Arap Coğrafyası 2014 yılını geride bırakırken
Arap Coğrafyası dengelerin ve sınırların değiştiği bir yılı geride bıraktı. Savaş ve katliamların yaşandığı Coğrafya, aynı zamanda tarihi direnişlere de sahne oldu...

Ali KARATAŞ / Yusuf ERTAŞ
Arap Coğrafyası dengelerin ve sınırların değiştiği bir yılı geride bıraktı. Savaş ve katliamların yaşandığı Coğrafya, aynı zamanda tarihi direnişlere de sahne oldu...
FİLİSTİN
YÜZER YÜZER ÖLDÜRÜLEN HALK
İSRAİL, Arap dünyasının içinde bulunduğu bu kaosu fırsat bilerek Temmuz 2014’te Filistin’e saldırdı. Saldırmadan hemen önce Filistin’de birlik hükümeti girişimlerinin olması dikkat çekicidir. Suriye krizinde izlediği politika nedeniyle Hamas aslında içinde bulunduğu sıkışık durumda çıkmak ve nefes almak için bu birlik politikasını izlemek zorunda kaldı.
İsrail’in saldırılardaki amacı; direnişi kırmak, onu silahsızlandırmak ve direnen bütün örgütleri tasfiye etmek idi. Bu amaca paralel olarak direnişte önemli bir rolü olan yüzlerce yer altı tünelini de imha etmeyi planlıyordu. Üç İsrailli gencin ölü bulunmasını bahane edenler İsrail’de bir kampanya başlattı. Bu kampanyada “Filistinlileri yüzer yüzer öldürün” deniyordu ve aslında bütün Filistinlerin yeryüzünden ortadan kaldırılmasını amaçlıyordu.
İsrail saldırıları 50 gün boyunca sürdü. Fakat saldırıların sonunda direnen örgütlerin hepsi silahlarıyla beraber ayaktaydı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tünellerin hepsinin yok edildiğini açıklamıştı. Aynı günlerde Reuters muhabirine tüneller gezdirilerek sapasağlam ayakta oldukları gösterildi. Ortaya çıkan bu sonuçlar İsrailli yetkililer arasında karşılıklı suçlamaların başlamasına vesile oldu. Dünya İsrail devletinin vahşi yüzünü bir kez daha görmüş oldu.
TUNUS
İHVAN’IN EGEMENLİĞİNE SON VERDİ
2011’den sonra iktidara yerleşen ve üç yıllık iktidarı iç karışıklıklar, baskılar ve suikastlarla anılan ihvan’ın Tunus kolu en Nahda’nın 2014 yılında yapılan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı ağır yenilgi Tunus’ta 2014 yılına damgasını vurdu. Siyasiler ve gözlemciler, her iki seçimde de en Nahda’nın aldığı yenilginin İslamcıların dış güçlerle bağlantılı planlarını sadece Tunus’ta değil diğer Arap ülkelerinde de mezara gömdüğü görüşünde birleşiyorlar.
Bazı analistler, 2011 yılından bu yana Tunus halkının köklü bir değişim yaşadığını ve bu değişimin, yeni oluşumlar ile gelenekçi-muhafazakâr (Nahda partisi başta olmak üzere) oluşumların başını çektiği bir kutuplaşma ortamında gerçekleştiğini düşünüyor. 2011 ayaklanmasından sonraki seçimlerin anahtar sözcüğün ‘İslam’ iken, bugün yerini ‘devlet’ sözcüğüne bıraktığı belirtiliyor. Ancak laik – İslamcı kutuplaşması etrafında yaşanan seçimlerde halkın “ekmek, özgürlük ve sosyal adalet” taleplerinin pek dillendirilmediği dikkat çekti. Önümüzdeki yılda Tunus’taki gelişmeleri kurulacak hükümetin ekonomik, sosyal ve siyasal icraatları belirleyecektir.
MISIR
SEÇİMLER: ASKERİ KAFAYA SİVİL ELBİSE
Arap coğrafyasının kilit ülkesi Mısır’da Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı seçim gerçekleşti. İhvana karşı darbenin mimarı olan eski Genel kurmay başkanı Abdulfettah el Sisi kazandı. Seçimlerde “düşük katılım” ve oylama süresinin ek bir gün daha uzatılmasıyla hem Arap hem de dünya basınının gündemine oturmuştu.
Darbe ile devrilen Muhammed Mursi’nin mensup olduğu hareket İhvan seçimleri boykot etti. Buna karşılık Selefilerin örgütlendiği Nur partisi, gençlerden oluşan Tammarrud Hareketi ve Cephetül İnkaz (Kurtuluş Cephesi) Sisi’yi destekleyen bir tutum aldı.
ABD’nin desteklediği Sisi’nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle 2014 sonlarına doğru Arap Coğrafyasında daha aktif bir rol oynamaya başladı.
İsrail’in Filistin’e saldırıları esnasında uzun süre Gazze’nin nefes borusu olan Refah sınır kapısını kapalı tuttu. Eşit güçler savaşıyormuş gibi her iki tarafa da ateşkes çağrısı yaptı. En son refah sınır kapısına yakın ikame eden Sina halkından binlerce kişiyi güvenlik amaçlı kazılması hedeflenen hendek nedeniyle göçe zorladı.
2014’te IŞİD’e bağlılığını ilan eden el Kaide’nin bir kolu olan Beyt el Ensar el Makdis örgütü özellikle Sina yarım adasında güç kazandı.
IRAK
IŞİD’İN YÜKSELDİĞİ, ORDUNUN ÇÖKTÜĞÜ ÜLKE
KARMAŞANIN ve kaosun ABD işgalinden bu yana bitmediği Irak’ta 2014 damgasını vuran gelişme, en büyük ikinci kenti Musul başta olmak üzere bir çok yerleşim yerinin IŞİD’in eline geçmesiydi. Suriye krizinden derinden etkilenen Irak, mezhepsel bölünmenin derinleştiği bir yıl yaşadı. Yaşanan bölünmeler nedeni ile IŞİD’in iki bini bulmayan militanı 50 bin asker ve güvenlik görevlisinin bulunduğu Musul’u ele geçirdi. Bu gelişme Irak ordusunun çöktüğü değerlendirmelerine yol açtı.
Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesi Sünni ve Şii din adamlarını da karşı karışa getirdi. Musul’un düşmesinin hemen sonrasında Şii lider Mukteda el Sadr Hıristiyanları ve kutsal yerleri korumak için silahlanma çağrısı yaparken, Sünni âlimlerin bir araya geldiği Dünya Müslüman Âlimler Birliği, Irak’ta yaşananlara ilişkin yayınladığı bildiride Musul’da yaşananları “ devrim” olarak tanımlandı ve cihat çağrısı yaptı.
Nisan ayında 9032 adayın yarıştığı parlamento seçimleri ülkedeki kaosu bitirmenin vesilesi olamadı.
KOBANÊ
IŞİD’E KARŞI DİRENİŞİN SEMBOLÜ
IŞİD, başta Musul olmak üzere bir dizi Irak kentini hiç bir direnişle karşılaşmadan peş peşe egemenliği altına alıp yaşlı, çocuk, kadın demeden yüzlerce insanı katletmesi bölgede büyük bir paniğe ve endişeye yol açtı. Şengal’de büyük bir dram yaşandı. Yüzlerce Ezidî katledildi, kadınları alıkondu. IŞİD bu özgüvenle Kobanê’ye saldırdı. Ama Kobanê’de hiç beklemediği bir direnişle karşılaştı. Kobanê direnişi IŞİD bakımından bir dönüm noktasıdır. Kobanê direnişinin ardından IŞİD’in ilerleyişi durdu. Bölge Kürtleri arasındaki birlik ve dayanışma büyüdü. Daha önce hiç kimsenin bilmediği bu küçük kasaba dünya kamuoyunun gündemine oturdu.
SURİYE
VEKALET SAVAŞININ HÂLÂ ÖN CEPHESİ
DÖRDÜNCÜ yılını geride bırakan Suriye krizi ile ilgili yapılacak değerlendirmelerde ilk madde başladığı andan itibaren uluslararası ve bölgesel aktörler arasında bir vekalet savaşına dönüştüğüdür. Bu durum 2014 yılı boyunca da değişmedi. Krizin bir tarafında muhalifleri destekleyen ABD ve müttefikleri, diğer tarafında ise Suriye rejiminin arkasında duran Rusya ve destekçileri yer almaya devam etti.
Genellikle yurt dışındaki muhaliflerden oluşturulan Suriye Ulusal Konseyi artık sahada esamesinin bile okunmadığı bir yılı geride bıraktı. Esad ise Türkiye hariç iktidarı bırakmasını isteyen kalmadı.
Suudi Arabistan, Esad’ın gitmesi ve muhaliflerin silahlandırılması üzerine kurulu Suriye politikasının başarısızlığa uğraması nedeni ile istihbarat şefi Bandar Bin Sultan’ı görevden aldı.
YEMEN
BÖLÜNMENİN EŞİĞİNDE
ARAP coğrafyasının en fakir ülkesi Yemen’de 2014 yılında Şii Husiler başta başkent Sana olmak üzere Kuzeyde kontrolleri altında bulundurdukları alanı genişletirken devlet yönetimindeki ağırlıklarını da arttırdılar. Öte yandan güneyli ayrılıkçılar da Aden’de Kuzey’den ayrılma talebiyle eylemlerini sürdürüyorlar. Kuzey ile Güney arasında derinleşen uçurum 1990’da gerçekleşen birlik için bir tehdit oluşturuyor.
Yemen’deki gelişmeler sadece Yemen’de köklü bir değişime neden olmayacak yanı sıra bölgesel dengeleri de sarsacak gibi gözüküyor. Nitekim 18 Ağustos’ta Yemen’in Başkenti Sana’da başlatılan direnişin ardından isyancıların zafer kazanması bazı Arap basın organları tarafından “Suudi Arabistan’ın yenilgisi, İran’ın zaferi” olarak değerlendirildi.
