20 Aralık 2015 01:00

İsrail-Türkiye anlaşması kime hizmet eder?

İsrail-Türkiye anlaşması kime hizmet eder?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İsrail kaynakları ve bu kaynaklara dayanan uluslararası ajanslar, Türkiye ile İsrail’in 2009’da Davos’ta, Erdoğan’ın “one minute!” diyerek başlattığı, Mavi Marmara provokasyonu ile zirveye çıkan krizin aşıldığını belirtiyorlar.
Türkiye adına konuşanlar ise, “imzalandı” denen metnin, “anlaşma taslağı” olduğunu söylüyor ama anlaşmanın henüz imzalanmadığında ısrar ediyor.
“Anlaşma taslağı”ndaki maddelere bakıldığında, taslağın 4. maddesi Erdoğan-Davutoğlu yönetimi tarafından kolay kabul edilecek bir madde olarak görülmüyor. Bu maddedeki, Hamas’ın önemli bir kişisi olan Salih el Uriri’nin de sınır dışı edilmesi ve Hamas’ın Türkiye’deki faaliyetlerini sınırlanması talebi, Erdoğan pragmatizmini bile zorlar. Bu yüzden de anlaşma taslağının bu maddesi geri çekilerek ve diğer bazı maddelerin de yuvarlanarak imzalanması daha akılcı görünüyor.

YALNIZLAŞAN TÜRKİYE İSRAİL’LE YAKINLAŞIYOR

Anlama taslağının ortaya çıkmasından beri gelişme, 1- Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin dış politikasının Türkiye’yi iyice yalnızlaştırması, 2- Türkiye’nin enerji ihtiyacı bakımından yeni arayışlara zorlanması ve İsrail’den doğal gaz alma ihtiyacı, 3- Batı emperyalizmi kampına iyice katılan Türkiye’nin İsrail’le barışmak için de adım atmak zorunda kalması biçiminde değerlendiriliyor.
Kuşkusuz ki, bu değerlendirmeler önemli ölçüde doğrudur.
Ama aslında iki yıl önce yine İsviçre’de yapılan görüşmelerde benzer bir anlaşma taslağı üstünde “anlaşılmış”, ama son anda Ankara’nın itirazları üzerine yeniden “başa” dönülmüştü.
Bu yüzden bu anlaşma imzalanmadan, “Olup bitmiştir” gibi bir değerlendirme yapmak doğru değildir. Ama bölgenin şartları da iki yıl öncesine göre çok değişmiştir.

‘İSLAMIN LİDERLİĞİ’ İÇİN İSRAİL’LE KAVGA!

Yukarıdaki gelişmeler yanında özellikle de Türkiye açısından İsrail’le kavgayı sürdürerek, “İslam dünyasının liderliğine” oynama artık prim yapmıyor. Ne primi, tersine açıkça Türkiye’yi zorlayan bir hal almış bulunuyor.
Çünkü İsrail’le olan ağız dalaşı üstünden yürütülen çatışma, Türkiye ile İsrail arasındaki 4 milyar doları bulan ticareti, hatta askeri ilişkileri, İsrail savaş uçaklarının Konya’da eğitim yapmasını bile engellemiştir. Ama “one minute” resti sonrasında pek çok Arap ülkesindeki Filistin’e destek gösterilerinde Erdoğan posterleri taşınmaya başlanmış, Türkiye lehine sloganlar haykırılmaya başlanmıştı. Dolayısıyla İran’la Türkiye İslam dünyasının lider ülkesi olma mücadelesine girişmişti. Burada Erdoğan’ın kozu ise İsrail’le gürültülü, bir yanıyla bir kayıkçı kavgasını sürdürmekti. Bu kavga Şii İran’a karşı mesafeli olan Müslüman Kardeşler’in etkili siyasi akım olduğu Arap ülkelerinde Erdoğan ve Türkiye sempatisini yükseltmişti. Ama son yıllarda bu sempati tersine döndü. Belki Cihatçı gruplar, Müslüman Kardeşler gibi AKP’nin iktidarda olmasından maddi ve manevi olarak yaralanan siyasi odaklar için Erdoğan hâlâ öneldir ama bölge halkları artık Erdoğan ve AKP’yi kendilerinin özgürlük mücadelesine destek veren bir odak olarak  görmüyorlar. En azından Arap isyanlarının başlamasından ve Türkiye’nin bölgede ülkelerin (Libya, Mısır, Suriye, Irak’ta bu açıkça görüldü) içişlerine karışmaya başlamasından beri.
Eğer 21 Kasım 2012’deki Mavi Marmara provokasyonu olmasaydı, herhalde bu kavga daha çok atraksiyon yapılan kavga olurdu, ama daha kolayca da bitirilebilirdi.
Nitekim anlaşma taslağı ortaya çıkar çıkmaz İHH, bir manifesto yayımlayarak, bu anlaşmaya sanki bir “paralel” dışişleri bakanlığı gibi, temelden karşı olduğunu ilan etti.

BATI KAMPINDA OLMANIN GİZLİ ŞARTI ‘İSRAİL’LE BARIŞ’TIR!

