15 Aralık 2014 00:52

Darbe ve demokrasi...

Darbe ve demokrasi...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnternet fenomeni” Fuat Avni’nin üç gün öncesinden haber verdiği ve herhalde bu nedenle ertelenen “darbe” başladı. Tam saatinde, hatta gecikti bile. Eski darbeler sabah gün ışımadan başlardı. Şimdi altı buçuğu buldu. Yine Avni’nin dediğine göre, deşifre olduğu için kapsamı da daraltıldı. Hedefte Cemaat var. Cemaat dediysek, ona yakın medya; başlıca Zaman ve Samanyolu TV. Yazıya oturduğumuz sırada henüz Bugün’ün bile kapısı çalınmamıştı.

Biz burjuva demokratı değiliz. “Çifte standart” türü takıntılarımız da yok. Ancak demokrasi diye bir sorunun olduğunu sadece bilmekle kalmaz; gerçekleşme koşulları olmaksızın “hukuk önünde eşitlik” ve “özgürlük”ten söz açan ikiyüzlü burjuva demokrasisinin karşısında sosyalist demokrasiyi savunuruz. Çoğunluğun demokrasisini.. Halk demokrasisini.

Burjuva demokrasisi, burjuvazi eğer birçok durumda olduğu gibi tümden reddetmemişse, hak ve özgürlüklerin sadece sözünü eder ve onları dar bir sömürücü zümrenin çıkarlarının  meşrulaştırılmasına daraltır. Hak ve özgürlükler sadece sömürücü burjuvazi içindir bu ikiyüzlülükte. Sömürülen çoğunluğun payına ise diktatörlük düşer. Eşitsizlik, haksızlık, baskı, zulüm, zorbalık.

Ama tüm bunlardan demokrasinin reddi de, demokrasiye ilgisizlik de çıkmaz. Sadece burjuva demokrasisinin ikiyüzlülüğü ve demokrasinin ancak –gerçekleşme koşullarına sahip olacağı– toplumsal demokrasi olarak savunulabileceği çıkar. Eşitlik, evet, ancak sadece göstermelik biçimsel bir eşitlik olmamalıdır. Toplantı ve gösteri özgürlüğü örneğin, evet, ancak “izin verilen yerler”de ya da kongre/konferans salonları ve otellere yüksek paralar ödenerek kullanılabilir olmamalıdır. Gibi...

Ama “eşitlik” sadece biçimsel burjuva içeriğiyle “hukuk önünde eşitlik”ten ibaret sayıldığında ikiyüzlülük olduğundan, kim hukuk önünde bile eşitlik lüzumsuzdur diyebilir? Tıpkı, tek yanlı propaganda olanakları, barajları, türlü hile ve açık hukuksuzluklarıyla devlet finansmanlı seçimler ve “milli irade” adına her şeyin sandıktan ibaret sayılması ikiyüzlülüğünün seçim ilkesini lüzumsuz kılmaması gibi.. Haklar, hak eşitliği, özgürlükler ve demokrasi savunulmadan edilemez.

Tabii ki biliyoruz, Cemaat denilen ekip, AKP ile sadece el ele değil, içli-dışlılığıyla iktidar olmuş, hukuk mukuk dinlemeyerek, başta sömürülenler olmak üzere kendinden olmayanlara yönelik elinden geleni ardına koymamıştır. Ergenokon/Balyoz vb. sürecinde de şimdi de olan ve henüz bitmeyen, bir iktidar mücadelesidir. İktidar ve şüphesiz nimetleri paylaşılamamaktadır.

Dolayısıyla Cemaat “mazlum” değildir. “Mazlumun adresi önemli değildir” denemez! Düşmüştür, muktedir ona da vurmaktadır. Ama hala yöneticileri “teröristler başkaları” “ellerinde silahlarla ortalıkta dolaşıyorlar” demektedir. Düşmüşken bile akıllanıp uslanmamakta, hala “üstten” bakmaktadırlar! Çünkü sömürücüdürler ve iktidar içi hesaplaşmada alta düşseler bile sömürücülerin iktidarı onların da iktidarıdır.

İşçiler ve sömürülen emekçi halktan oluşan mazlumun adresi malumdur ve Cemaat mazlum olmadığı gibi mazlumdan yana da değildir. Amma.. Ama zalimin de adresi bellidir ve “darbe” diye diye darbe üzerine darbeler örgütleyerek, burjuva iktidarını sürdürmeye çalışmakla kalmamakta, aynı zamanda bu iktidarı, daraltılmış zemini ve tek parti/tek adam diktatörlüğü biçimiyle yeniden kurmaya uğraşmaktadır.

Bu yolda hukuk da tanımamaktadır, hukuk önünde eşitlik de. Tıpkı Balyoz’da olduğu gibi, şimdi de “darbeci” suçlaması yeter sayılmaktadır.

Cemaat’e vurup üstü örtülü AKP destekçiliği yapan Aydınlıkçılar gibi tutum alınamaz. “Mızrağın sivri ucu”nun yönü de adresi de bellidir. Bunun için Cemaatçi olmaya gerek yoktur, sosyalist olmak yeter.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa