlık dönemi yaşandı.
Haziran 2004’e kadar, beş yıl sürdü çatışmasızlık hali. Bu dönemin sonuçları da şöyleydi: 2000 yılında 147, 2001 yılında 92, 2002 yılında 30, 2003 yılında 104, 2004 yılında 240 olmak üzere toplam 613 kişi yaşamını yitirmiştir. Bu beş yıllık dönemde, 16 binlerden 613’e,  büyük bir düşüş var.
Sonra ne olmuş? Eylemsizlik ortadan kalkmış ve çatışmalar yine başlamış.
Sonuçlar şöyle: 2005-496, 2006-345, 2007-424, 2008-432, 2009-141, 2010-244, 2011-338, 2012-507  olmak üzere 2 bin 927 can daha toprağa verilmiş.
Çözüm süreci 2013’te başladı. Silahlı çatışmalarda  ölen insan sayısı 29 kişi…
2014 yılında TİHV verilerine göre ocak-şubat aylarında 0, mart ayında 1, nisan ayında 0, mayıs ayında 1, haziran ayında 1, temmuz ayında 5, ağustos ayında 1, eylül ayında 0 ve 15 ekim itibariyle ekim ayında 6 kişi olmak üzere toplam 15 kişi yaşamını yitirmiş. Silahlı çatışma dönemleriyle aradaki büyük farka dikkat lütfen…
Bir de sayıları kazıyıp onların insan olduğu görerek, düşünerek tekrar soralım kendimize:
Çözüm sürecine mecbur ve de mahkum muyuz, değil miyiz?
Çatışma çözümleri konusunda otorite sayılan Johan Galtung’a göre önce 1) teşhis/tespit ve sonra da 2) tahminde/öngörüde bulunmak ve 3) tedavi için kolları sıvamak lazım. J.Galtung’un önerdiği “Transcend/Sorunları aşma” bir yöntem/usul yoludur. Şahsen ben de benimsiyorum. Çözüm süreci için şöyle düşünüyorum:
Rejimi hızla ve köklü bir biçimde demokratikleştir. Herkese insan hakları ve özgürlüklerini tanı. Özerklik ihtiyacı dahil katılımcılık ilkesini hayata geçir. Habermas’ın dediği gibi, “Dahil edici politikalar” oluştur ve uygula. Fakat şiddeti dışlamak şart. Önce çatışmasızlık/eylemsizlik, saldırmazlık ilan edilir. Silahlı PKK güçleri sınır dışına çekilir. Diyelim ki böyle olmadı, sınır dışına çekilmedi. Eylemsizlik ilan edilir. Taraflar buna uyar. Veya  şehirlerdeki silahlı unsurlar bütün şiddet ve savaş araçlarıyla kırsala çekilir. Veya herkes bulunduğu noktada durur ama kesin çatışmasızlık kararına uyulur. Her durumda da şehirlerde ve kırsalda hiçbir şekilde şiddet eylemi, saldırı eyleminin yapılmayacağı konusunda anlaşma yapılır.
Demokratik kamuoyu bunun için söylüyor, sivil izleme kurulu (3. göz) oluşsun diye. Çerçeve yasa (temmuz 2014) ve uygulama usul ve esaslarıyla ilgili Bakanlar Kurulu kararı (1 ekim) daha yeni çıktı. Ben tarafların söylediğinin tersine çözüm sürecinin henüz başında olduğumuzu düşünüyorum. Çok önemlidir başlangıçlar ama kabul edelim ki başlangıç aşamasındayız. O nedenle de  terminolojide ve kavramlaştırmada  anlaşmazlıklar yaşanıyor... Sürecin de tarafların düşüncelerinin de olgunlaşmaya ihtiyacı var… Bir de sükunete…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...