İstanbul Sözleşmesi nedir? Maddeleri neler? Kadınlar için neden önemi?
Kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan sözleşmenin resmi adı, “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.
Kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerinin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılmasına ilişkin hükümler içeriyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NE ZAMAN İMZALANDI?
İstanbul Sözleşmesi TBMM’de 14 Mart 2012'de kabul edildi. Meclis’teki tüm partiler “Evet” oyu kullandı. Böylece Türkiye sözleşmeyi ilk onaylayan ülke oldu ve Sözleşme, 1 Ağustos 2014’te Türkiye’de yürürlüğe girdi.
İstanbul Sözleşmesİ’nİn maddelerİ neler?
İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini içeriyor.
Sözleşme çerçevesinde ev içi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddeti içerecek şekilde anlaşılır. Dolayısıyla “aile” olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmez.
İstanbul Sözleşmesi’nde "namus" kavramına atıfta bulunuluyor, "Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde 'namus' gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir" deniliyor.
Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.
Ancak devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren kişi kadının sevgilisi, eşi, babası ya da patronu da olsa şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü devlete ait.
Sözleşmenin en önemli özelliklerinden biri de denetim mekanizması getirmesi. Çünkü denetim mekanizması işin takibi açısından önemli.
Taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşan denetim komitesi yani “GREVIO” adı verilen birim, sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasını izleyecek, raporlar hazırlayacak, taraf devletin rızası ile soruşturma yapacak ve gerekirse o ülkeyi ziyaret edecek.
İstanbul Sözleşmesİ ne değİldİr?
İstanbul Sözleşmesinde kadınla erkek arasındaki “farkların ortadan kaldırılması” çalışılmamakta veya kadınla erkeğin “aynı” olması gerektiği ima edilmemektedir. Sözleşme’de, kadınların erkeklere nazaran daha aşağıda olduğu düşüncesine karşı çıkmak için eyleme geçilmesi gerekli kılınmaktadır.
Özel ve kamu yaşamında, siyasi yaşamda, çalışma hayatında, eğitim sistemlerinde, suç olaylarının polise bildirilmesinde veya mahkemede ön yargılar, klişeler, adetler ve gelenekler pek çok ortamda hâlâ erkeklerin tarafını tutmaktadır. Bu durum, kadınların yaşadıkları şiddet olaylarını açıklamalarını ve haklarına saygı duyulmasını zorlaştırmaktadır.
“İstanbul Sözleşmesi, Türkiye toplumuna dayatılıyor” iddiasının gerçekliği yok. Çünkü, Sözleşme, Türkiye’deki kadın hareketinin öncülüğünde dünya kadın hareketinin mücadelesinin sonucu olarak ortaya çıktı. Bu topraklardan çıktığı ve İstanbul’da imzalandığı için adı İstanbul Sözleşmesi.
“Bu sözleşme Müslüman toplumun âdet, töre, örf ve din gibi temel değerlerini ortadan kaldırmak için düzenlenmiştir.” şeklindeki iddianın da hiçbir gerçekliği yok. Sözleşme, şiddet gören kadınları korumayı ve şiddeti önlemeyi hedefler.
İstanbul Sözleşmesi, aile düşmanı değildir. Sözleşme, ailede yer alan bireyleri eşit konumlandırır ve kadınların ailenin bir parçası ve ev işleri ve çocuk bakımı başta olmak üzere bakım hizmetlerinin esas sorumlusu olarak değil, kendi başına bir birey olarak görülmesini öneriyor.
Sözleşmenin amacı, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet konusunu nerede meydana gelirse gelsin ele almak olduğundan, uygulama sadece yasal olarak evli çiftler için değil, aynı zamanda evli olsun veya olmasın ve aynı cinsiyetten olsun veya olmasın, birlikte yaşayan bütün eşler için geçerli kılınmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi, aynı cinsiyetten olan çiftlerin yasal olarak tanınması da dahil olmak üzere, toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimle ilgili olarak ortaya yeni standartlar koymamaktadır.
İstanbul Sözleşmesİ KADINLAR İÇİN neden önemlİ?
Kadını aile içine hapsetmeyen, kadını sosyal yaşamın merkezine koyan Sözleşme, kadını eşitlik kavramı üzerinden konumlandırıyor. Sözleşme, kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın hem bir sonucu ve hem de sebebi olarak tanımlanmasını da sağladı.
Şiddetin ortaya çıkmadan önlenmesi, mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve konu hakkında gerekli politikaların üretilmesi yöntemini benimseyen Sözleşme, taraf devletlere, şiddetin önlenmesinde büyük sorumluluklar yüklüyor. Kadınların şiddete karşı sıkça başvurduğu 6284 No’lu yasa, İstanbul Sözleşmesi’nin garantisi altına alınıyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak, kadınların canıyla uğraşmaktır
İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, katılımcıların %40'ı ‘Türkiye sözleşmeden çıkmamalıdır’ yanıtını verirken, %9'u ise “Çıkmalıdır” yanıtını verdi. Katılımcıların %52’sinin İstanbul Sözleşmesi’nin ne olduğunu bilmemesi dikkat çekti.
‘Millet istiyor’culara karşı kadın milletinin ‘Hadi oradan’ sözü
AKP, İstanbul Sözleşmesİ’nden çıkmayı neden İstEDİ?
AKP, kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırıyı bu sefer doğrudan, İstanbul Sözleşmesi’ni de hedefe koyarak yapmak için harekete geçti. 20 Mart 2021 gecesi, Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Türkiye İstanbul Sözleşmesinden ayrıldı.
AKP MYK toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan’dan örnekler vererek Türkiye’nin de Sözleşme’den çekilmesi gerektiğini söylediği ve bunun için hazırlık yapılmasını istediği basına yansımıştı.
Erdoğan’ın örnek olarak Bulgaristan, Hırvatistan gibi Avrupa’nın en geri, Macaristan gibi bütün dünyanın artık faşizan, hatta “faşist bir rejim” olarak gördüğü bir ülkeyi örnek göstermesi, iktidarın artık nereden ilham aldığını göstermesi bakımından manidardır.
Ayasofya’nın ibadete açılmasının arkasında hangi neden ve amaçlar varsa, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme hamlesinin arkasında da aynı neden ve amaçlar vardır. İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesi, halk kesimlerinin kazanımlarına yönelik topyekün saldırının bir parçasıdır.
AKP iktidarı, İstanbul Sözleşmesi’nden neden çıkmak istiyor?