20 Nisan 2024 05:07

Atış Serbest!

Hit Man filminden bir sahne

Hit Man filminden bir sahne

Paylaş

Julie Delpy ve Ethan Hawke’lı seri “Gün Doğmadan Önce”, “Gün Batmadan” ve “Gece Yarısından Önce” ile pek sevilen; ‘Hababam Rock” gibi komediler, “Hamburger Cumhuriyeti” politik filmler sıkıştırarak kendisini büyüten bir yönetmen Richard Linklater.  “Çocukluk” ile zirveye tırmandıktan sonra, “Sıkı Dostlar” ile yoluna devam etti. Üretken bir isim, arada canı çekiyor kısa film yapıyor, televizyona işler üretiyor.

İlk gösterimi geçen yıl Venedik Film Festivali’nde yarışma dışı olarak gerçekleştirilen, İstanbul Film Festivali’nde gördüğümüz yeni filmi “Hit Man” yönetmenin sinemasında yeni bir aşamaya işaret ediyor olabilir. Sinema Yazarı dostum Janet Barış’ın film çıkışı “Woddy Allenlaşma” olarak tarif ettiği türden bir dönüşüm sanki biraz bu. Tabii bu tür keskin tespitler için biraz daha bekleyelim.

“Hit Man”, sıradan hatta yer yer ‘ezik’ bir adamın “kahramana dönüşme/ kendini bulma” hikayesi olarak özetlenebilir. Gary Johnson (Glen Powell) bir üniversitede psikoloji dersleri veren kendi halinde, göz önünde olmayı pek sevmeyen boşanmış bir adam. Ek iş olsun diye part time polislere yardım ediyor. Kiralık katil rolü oynayan polisler, birilerini öldürmek isteyen insanları yakalıyorlar. Gary’de eli yatkın olduğu için teknik ekip de yer alıyor. Günün birinde kiralık katil rolünü oynayan polis açığa alınıyor. Bu son dakika haberi karşısında süreçlere hakim olduğuna ikna edilerek Gary sahaya sürülüyor hızlıca. Ve büyük bir öz güvenle kiralık katil rolünün altından kalkıyor. Artık bu görev onun oluyor. Ron adlı bir kiralık katil kimliği oluşturan Gary günlük hayatında da bu rolden çıkamıyor bazen.

Bir gün kendisine çok kötü davranan kocasını öldürmek isteyen Maddy adlı kadını bu fikrinden vazgeçiriyor operasyon esnasında. Ve ikili arasında bir yakınlaşma başlıyor. Ancak sorun şu ki, Maddy’nin aşık olduğu kişi Ron. Oysa Garry bambaşka bir adam. Haliyle bir süre sonra işler birbirine karışıyor. “Hit Man” meşhur “Dr. Jekyll ile Bay Hyde” öyküsünden alıyor ilhamını bir yerde. Ama onun kadar karanlık değil. Daha eğlenceli.

İki türlü bakabiliriz anlatısına. İlk olarak Gary gibi aslında potansiyeli olan insanların ABD’nin günlük rejimi içinde nasıl kendilerini ifade edemediğini, kişiliklerini oluşturmakta sıkıntılar yaşadığını gösteriyor diyebiliriz. Ya da, insanlara bastırdıkları kimi özelliklerini ortaya çıkarma fırsatı sunduğunuzda umduğunuzdan çok daha ileri noktalara gidebilirler diye de düşünebiliriz. Çünkü yalnızca Gary değil, Maddy de onun yönlendirmesiyle kendi sınırlarını aşmaya ve önüne çıkan, ilerlemesini engelleyen kişileri ‘öldürmeye’ cesaret ediyor. Bu bahiste eli güçlü yapımın. Çoğu noktada eğlenceli olmayı, seyir zevkini yukarıda tutmayı başarıyor Linklater.

Ancak kimi yerleri ise hiç işlemiyor. Örneğin Gary’nin psikoloji hocası olması böyle bir anlatı için çok fazla kör göze parmak. Üstelik belki ki onun kişiliğindeki dönüşümün bir alegori haline gelmesi gereken bu yapı işletilemiyor da. Gary’nin hocalık kariyeri filmde olmasa da olurmuş hale geliyor. Öte yandan karakterin dönüşümü ve yeni karakterini sahiplenme hızı da sıkıntılı bana kalırsa. Bir anda kiralık katile dönüşme ve bu rolü sahiplenme karşısında kendinden şüphe dahi etmiyor Gary. Dolayısıyla bu da ciddi bir ikna problemi yaratıyor. Ama bu aşamaları geçip kendisini anlatıya bırakırsanız bir eğlenceli hale gelecektir yapım.

“Hit Man” önümüzdeki günlerde Netflix’te seyirciyle buluşacak. 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa