Birbirimize destek olmazsak mutlu olamayız!*
Bizler Ülker işçisiyiz. Bayramlarda, iyi ve kötü günlerde hısım, akrabalarınıza hediye götürdüğünüz; çocuklarınızı, torunlarınızı sevindirdiğiniz çikolataları, gofretleri bisküvileri biz yaparız.
DİSK/Gıda-İş Üyesi Ülker İşçileri Mustafa ÖZGÜÇ
İstanbul
Bizler Ülker işçisiyiz.
Bayramlarda, iyi ve kötü günlerde hısım, akrabalarınıza hediye götürdüğünüz; çocuklarınızı, torunlarınızı sevindirdiğiniz çikolataları, gofretleri bisküvileri biz yaparız.
8 saat çalışarak asgari ücretle geçinemediğimiz için, gece 12 buçuk, gündüz 11 buçuk saat çalışarak fazla mesaiyle 1500-1600 lira alarak kıt kanaat geçinmeye çalışırız.
Sabahın zifiri karanlığında evden çıkarız, akşamın karanlığında eve döneriz. İki üç saatimiz de yolda geçer ve servislerde uyuyarak gider geliriz. Çocuklarımız ailemiz evde bizi sadece uyurken görür.
Ağır çalışmanın sonucu olarak; iş kazaları, meslek hastalıkları peşimizi bırakmaz. Fabrikanın yarısı, bel, boyun, kasık fıtığından raporludur. Bazen iş kazaları ölümle sonuçlanır.
Fabrikada binlerce işçi taşeron sisteminin kölesi durumundadır. İnsan yerine konmayız. Yıllık izin hakkımızı zamanında ve yerinde kullanamayız. Hısım, akraba ziyaretleri, düğün ve cenazeler için izin alamayız. Hastalanınca doktor raporu almak suçtur.
Biliyoruz ki hepiniz için, tüm işçiler için durum, üç aşağı beş yukarı böyle.
Bizler, bu yaşanan zulme baskıya itiraz ettik.
Üyesi olduğumuz Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası bizim sorunlarımızı dinlemedi. Anladık ki, onlar da patronun sözcüsüymüş. Biz de sendika değiştirerek DİSK/Gıda-İş’e geçtik. 10 kişi işten atıldık. Ülker patronuyla, eski sendikamız el ele vererek bizi işten attılar. 10’ar 20’şer yıllık emeğimizi hiçe saydılar. Tazminatımızı bile vermediler.
Halbuki Ülker biz işçilerin emeğiyle büyüdü ve dünya devi oldu. Amerika’nın Godiva çikolatasını, şekerleme markası De Gets’i ve son olarak İngiltere’nin bisküvi devini satın aldı. O büyüdü biz küçüldük. Patron servet zenginleri arasında Türkiye’nin en zengin üçüncü iş adamı oldu, biz yoksullaştık.
Şimdi Ülker’in ‘mutlu et mutlu ol’ reklamlarını görüyorsunuzdur. Onlar 70 yıldır mutlu oldu, dünyanın dört bir yanına yayılıp güçlendi; biz işçiler gece gündüz demeden asgari ücretle çalıştık, canımızı çıkardılar, kanımızı emdiler.
Şimdi kapının dışındayız. Yani, Ülker’in Topkapı’daki fabrikasının önündeyiz. Pırıltılı jelatinlerle kaplatılmış, ‘mutluluk’ sembolü çikolataları yıllardır üreten bizler, mutlu değiliz. Fabrikada çalışan binlerce işçi arkadaşımızın sesi olmak için direnişteyiz. Tatlı ve ışıltılı ambalajlarla gizlenen sömürünün perdesini yırtmak için buradayız. Ülker’de ve memleketin dört bir yanında taşeron köleliğini, iş cinayetlerini, düşük asgari ücreti, uzun ve ağır çalışma koşullarını protesto için buradayız.
Anayasa’da yer alan sendika değiştirme hakkımızı kullanmak için direniyoruz. Kanunları, yasaları ayaklar altına alıp bizleri işten atanları, çalışan arkadaşlarımıza gözdağı verenleri İstanbul halkına, dünya işçilerine teşhir etmek için direnişimize devam ediyoruz. DİSK’li olarak işimize dönerek, çalışma koşullarını insani hale getirmek için direniyoruz.
Sizden dileğimiz, bizi desteklemenizdir. Direnişimizi herkese anlatın. Maddi manevi desteğinizi bizden esirgemeyin.
İşçilerin ve halkın birleşmek ve birbirini desteklemekten başka çaresi yoktur. Başka türlü mutlu da edemeyiz, mutlu da olamayız!
#MutluEtMutluOl
* Ülker işçilerinin yazıp İstanbul halkına dağıttığı bildiri
Murat Ülker’e açık mektup
Direnişteki Ülker İşçisi
İstanbul
Sayın Murat Bey Ülker Çikolata Gıda AŞ Topkapı fabrikasında anayasal hakkımızı kullandığımız ve sendika değiştirdiğimiz için ,10, 15, 20 yıldır çalışan işçilerini verimsizlik, amirlere itaatsizlik, ahlak kurallarına uymama gibi çok çirkin bir iftira ile işten atmanızın ardından bugün direnişimizin 54. günü. Oysaki sizden bir somut adım beklememize rağmen bir cevap alamadık. Siz bize işten atılmamızın sebebini sormuştunuz, biz de size dilekçelerimizi göndermiştik.
Sendika seçmenin hak olduğunu bundan dolayı işçinin işten atılamayacağını siz söylemiştiniz. Sonuç itibariyle bizim haklılığımız ortada çünkü 8 işçi sendika değiştirdiği gün işten çıkartıldı. Gerçekler bu kadar barizken neden bizimle iletişime geçilip bu yanlıştan, haksızlıktan geri dönülmüyor. Yoksa siz de müdürleriniz gibi mi düşünüyorsunuz? Eğer sözlerinizde samimiyseniz atılan işçiler ve içeride çalışmaya devam eden arkadaşlarla birlikte amirlerimizle yüzleşmeye hazırız. Fabrika önündeki direnişimiz sürecek ve burada çok şey öğrendik. İşçinin yalnız olmadığını, yoldan geçen Mehmet amcanın kahvaltısını paylaşmasını, Sabahat teyzenin evinden getirdiği tavuklu çorbayı, Bayburt’taki işçinin yevmiyesinin yarısını bize göndermesini, Rize’deki kardeşimin bizim için gözyaşı döktüğünü, İstanbul’daki lise ve üniversite öğrencilerinin dayanışma kumbarası ve stantlar açmaları, tüm sivil toplum kuruluşlarının direniş çadırımızı ziyaret etmeleri maddi manevi destek vermelerini gördük.
Eğer hükümet ve işverenler bu çığlığı duymazlıktan gelirlerse sonu Arap Baharına döner. Emeğe saygı istiyoruz.
Gözlerinizden öpüyoruz
Dursun TOPAL
Direnişteki Ülker İşçisi
İstanbul
Liseli kardeşlerimize;
Yaşları küçük yürekleri büyük kardeşlerim siz bizimle yol paranızı belki çay simit paranızı paylaştınız. Sizin bu samimiyetiniz insanlığınız merhametiniz yüzünüzdeki tebessümünüz bize verilen en büyük en güzel destekti. Bu davranışınız insanlığa en büyük örnekti. Bize umut ışık oldu insanlığın ölmediğini bir kez daha gösterdiniz. Sizin gibi canların olduğunu bilmek görmek hissetmek çok güzel bir duygu sizin o kalbinizdeki yüzünüzdeki samimiyeti anlatmaya kelimeler yetmez. Biz bu yolda yalnız değiliz sizin gibi canlar var oldukça bu onurlu hak mücadeleleri hiç bitmeyecek.
Hepinize ayrı ayrı sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz, gözlerinizden öpüyoruz. Allah yolunuzu, bahtınızı açık etsin.