LİBYA
İKİNCİ MÜDAHALENİN KENARINDA
2014 yılı Libya’da kaosun daha da şiddetlendiği ve bölünmenin derinleştiği bir yıl oldu. Ülke rakip hükümetler ve parlamentolar tarafından bölünmüş durumda. 25 Haziranda oluşan yeni Libya parlamentosu ilk resmi açılış toplantısını Tobruk’ta gerçekleştirdi. Libya’nın başkenti Trablus rakip hükümeti destekleyen milis güçlerinin kontrolünde. 2014 Nisan ayında ülke yönetimine el koyduğunu ve “onur savaşı” başlattığını açıklayan General Hafter güçleri ile rakip milisler arasındaki çatışmalar tüm şiddetiyle devam ediyor. Özellikle son dönemde ülkedeki kaosun denetlenemez boyutlara ulaşmasının ardından peş peşe Irak ve Suriye’de olduğu gibi Libya’ya da havadan müdahale edilmesi istendi. En son çağrı Afrika Birliği’nden geldi. Afrika liderleri Batı ülkelerine, Afrika’nın Sahel bölgesindeki silahlı gruplara silah akışının durdurulması için Libya’ya müdahale etmeleri çağrısında bulundu. ABD’nin de Libya’yı havadan vurmak için Cezayir, Mısır ve Tunus’tan askeri tesislerini ve hava sahasını açmasını istediği belirtildi.
KATAR
EVCİLLEŞTİRİLEN ÜLKE
KÖRFEZ ülkelerinin ve uluslararası güçlerin “evcilleştirme” sürecine sistematik olarak maruz kalan Katar, Körfez Konseyi’nin Aralık 2014’tegerçekleşen “ tarihinin en kısa süren zirvesinde Mısır’a ve Cumhurbaşkanı Sisi’ye tam destek” kararının altına imza attı. Katar’ın bu kararı Mısır’da Sisi’nin elini güçlendiren ve İhvanı köşeye sıkıştıran bir adım olarak değerlendirildi. Son olarak Katar aldığı bu karardan sonra Hamas’a yardımı tamamen kesti.
Mısır’da 2013 temmuzunda gerçekleşen askeri darbenin ardından darbeyi destekleyen Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile Müslüman Kardeşler’i ve devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi destekleyen Katar arasında anlaşmazlık patlak vermişti. Söz konusu üç ülke, 5 Mart 2014’te Katar’ın ‘içişlerine müdahale etmesini’ gerekçe göstererek büyükelçilerini Doha’dan çekmişti.
ÜRDÜN
ÜRDÜN İHVANINDAN IŞİD’E DESTEK
ÜRDÜN’de Müslüman Kardeşlerin siyasi kolu olarak bilinen İslami Emek Cephesinin, Ekim 2014’te ılımlı Müslümanların IŞİD’İ desteklemek dışında bir seçeneğinin olmadığı yönündeki açıklaması yılın en önemli olayları arasında yer aldı. İhvanın liderliğinin IŞİD’in yanında durun çağrısı, Ürdünlü gençlere IŞİD’e katılmaları için dolaylı bir çağrı niteliğini taşıdı.
IŞİD’e karşı koalisyon oluştuğundan ve ona karşı savaş davulları çalmaya başlamasından bu yana ihvan, bu savaşa karşı uyarılarını yoğunlaştırmıştı. Ürdün hükümetine yönelik uyarılarını da “ IŞİD’e karşı savaş, savaşımız değildir” başlığı altında yapmıştı.
CEZAYİR
CAN ÇEKİŞEN DEVLET BAŞKANI
KUZEY Afrika’nın en büyük ülkesi Cezayir’de 2014 Nisan’ında devlet başkanlığı seçimi gerçekleşti. Seçimi üç dönemdir aynı koltukla oturan Abdülaziz Butefelika kazandı. Butefelika geçerli oyların yüzde 81,53’ünü alarak dördüncü Kez Cezayir Cumhurbaşkanı olarak seçildi. 22 milyon 800 bin kayıtlı seçmenin 12 milyon 500 bininin oy kullandığı açıklandı. Butefelika’nın en yakın rakibi Ali Bin felis sandıklar kapandıktan sonra seçimi büyük ölçekte bir dolandırıcılık olarak eleştirdi. Bin felis seçimde yüzde 12,18 oranında oy aldı.
Bir çok gazete ve televizyon kanalında seçimler başlamadan güvelik konusunda endişeler dile getirildi. Mısır merkezli Al-Ahbar haber sitesi; “büyük dolandırıcılıkla suçlanan Cezayir Cumhurbaşkanı dördüncü kez kazandı” ifadesini kullanmayı uygun buldu. Lübnan’da yayınlanan günlük The Daily Star gazetesi; “Cezayir’in Buteflika’sı, can çekiliyor ama yine başkan” manşetini attı. Al Arabiya internet sitesi ise seçim sonuçları için; “Muhalefet şüpheli, destekleyenler memnun” başlığı ile değerlendirdi.
Seçimlerden önce geçirdiği felç yüzünden üç ay hastanede yatan Butefelika’nın bugünde sağlık sorunları yüzünden yönetip yönetemeyeceği hala tartışılıyor.
Evrensel'i Takip Et