28 Aralık 2014 09:05

Yolsuzluk sıfırlanabilir mi?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük, en kapsamlı yolsuzluk operasyonu (17/25 aralık) adeta sıfırlandı. Yargı, “Deliler usulsüz toplandı, ortada suç örgütü olduğuna dair kanıt yok” diyerek yolsuzluk dosyasını kapattı. Hükümet de, adım adım soruşturmayı (savcılara dosyadan el çektirerek, operasyon polislerini dağıtarak, HSYK’nın yapısını kendi lehine değiştirerek vs.) tasfiye etti. Kritik soru şu: Yolsuzluk sıfırlanabilir mi?

Yolsuzluk sıfırlanabilir mi?

Bülent FALAKAOĞLU

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük, en kapsamlı yolsuzluk operasyonu (17/25 aralık) adeta sıfırlandı. Yargı, “Deliler usulsüz toplandı, ortada suç örgütü olduğuna dair kanıt yok” diyerek yolsuzluk dosyasını kapattı. Hükümet de, adım adım soruşturmayı (savcılara dosyadan el çektirerek, operasyon polislerini dağıtarak, HSYK’nın yapısını kendi lehine değiştirerek vs.) tasfiye etti.
Kritik soru şu: Yolsuzluk sıfırlanabilir mi?

Sıfırlanmaz kendini yeniden yeniden üretir. Çünkü AKP hükümetinin kurduğu sistemin, iktidar felsefesinin kaçınılmaz bir sonucudur bu! Söz konusu o iktidar felsefesi şöyle özetlenebilir: Gerçek bir iktidar için güçlü olmak lazım. Güçlü olmak için para lazım. Sözümüzü söyleyebilmek için de yine para lazım çünkü parası olmayanın sözü de dinlenmiyor.

İşte tam da bu felsefe büyük bir rant ve yolsuzluk çarkına zemin hazırladı. İktidarda kalmak ve yolsuzluk arasında güçlü bir ilişki ağı oluşturdu.  

YOLSUZLUĞUN TEMEL DİREKLERİ

Söz konusu ağın dört temel direği olduğu söylenebilir.

Birincisi inşaat, kent ve imar rantları. İspanya, Fransa, İtalya’da bugüne kadar ortaya çıkarılmış, içinde önde gelen siyasetçilerin olduğu yolsuzluklar büyük ölçüde inşaat sektörü merkezli oldu.
Bu hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü bu sektör, müthiş bir sermaye hareketi sağlar. AKP iktidarı döneminde inşaat sektöründe 700 milyara yakın bir para harcandı. Bu sermaye hareketinin bir kısmı, Erdoğan’a bağlandığı için hesapları denetlenemeyen TOKİ ve Emlak Konut eliyle bizzat iktidar tarafından kontrol edildi. TOKİ adeta gizli kasa işlevi gördü.

İnşaat aynı zamanda yolsuzluğa ve rüşvetlere kapı açar. Nitekim ranttan pay verilen sermayedara komisyon, bağış zorunluluğu getirilir. Komisyon ve bağış biçiminde toplanan yasadışı paranın çok büyük kısmı bireysel zenginleşme değil, partinin ‘paralel muhasebesi’nde tutulan para havuzunu beslemek için kullanılır. (Bir hatırlatma! Avrupa’daki yolsuzluk operasyonlarında soruşturma bireyden paralel muhasebelere doğru derinleştirildi. Bizdeki gibi kapatılmadı).

İnşaat aynı zamanda kirli- kara parayı kamufle eder. ‘Arap sermayesi aldı’ derseniz iş biter. Kimin aldığı o paranın ne parası olduğunun peşine düşülmez. Tüm bu özelliklerinden dolayı inşaat yolsuzlukların gözbebeğidir.

Yolsuzluğun ikinci ayağı ise özelleştirmelerdir. Yandaş sermaye yaratmak için bire birdir.
Türkiye’deki yolsuzluğun üçüncü ve en etkili ayaklarından biri de altın ve kara-para trafiğidir.
İran’dan satın alınan ve yılda ortalama 10 milyar doları bulan doğal gazın bedeli, İran’a yönelik uluslararası ambargodan dolayı altın ihracatı gösterilerek ödenmesi muazzam bir yolsuzluk çarkı doğurdu.

Reza Zarrab gibi isimlerin paranın külçe altına dönüştürülmesi ve mali sorgulara, engellere takılmadan altın külçelerini transfer etmesinde  “kolaylaştırıcı” büyüklere ihtiyacı vardı.
İşte bu süreçte, dış ticaretten sorumlu, iç işlerinden sorumlu büyük büyük bakanlar kolaylaştırıcı rolü eksiksiz oynadılar.

Altın odaklı rüşvet tezgahı bundan ibaret değil. Bankalara altın mevduatı açma ve Merkez Bankası’na karşılıkları altın ile yatırma düzenlemesi, altın üstünden kara para aklamasının yolunu açtı. Böylece İranlı, Azeri zenginlerin denilip getirilen kirli paraların bankalarda yıkanmasının önü açıldı.  

Yolsuzluğun dördüncü direğini ise medya patronlarıyla ilişkiler oluşturuyor. Medya gücünü iktidarın emrine verenlerin,  milyonlarca liralık zararı göze alıp oluşturdukları yandaş medya görevinin karşılığını almaları ve uğradıkları maddi zararlarının telafisi için oluşturulan zemin yolsuzluk çarkının dişlilerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

DEVLET DEĞİL HALK SOYULUR

Süreç iktidar açısından aynen devam ediyor. Hem de kuyruğundan yakalanan yeni suçlarla.
İşte örnek...

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, 12 Aralıkta dolar yüklü esrarengiz bir uçağın Türkiye’ye geleceğine ilişkin ihbar yaptı. Bunun üzerine Gümrük Bakanı Nurettin Canikli, “Uçak zaten gelmiş. Kargosunda 19 ton sigara var. Tanal’a şaka yapmışlar” açıklamasını yaptı.

Konuya ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Tanal, İran’ın Ahwas kentinden Türkiye’ye kivi yüklü gösterilip, dolar yüklü uçağın geldiğini söyledi. Esenboğa uçuş kulesi ile yaptığı telefon görüşmelerinde, kendisine “Başbakan’a eşya getirip götüren bir uçak. Bu sebeple kargo uçağıyla ilgili bilgiyi herkese veremeyiz” dendiğini belirtti. Tanal, hükümetin suçüstü yakalandığına dair bir dolu başkaca bilgiyi kamuoyu ile paylaştı.

Süreç devam ediyor lakin bilinmelidir ki, devlet soyulmaz halk soyulur. Rantı besleme işi emekçilerin sırtına bindirilir.

Evrensel'i Takip Et