Geçen altı yıl boyunca İsrail, Türkiye’yi adeta kuşatarak, bugün anlaşmaya zorlayan bir strateji izlemiştir.
Nitekim Türkiye’nin yeni Osmanlıcı politikaları iflas edince kendini ABD’nin ve batı emperyalizminin adeta kayıtsız koşulsuz kucağına atması, üslerini ABD ve koalisyona açması, amaçlarını ABD himayesinde gerçekleştirmeye yönelen bir çizgiye girmesi Türkiye için İsrail’le anlaşmayı da şart kılmıştı. Çünkü ABD’yle böyle bir yakınlaşmanın yazılı olmayan şartı İsrail’le de barışmaktır. Bunu Türkiye 70 yıllık deneyimiyle biliyordu.
Dahası İsrail Doğu Akdeniz’de doğal gaz yataklarını işletmek için Kıbrıs, Mısır ve Lübnan’la anlaşarak Türkiye’yi dışlamayı başararak, Suriye krizinde kendisini bu krizin dışında tutarak ve Rusya ile mesafesini koruyarak pozisyonunu güçlendirmiştir. Türkiye’nin İran, Irak, Suriye, Mısır gibi bölgenin önemli ülkeleri yanında Rusya ile de cepheden kavgaya tutuşup kendini iyice yalnızlaştırmasıyla İsrail, kendisi için en iyi şartlarda Türkiye ile görüşmeye başlamıştır.

BÖLGE HALKLARI İÇİN YENİ BİR SORUN

Elbette Türkiye İkinci Paylaşım Savaşı’ndan beri batı emperyalizminin kampındadır. AKP iktidarı da Türkiye’yi bu kamptan çıkarmamıştır. Ancak, son beş yıl içinde yeni Osmanlıcı politikalarla Türkiye batı emperyalizmiyle arasına mesafe koyarak, “İslam dünyasında ben kendim iş çeviririm” demeye gelen girişimler yapmıştı. Suriye merkezli olarak yeni Osmanlıcılık çökmesiyle ise, Erdoğan-Davutoğlu kendisini zaten iyice ayrılmadıkları, batı emperyalizminin şemsiyesi altına atarak, amaçlarını da ABD’nin çıkarlarına bağlayarak gerçekleştirmeye yöneldiler.
İsrail’le anlaşma da ABD ve batıya yakınlaşmanın bir aşaması olarak görülmesi gereken bir gelişmedir.
Kuşkusuz ki, geleneksel ırkçı ve din istismarcısı odakların Yahudi düşmanlığı üstünden sürdürülen propagandanın sahteliğinin açığa çıkması bakımından bu anlaşma kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir. Ama aynı zamanda Türkiye-İsrail anlaşması, batı emperyalizminin bölge müdahalesinin köprübaşı olan İsrail’le, batının bölgedeki ön cephe ülkesi Türkiye’nin yakınlaşması bölge halkları bakımından yeni sorunlar getirmesi de kaçınılmazdır.
Bu yüzden ülkemizin demokrasi güçleri, bir yandan Yahudi düşmanlığı üstünde yükselen ırkçı, din istismarcısı propagandanın amaçlarını teşhir ederken öte yandan da bu anlaşmayı Türkiye ve İsrail halklarının çıkarınaymış gösteren batı emperyalizmi yanlısı propagandaya karşı mücadele etmek göreviyle karşı karşıyadırlar. Dahası İsrail-Türkiye yakınlaşması, Filistin ve Kürtler başta olmak üzere bölge halkları için yeni sorunlar demektir.
Dolayısıyla savaşa karşı mücadele ve halkların kendi kaderini tayin mücadelesi, bu anlaşmayla birlikte karşısında İsrail-Türkiye ittifakını da bulacaktır.


TÜRKİYE-İSRAİL ‘ANLAŞMA TASLAĞI’NIN MADDELERİ

Ajanslar tarafından Türkiye ve İsrail temsilcilerin üstünde anlaştıkları ilan ettiği ama Türkiye Dışişleri Bakanının “Henüz bir anlaşma yok. Üstünde konuşuruz” denilen beş maddelik taslağın maddeleri şunlar:
1 - Mavi Marmara gemisine yapılan ve 10 Türk vatandaşının yaşamını yitirdiği baskınla ilgili olarak İsrail, Türkiye’ye 20 milyon dolar ödeyecek. Para hayatını kaybeden ya da yaralananların ailelerine verilmesi için özel bir fona devredilecek.
2 - Türkiye ve İsrail ilişkileri normalleşecek, geri çekilen büyükelçiler yeniden gönderilecek.
3 - Türkiye baskını gerçekleştiren İsrail askerlerine açtığı davalardan vazgeçecek. Karar, TBMM’den kanun olarak geçirilecek.
4 - Hamas’ın askeri kanadının önemli isimlerinden, İsrail’in askerlerinin kaçırılıp öldürülmesiyle ilgili suçladığı Salih el Aruri Türkiye’den sınır dışı edilecek. Hamas’ın Türkiye’deki aktiviteleri sınırlandırılacak.
5 - Anlaşma imzalandığı andan itibaren Türkiye ve İsrail gaz arama çalışmalarında iş birliği yapmayı, Türkiye, İsrail gazı almayı ve Avrupa’ya İsrail gazının taşınması için boru hattı inşasını kabul edecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa