21 Aralık 2014 03:22

Hevsel Bostanları ve sahipsizliği

Organik tarım, endüstriyel olmayan üretimin ekolojik önemi hep göz ardı edilmiştir. Sulama su sorunu çözülür ve yapı rezerv alanı kararı iptal edilirse, yeniden şehri beslemeye başlayacak, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu içeren bostancılık yeniden çoğalarak yapılabilecektir.

Hevsel Bostanları ve sahipsizliği

Güner YANLIÇ

Halkın diliyle Hewsel Baxçalari; adına şarkılar yazılmış, yüzyıllarca Amed şehrini beslemiş, “Şehrin Bahçesi” ya da “Bahçenin Şehri” olabilecek kadar önemli bir doğa bir ana olmuş şehre…
Endüstriyel tarımla mücadele edememesi bir yana, sulama birlikleri ile bakanlıkların rant mücadelesinin mağduru olmuş yıllardır. Hala tüm bunlara direnmeye çalışırken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yapı rezerv alanı ilan edilmesi yetmezmiş gibi, İl Toprak Kurulu kararıyla tarım dışı arazi yaftasının yapıştırılma kararı alınması onun için kaçınılmaz bir son olmuş ve Kürdistan’ın direngen kanı bile sonunun gelmesine engel olamamaktadır.
Toplulaştırma ve sulama problemine işgalleri eklersek, Yapı Rezerv Alanı ilan edilmesi ile yapıya açılması arazi fiyatlarının artmasına neden olmuş ve kıt kanaat geçinen bahçecilere ekolojik-sosyal göç yolu açılmış, ekolojik olmayan kapitalizmin cazip gibi gösterdiği kent merkezlerine gözlerini dikip, oralara taşınma planları yapmaya başlamışlar.
Başlı başına UNESCO Dünya Mirası listesine girmeye yetecek kadar birkaç kriteri tek başına gerçekleştirmesine rağmen, önemi merkezi hükümet ya da yerel yönetimlerce anlaşılamamıştır.

YENİDEN BOSTANCILIK MÜMKÜN

Organik tarım, endüstriyel olmayan üretimin ekolojik önemi hep göz ardı edilmiştir. Sulama su sorunu çözülür ve yapı rezerv alanı kararı iptal edilirse, yeniden şehri beslemeye başlayacak, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu içeren bostancılık yeniden çoğalarak yapılabilecektir.

DİYARBAKIR’IN İRİ KARPUZU ARTIK YOK

Yıllarca dünyanın en iri karpuzu Dicle’nin kumlu kıyılarında yetiştirilirdi. Şimdi ise esamesi okunmuyor. Şimdilerde o karpuzların yetiştirildiği vadinin kumsalları kum ocakları ile talan edilmektedir. Kum ocaklarının kum talanı ile birlikte endüstriyel balıkçılık yapmak için suni göletler oluşturarak yüz binlerce yıldır oluşan flora ve fauna katletmiştir. Nehrin akışını vadi yatağını değiştirmiştir.
Dicle de doğal balıkçılığın uzun zaman yapılması şehrin balık ihtiyacını da sağlamıştır. Ancak Dicle nehrinin sularının barajlar yoluyla tutularak endüstriyel tarım için kullanılması ve tarımda kullanılan suyun taşkınlarla kimyasal gübreleri beraberinde taşıyarak nehre akması balık ölümlerini hızlandırmıştır. Öte yandan kirleticiler dediğimiz organize sanayi sitesi ile başlayan kirlilik, şehrin pis sularının akmasıyla ve Çarıklı’da canlı hayvan borsasının atık sularının karışmasıyla suda veya su ile yaşayan canlıların neslinin tükenmesine neden olmaktadır. Yine barajların su tutmasından dolayı yazın kurumakla yüz yüze kalan Dicle’nin küçük küçük göletlere dönmesi ve balıkların bu göletlerde mahsur kalması da balıkların döllenmesinin önünde engel olmaktadır.
Dicle Vadisi’ni Dicle’ye özgü su kaplumbağası, su samuru ve 180 civarı kuş türü göç yolunda konaklama merkezi olarak kullanmaktadır. Ağaç kesimi suyun kalitesini düşmesi habitatın yok olması bunun da sonunu getirecektir.

TARIM OLUMSUZ ETKİLENDİ

Tüm bu olumsuz şartlardan dolayı organik tarıma dayalı üretim, yerini su kaynaklarını çok ciddi derecede tüketen endüstriyel kavak üretimine bırakmıştır. Dicle nehri sularının kirliliği de tarımı etkilemekte ve bostanlarda sulama ancak pis sularla yapılmakta, bu ise sağlıkla ilgili problemleri beraberinde getirmektedir. Zamanla ürün gamında azalma olmuş oradaki üreticiler maydanoz, soğan, tere, roka ve marul gibi uzak nakliye de tazeliğini yitiren ürünler üretmektedir. Diğer çeşitler ise sanayi tipi tarımsal üretim yapan fabrikalarla rekabet etmeleri engellemiştir. İşgallerin legalleşmesi yerel yönetimlerce ihalesi yapılmış bir işletme ile başlamıştır. Ve yapacağı üretimden daha çok para kazanabilme yolu olarak kafe, çay bahçesi fikri oradaki üreticiler için daha cazip hale gelmiştir. Nehirdeki vadi binlerce kamyon hafriyatla doldurularak kafe vb. işletmelerce işgale devam edilmektedir. Kangren olmuş Kırklar Dağı konaklarının bitme aşamasına gelinmesine göz yumulmuştur. Vadideki katliam, kıyım sürekli devam etmekte olup yerel yada merkezi hükümet bunun için hep bürokratik engellerle halkı avutmaya çalışmıştır.
DSİ, Dicle II HES projesini iptal etmiş ve buna sevinmemiz gerekiyormuş gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar. Oysaki Hevsel flora ve faunası Dicle HES I, Dicle HES III ile bile yok olmakla yüz yüze kalacaktır.
Sonuç olarak; ekolojik mültecilik oluşmuş olup, mevsimlik işçi, maden işçisi ya da inşaatlarda çalışacak düşük ücretli iş gücünü elde etmiş olan vahşi kapitalizm bu ölümlerin tek suçlusu olarak susmaya devam edecektir.

Evrensel'i Takip Et