Mülkiye Müfettişleri katliamda kamu görelilerinin ihmali olup olmadığına ilişkin bir ön inceleme raporu hazırladı. Rapor 11 kamu görevlisi hakkındaydı. 2 polis hakkında patlamalar sonrasında gaz kullandıkları için 9 polis hakkında da katliamda ihmali olduklarına yönelik soruşturma yürütüldü. Soruşturma sonucunda bir rapor hazırlayan Mülkiye Müfettişleri, katliamda 9 kamu görevlisinin ihmali olabileceğini ifade ederek, kamu görevlileri hakkında adli soruşturma açılmasında yarar gördü. Gaz kullanan polisler hakkında ise soruşturmaya gerek görmedi. Fakat, Ankara Valiliği müfettişlerin “ihmali olabilir” dediği 9 kamu görevlisi hakkında da soruşturma yürütülmesine izin vermedi.
Mülkiye Müfettişlerinin raporunda katliamın adım adım bilindiği şüphesi oluşturacak birçok delil vardı. 14 Eylül günü ve 8 Ekim günü alınan istihbaratlar bu kanıyı doğrulayıcı nitelikteydi. Hatta 8 Ekim 2015 tarihindeki bombacılardan Yunus Emre Alagöz'ün kendini patlatacağına yönelik istihbarat bilgisi 2 gün bekletilmişti. Bu istihbarat bekletilerek 10 Ekim sabahı saat 09:28'de geçildi, bu bilgi Terörle Şube Müdürlüklerinin (TEM) eline bombalar patladıktan 3 saat 44 dakika sonra ulaştı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu müfettiş raporlarını haberleştiren Ankara Temsilcimiz Cem Gurbetoğlu, muhabirimiz Tamer Arda Erşin ve Cumhuriyet gazetesi muhabiri Kemal Göktaş hakkında soruşturma başlattı. Savcılık, gazetecilerin söz konusu haberleriyle terörle mücadele eden emniyet mensuplarını hedef gösterdiklerini iddia etti.
8 Ekim günü gelen istihbaratı bekleten emniyet görevlisinin ismi de dikkat çekiyordu. Bu istihbaratı TEM'e geç gönderen kişi Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç'ti. Dinç hakkında Mülkiye Müfettişleri bile soruşturma yürütememişti. Üstelik Dinç, öldürülen gazeteci Hrant Dink davasında da istihbarat bilgisini paylaşmadığı iddiasıyla yargılanıyordu.
Katliam sonrasına utanç bitmedi. 10 Ekim katliamı sonrasında katliamda yaralanan ve hayatını kaybedenlerin yakınlarına yönelik hak ihlalleri devam etti. Yaralılar ve ölenlerin aileleri devletten tazminat talebinde bulunmuştu. İçişleri Bakanlığı'ndan karşılanması talebiyle Ankara 10. İdare Mahkemesi'nde dava açılmıştı. Mahkeme bakanlıktan savunma istemişti. Bakanlığın savunması skandal nitelikteydi ve özetle şöyleydi: “Asılsız katliam iddiasıyla açılmış haksız davanın reddi gerekmektedir.” Hatta İçişleri Bakanlığı ölenleri bile suçlamıştı.
IŞİD'in Türkiye emiri olan ve örgütün Türkiye'deki bombalı saldırılarının gerçekleştirilmesi talimatını veren İlhami Balı'nın saldırlar gerçekleşmeden önce polis tarafından dinlediği ortaya çıktı.
IŞİD Emiri İlhami Balı ile Türkiye’deki IŞİD örgütlenmesinin önemli isimlerinden olduğu belirtilen Deniz Büyükçelebi arasındaki konuşma kayıtlarının imha edildiği ortaya çıktı. Polisin, 26 Ocak 2015 tarihindeki imha tutanağına göre Büyükçelebi hakkında tedbir kararı olmadığı için konuşma imha ettiği belirlendi.
IŞİD'in Gaziantep emiri olan ve örgütün Türkiye'deki saldırlarını organizen eden, örgüte bombacı bulan Yunus Durmaz'ın 2009 yılında El Kadide üyeliğinden sorgulandığı ve serbest bırakıldığı belirlendi. 18 Mayıs 2016 tarihinde kaldığı eve yönelik polis operasyonunda Durmaz, kendini patlamıştı. Üzerinde çıkan belgelerde IŞİD'in Türkiye'de nasıl rahat hareket ettiği ve kendisine eleman kazandığı görüldü.
IŞİD’in teknoloji mecmuası emiri, ‘Ebu Musa’ kod adlı Ersen Çelik, Gaziantep Emniyeti’ne verdiği ifadede, Suriye’deyken MİT yetkilileriyle Whatsapp’tan yazıştığını, bombalı eylemleri gerçekleştirecek isimleri bildirdiğini ve yazışmaların halen kayıtlarda bulunduğunu söyledi. MİT’le yazışan Çelik’in, ajan olup olmadığı bilinmezken, MİT yetkililerinin telefon numarasını nasıl bildiği soru işareti.
HDP Mersin ve Adana bürolarına saldırı gerçekleştiren Savaş Yıldız'ın YPG tarafından yakalandığı belirlendi. ANHA haber ajansına konuşan IŞİD üyesi Savaş Yıldız, IŞİD’in içerisinde MİT’çilerin yer aldığını, İlhami Balı, Yunus Durmaz ve Edremit Türe’nin MİT ajanı olduğunu iddia etmişti.
20 Ağustos günü Antep’te Siirtli Kürt bir ailenin sokak düğününe IŞID’in yaptığı saldırıda 51 kişi hayatını kaybetti, 69 kişi de yaralandı. Antep’te düğünlere dönük bombalı saldırı planı, 10 Ekim Ankara Garı katliamı iddianamesinde yer alıyordu.
Ankara’da katliamın 1. yıldönümü nedeniyle yapılmak istenen anma Ankara Valiliği tarafından yasaklandı. Buna rağmen anma gerçekleştirmek isteyen aileler ve demokratik kitle örgütü temsilcilerine polis biber gazıyla saldırdı.
Ankara’da görülen tarihi davaya KESK, DİSK,TMMOB, TTB ve 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği (10 Ekim-der) “Türkiye’yi kan ve gözyaşıyla yoğurarak siyasi amaçlarını gerçekleştirmeye çalışanlardan hesap sormak” için davaya katılım çağrıları yaptı.