23 Mart 2024 06:00

‘Kentsel dönüşüm’ yasasına karşı ‘direnişler’

"Ya Kanal Ya İstanbul" afişi

Paylaş

Kentsel dönüşüm yasası Ekim 2011’deki Van Depremi sonrasında hayatımıza girdi. Mayıs 2012’de Meclis’ten geçen ve tam adı “6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” olan yasa, o günden bu yana ülkedeki kentleşmenin yönlendiricisi oldu.  

Ülkedeki kentleşme politikası herkesin konut hakkını gözeten, eşit, adil, güvenli bir kent inşası üzerine olsaydı, ilgili yasa adında geçen doğa olaylarının yapılı çevredeki olumsuz etkilerini olabildiğince bertaraf edecek bir kentleşmeyi sağlayabilirdi. Ancak bugüne dek böyle bir niyet olmadı.

En başta riskli alanlar bilimsel yollarla tespit edilmedi. Yasaya sık sık müdahaleler yapılarak yeni imar alanları yaratıldı. Örneğin 2016’da “Ek Madde 1” ile riskli alan tanımı genişletildi. 2019’da eklenen 6/A maddesi ile kentsel dönüşüm uygulamalarında hak sahiplerinden herhangi bir onay almaksızın dönüşüm yapılmasına imkân sağlandı.

Bugüne kadar kentleşmede usulsüzlükler, imar afları veya imar barışı uygulamaları, denetimsizlik süregiderken son olarak 6 Şubat 2023 ve sonrası depremler ardından yasaya yeniden el atıldı. Ve 9 Kasım 2023 tarihinde yasadaki son düzenlemeler yapıldı. Buna göre, yerleşim alanı dışında kalan rezerv yapı alanı tanımı, mevcut yerleşimleri de içerecek şekilde genişletildi. İtiraz süreleri, hak sahipleri arasında mutabakat kurulması gibi maddeler de yurttaş aleyhine revize edildi. Son olarak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ait tüm yetkiler Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na devredildi. Başkanlık altında, biri İstanbul’u hedef alan üç ayrı genel müdürlük oluşturuldu. Böylelikle daha hızlı ve cebren kentsel dönüşüm yapılabilecek, yerel yönetimlerin plan yapması kısıtlanacak, her türlü imar tasarrufu bakanlık bünyesinde kalacak. Yasanın güncel durumu deprem illeri -örneğin Hatay- başta olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde uygulanmaya da başlandı.

Bu bağlamda yazının başlığındaki “direnişleri” tırnak içine alma nedenim, esasen yurttaşların nitelikli, güvenli, deprem-sel gibi doğa olayları karşısında dayanımlı yapılar inşa etmeye dayalı bir kentleşmeye dair bir dirençlerinin olmadığına dikkat etmek. Aksine ilgili yasanın uygulama biçimi, işleyişine karşı bir direnç var. Buna ilişkin bir örnek olarak İstanbul’dan “Kanal İstanbul” projesinin etkisindeki Şahintepe’yi verebiliriz. Şahintepe Barınma Hakkı Meclisi dönem sözcülerinden Uğur Çelikok’un ifadesiyle binlerce Şahintepeli ve binlerce ev yok sayılıyor. Mart 2024 itibarıyla mahkemelerden 69 iptal kararı ve 12 yürütme durdurma kararı alınmış. Mahkemelerin vermiş olduğu kararları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Başakşehir Belediye Başkanlığı uygulamamış.

Mahalleliler kentsel dönüşüm yasasının bir araç olarak kullanıldığını “Kanal İstanbul” projesi için sürgün edilmeye çalışıldıklarını, buna karşı direndiklerini söylüyorlar. Üstelik tüm bunların sorumlusu, son deprem zamanı da bakan olan Murat Kurum şimdi AKP’nin İBB başkan adayı. “Ya Kanal Ya İstanbul” oluşumu bugün 16:00’da bir eylem yapıyor bu duruma karşı.1

Tam da bu nedenle yapı veya mahalle ölçeğinde bir direnişin ötesine geçen; yasaya ve yasanın kentte nasıl vücut bulduğuna karşı bir örgütlenmeye ihtiyacımız var. Zira hepimizi yakın veya uzak bir vadede etkileyecek bir kentleşme politikasıyla karşı karşıyayız. Bu noktada yazının başlığındaki ikinci tırnak işaretine, “kentsel dönüşüm”e dikkat çekmek isterim. Kentler neden dönüşsün? Kim için dönüşüyor? Neye dönüşüyor bu şekilde? Eğer kentleri yaşanabilir kılmak istiyorsak dönüştürmeye değil, iyileştirmeye ihtiyacımız yok mu? Bu soruları gelecek haftalarda açacağım.

Direnişe geri dönersek, Türkiye gibi baskının yoğun olduğu bir ülkede ve eldeki kıt imkanlarla Şahintepe vb. yerlerde süregiden direnişin kurulabiliyor olmasını, daha çok katkı ve kişi ile daha kuvvetli bir karşı hegemonyanın oluşabileceği potansiyel olarak görebiliriz. Bu tür örgütlenmelerin demokratik kitle örgütleri ve meslek örgütleri ile kuracakları yatay ilişkiler, aynı bağlamda diğer hak mücadele hatlarıyla kuracakları kesişimsel-organik bağlar sayesinde iktidar ve sermaye birikimi aleyhine kazanımlarımız olacağı açıktır…

[1] İstanbul’daki kentsel dönüşümü detaylı incelemek için bkz. http://www.mimarist.org/mimar-ist-sayi-79-kis-2024/

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa