Ermenistan'a da savaş açacak mıyız?
Azerbaycan ve Ermenistan bayrakları | Fotoğraflar: Pixabay
Ermenistan ile Azerbaycan arasında 12-13 Temmuz’da Tovuz bölgesinde yaşanan çatışmalar ve tırmanan gerilim önceki gün yapılan MGK toplantısının da önemli gündem konularından biriydi. Toplantıdan sonra açıklanan MGK bildirisinde konuyla ilgili “Ermenistan’ın mütecaviz tutumunu sonlandırması ve işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarını terk etmesi gerektiği, Türk milletinin, kardeş Azerbaycan’ın haklı davasında alacağı her türlü karara sahip çıkacağı hatırlatılmıştır” değerlendirmesine yer verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Tovuz’daki çatışmalardan sonra “Ben sayın Aliyev ile görüşmelerimi yapıyorum. Ve ben görüşmelerimi yaptığım gibi, en son dün oradan bir heyeti de Türkiye’ye gönderdiler. Bu heyet de savunma bakanım ve kuvvet komutanlarımızla etraflıca görüşmeler yaptılar. Ben de kendileriyle bir telefon görüşmesi yaptım. Azeri kardeşlerimizin bugün de yanındayız, yanında olacağız” açıklamasını yapmıştı.
Türkiye’deki iktidar cephesinden yapılan bu değerlendirme ve açıklamalara bakıldığında, iki ülke arasında yaşanan çatışmaların sonlandırılması ve barışçıl çözüm çabalarına destek verilmesinden çok gerilimi tırmandırıcı bir içerik taşıdıkları açıkça görülüyor. Öte yandan “Azerbaycan’ın haklı davasında alacağı her türlü karara sahip çıkılacağı” açıklamalarıyla birlikte düşünüldüğünde Türkiye ve Azerbaycan savunma bakanları ve kuvvet komutanları arasında yapılan görüşmelerin de olası savaş halinde “Türkiye’nin bu savaşa taraf olduğu” mesajını vermeyi amaçladığı açıktır.
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki gerilime müdahil olma biçimi, tek adam iktidarının temsilcisi olduğu tekelci burjuvazinin yayılmacı emelleri doğrultusunda elinin uzanabildiği her yerde savaş ve çatışmaları kışkırtmaktan geri durmadığını/durmayacağını bir kez daha ortaya koyuyor.
Bu tutum ister istemez, “Ermenistan’a da savaş açacak mıyız?” sorusunu akıllara getiriyor.
Ancak Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki temel sorun olan Dağlık Karabağ’ın dışında kalan Tovuz bölgesinde yaşanan çatışmalarla ilgili açıklamalarda karşılıklı suçlamaların yapılmasına rağmen iki tarafın da bu çatışmaları kapsamlı bir savaşa dönüştürmek istemedikleri anlaşılıyor.Gerilimin düşürülmesi için devreye giren Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Azerbaycan Dışişleri Bakanı Memmedyarov ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Mnatsakanyan ile yaptığı görüşmeler de aynı duruma işaret ediyor. Hatta Türkiye’deki iktidarın gerilimi tırmandırma konusunda kışkırttığı Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Gaciyev de Ermenistan ile yaşanan gerilimin Dağlık Karabağ sorununun çözümü adına oluşturulan AGİT Minsk Grubu toplantısında ele alınması yönünde çağrı yapıyor.
Dağlık Karabağ sorunu, Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinde tetiklenen etnik çatışmalardan biri. Ermeni nüfusun çoğunlukta olduğu Dağlık Karabağ, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölgeydi. ‘Karabağ Ulusal Konseyi’nin 1988’de Karabağ’ın Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanması yönünde bir karar alması, bu sorunun Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir çatışmaya dönüşmesine yol açmıştı. Bu süreçte yaşanan karşılıklı saldırılar ve katliamlar sonrasında Azerbaycan’daki Ermeniler ve Ermenistan’daki Azeriler zorunlu olarak göç etmek zorunda kaldı. 1992-1994 arası yaşanan çatışmalardan sonra Ermeniler Dağlık Karabağ’ı ele geçirdi. Bu süreçte Dağlık Karabağ sorununun çözümü adına Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde Beyaz Rusya’nın Başkenti Minsk’te yapılan toplantıdan sonra ‘Minsk Grubu’ oluşturuldu. ABD, Fransa ve Rusya’dan eş başkanlığını yaptığı AGİT Minsk Grubu’nda Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya ve Türkiye’nin yanı sıra ve sorunun tarafları olan Azerbaycan ve Ermenistan yer alıyor. Ancak Minsk Grubu, kurulduğu 1992’den bu yana sorunun çözümü yönünde ciddi bir adım atabilmiş değil. Çünkü Misk Grubu’nu oluşturan ülke yönetimlerinin bu sorunu ne kadar çözmek istedikleri konusunda ciddi soru işaretleri bulunuyor.
Eski Sovyet cumhuriyetlerini etrafında birleştirmek isteyen Rusya için Dağlık Karabağ sorunu, hem Ermenistan’ı kontrol etmek ve hem de enerji politikaları konusunda anlaşmazlık yaşadığı Azerbaycan’a baskı uygulayabilmek için oldukça uygun koşullar yaratıyor. İran için Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ ile uğraşmak zorunda kalması, İran Azerbaycan’ı üzerinde hak iddia etmesinin önüne geçmesini kolaylaştırıyor. Türkiye için Dağlık Karabağ sorunu, Ebulfez Elçibey zamanından (1992-1993) bu yana hem ülkedeki iktidarların Azerbaycan ile ilişki ve işbirliğini geliştirmesine-ki bu temelde Azerbaycan petrolü Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattı üzerinden taşınıyor- ve hem de Ermenistan karşıtlığı üzerinden sorunun iç politika malzemesi yapılmasına fazlasıyla olanak tanıyor.
Ermenistan’ın, NATO’ya karşı Rusya’nın liderliğinde kurulan ‘Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün üyesi olması, ABD ve Batılı emperyalistlerin Azerbaycan’ın durumunu kendi çıkarları için kullanmalarının önünü açıyor. Bu temelde Azerbaycan’ın Hazar bölgesindeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının kendi tekelleri üzerinden işletmelerini sağlıyor ve öte yandan Türkiye üzerinden NATO’nun Rusya’nın arka bahçesine girebilmesine uygun şartlar yaratıyor.
Bu durum emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin kendi çıkarları temelinde müdahil olduğu bu sorunun çözümünü önemli oranda zorlaştırıyor.
Sonuç olarak Türkiye’deki iktidar, hem yayılmacı emellerini daha geniş bir coğrafyada etkin kılmak ve hem de Türk-Azeri kardeşliği ve Ermeni düşmanlığı üzerinden milliyetçiliği kışkırtmak için Ermenistan-Azerbaycan sorununu önemli bir fırsat olarak görüyor ve bu nedenle bugün ne kadar olanaklı olduğu bir tarafa sorunu kaşıyıp savaş kışkırtıcısı bir tutum almaktan da geri durmuyor.
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51
- 'Cumhur'un eli ve siyasi dizayn 11 Ekim 2024 05:00
- Bölgedeki ateş çemberi ve pergelin sivri ucu 08 Ekim 2024 04:49
- Erdoğan’ın ‘Filistin davası’ ve hamasetin örtemediği gerçekler 07 Ekim 2024 04:57