18 Nisan 2024 04:53

Şiddetsiz bir geleceği birlikte inşa edelim

Çapa önünde açıklama

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Paylaş

Bu yazıyı uçakta yazıyorum, Antep yolunda... Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyine seçildiğimiz yıldan beri olduğu üzere Dr. Ersin Arslan’ı anmak, aile ziyaretiyle oğullarının bizim de her daim yüreğimizde olacağını bilmeleri için elimizden geleni yapmak ve TTB’nin uğraşlarıyla Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü olarak belirlenen 17 Nisan’ı Gaziantep’te geçirmek önemsediğimiz bir eylem. Hekimlerin, tüm sağlık emekçilerinin, ama aslında her bir insanın değersiz kılınmaya çalışıldığı koşullarda, değer kazanmanın güç sergilemek, şiddet yoluyla istediklerini elde etmek olarak görüldüğü, özellikle bilgi ve deneyimiyle kendisine üstün olduğunu var saydıklarına diş göstermekten geçtiği zannıyla memleketin tamamı tekinsiz kılınırken, sağlık ortamları bu tekinsizlikte açık ara birinciliği elinde tutuyor. Hakaretler, tehditler havada uçuşuyor, üstelik yalnız sağlık kurumlarının binaları, bahçeleriyle de sınırlı kalmıyor. Sosyal medya linç alanına dönüştü ama bildiğimiz tüm geleneksel kitle iletişim araçları da şiddeti yeniden üretme konusunda pek mahir artık. Şiddet deyince hemen aklımıza gelen tekme tokat, tedavi için kullandığımız aletlerin bize karşı silah olarak kullanılması bir yana, hastalar, hasta yakınları ellerine geçirdikleri her türden silahı getirme konusunda da hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyorlar.

Bu şiddetten meslek örgütü de nasibini alıyor ne yazık ki. TTB’nin emekçileri türlü hakarete maruz kalıp tehditlerle uğraşırken bir yandan da meslek örgütünü önemsediği iddiasında olup da emeğini esirgeyenlere rağmen, meslektaşlarıyla buluşmaya, birlikte eylemeye, mücadeleye devam ediyor. Pek çok eksik kalıyor kalmasına ama yapabildiklerimizi, yetebildiklerimizi dahi duyuramadığımız sansür şiddetiyle de baş etmek pek kolay olmuyor. Sansür deyince yalnız yandaşları kastettiğim düşünülmesin, durum kendi dost bildiklerimiz için de pek iç açıcı sayılmaz. O nedenle hayatın içinde, sokakta, sağlık kurumlarında meslektaşlarımız, tüm çalışma arkadaşlarımızın ötesinde insanlar durdurup sarılınca, sevgi ve dostlukla sarmalayınca şaşırmadan edemiyorum. TTB Merkez Konseyinin 2020’den beri başkanlığını yapıyor olsam da bunun medyada bir karşılığı yok. Olmaması için de belli ki elden gelen yapılıyor, hele tutuklama sonrası daha da derinleşen bir sansürle karşı karşıya kaldık ancak belli ki insanlar bilgiye ulaşmanın, duygudaşlık geliştirmenin türlü yollarını buluyor. Dönem dönem yükselen itibar suikastı girişimlerine, türlü karalamalara rağmen dostluğu, dayanışmayı esirgemeyenlere selam olsun. Emeğimizin görüldüğünü bilmek, bizi sarıp tüketmeye çalışan şiddetten korunmanın en etkili araçlarından biri, o nedenle her yerde birbirimize değer vermenin yollarını bulup çıkartmak, bir teşekkürü birbirimizden esirgememek gerekiyor.

Bireyci, sermaye odaklı ve ölümcül bir rekabeti önümüze koyan neoliberal patriyarkal kapitalizm yarattığı bu tüketici sağlık sistemi içinde de şiddetin yeniden üretimine elinden gelen desteği veriyor. Sistemin içinde bir yandan sağlık hizmetleri niteliksizleşirken, toplumun sağlığı gittikçe daha çok bozuluyor. Başvurular artsa da ne yerinde, ne zamanında olunca sağlığa bir faydası olmuyor. Sistemin güce odaklı, hegemonik ilişkileri dayanışmanın önüne koyan, ayrıştırıcı ve şiddet yüklü refleksleri hayatımızın her alanına sızıp bizleri de yutmaya hazır bekliyor. Bizi koruyan ise yalnızlaştırılmaya boyun eğmemek, yok saymaya, ötekileştirmeye, ayrıştırma ve düşmanlaştırmaya karşı her yerde birlikte eyleyerek haklarımız için, insan olmak için direnmek. Direnme iradesini ne denli ortaklaştırabilirsek, şiddeti de hayatlarımızdan çıkarmanın yollarını birlikte bulabiliriz.

Önümüzdeki haftalarda tabip odaları seçimleri başlıyor, birçok ilde de farklı listeler oluşturulmuş, tüm listelerin adayları bir sonraki dönemin heyecanını taşıyor yüzünde. Bir meslek örgütünde beklenen bize dayatılan bu sağlık politikalarına, değersizleştirilmeye karşı nasıl bir mücadele hattı kuracağımızı, sağlığımızı koruyacak, bizlerin emeğinin değerinin bilineceği bir sağlık sistemini inşa etmek için yapacaklarımızı anlatarak seçimlere hazırlanmak olmalı. Çalışmalarını bu mücadelelerindeki ince farklar üzerine kuran tüm aday meslektaşlarımıza başarılar diliyorum ancak ne yazık ki başka bir dil ile de karşılaşmamak olanaksız. Siyaset yapıyor olduğumuz iddiasından, parti arka bahçesi olmaya, hekimlerde karşılığımız olmadığından, meslektaşlarımızın meslek örgütünden uzaklaştığına birçok suçlamayla, daha şimdiden oda seçimleri değil de TTB seçimli büyük kongresi için uğraş verdikleri izlenimi yarattıklarını görüyoruz. Kendimizi bir ötekini kötüleyerek var etmenin dayanılmaz yükünü üstlenmemelerini önermek isterim bu meslektaşlarımıza. TTB sağlığın siyasetini yapar, evet, sağlık mücadelesi politiktir kaçınılmaz olarak. Bu mücadele de tümüyle meslektaşlarımızın hakları ve toplumun sağlık hakkı yararına olmuştur TTB tarihi boyunca.

Sağlıklı çalışma koşullarında, tükenmeden ve şiddet görmeden nitelikli sağlık hizmeti verebilmemiz için sağlığı bir tüketim nesnesi olarak tanımlamalarına karşı hep birlikte eşitlikçi, toplumun sağlığını önceleyecek şekilde yeniden inşa çabamızı ortaklaştırmalıyız. Seçim olur, biter ama mücadele bitmez. Birbirimizin gözünün içine bakabileceğimiz günlerimiz olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa