3 Ocak 2015 16:24

Korkuyorum… Çocuğum nasıl okuyacak?

Biz ülkemizde Osmanlıcayı, din derslerini tartışırken dünyaya bakıyorum Mars’a uydu fırlatmış, bilim almış başını gidiyor. Biz ise bütün bilime, araştırmaya, düşünmeye yönelik dersleri iptal etmiş, sanki ülkede din elden gidiyor, eğitimin temel sorunu dinsizlik üzerineymiş gibi dinle baskılanmaya, başta eğitim sisteminden tutun da yaşamın her anına müdahale ediliyor.

Korkuyorum…  Çocuğum nasıl okuyacak?

Merhaba Ekmek ve Gül okurları,

Yeni eğitim öğretim yılının ortalarında yapılan 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar bize neler getirdi neler götürecek? Açıkçası korkuyorum bunları yaşamaktan. Çocuğumu nasıl okutacağımdan, geleceğinden korkuyorum. Onun kafasındakileri nasıl anlayacağım, çocuğuma nasıl faydalı olacağım diye korkuyorum.
Devletin eğitimde fırsat eşitliği yaklaşımının tamamen evrak üzerinde kaldığını biliyorum. Çocuğum seneye okula başlayacak, henüz okuma yazma bilmiyor. Okuma yazma bilmeyen bir çocuğa, soyut düşünme ve anlama becerisi gelişmemiş çocuklara din dersi verilecek; doğru düzgün Türkçe öğrenmemiş olanlara Osmanlıca. 
Biz ülkemizde Osmanlıcayı, din derslerini tartışırken dünyaya bakıyorum Mars’a uydu fırlatmış, bilim almış başını gidiyor. Biz ise bütün bilime, araştırmaya, düşünmeye yönelik dersleri iptal etmiş, sanki ülkede din elden gidiyor, eğitimin temel sorunu dinsizlik üzerineymiş gibi dinle baskılanmaya, başta eğitim sisteminden tutun da yaşamın her anına müdahale ediliyor.
Yaşadığım mahalledeki okulumuza, Ergenekon İlköğretim Okulu’na bakıyorum. Eksiklikler görünür halde. Okulda 45 -50 kişilik sınıflarda çocuklarını okutan veliler. 45-50 kişiye eğitim vermek zorunda kalan öğretmenler. Ders saati başlangıcından okul bitimine kadar okul bahçesinde konaklamak zorunda kalan analar babalar. Okul güvenliği yok, bir görevli koymuşlar kapıya ve bu görevli okulun diğer işleri ile ilgilendiğinden kapıda güvenliği sağlayamıyor.
Yoksul bir mahalle olduğundan, okul içinde hiçbir etkinlik yapılamıyor. Tiyatro, sinema, müze gezileri hiçbiri bu okulda uygulanmıyor. Öğretmenler kabullenmiş durumda her şeyi. Okul idaresi bütçe verilmiyor diye şikâyetçi. Kaloriferler sağlıklı yanmıyor. Isınma problemi yaşanıyor, çocuklarımız kalın kalın giyinip ders yapıyor. Spor salonu yok, öyle bir ders –beden eğitimi– anlamsız bu okulda. 
Tabletli sisteme geçildi diye boy boy reklâmlara konu olan eğitimimiz, bizim yoksul mahallemizdeki okula bir türlü uğramıyor. Ama nedense bu yoksul mahallelerde en çok dikkat çeken İmam hatip okulları. Yenilenmiş sıfır binalar. En son teknolojinin sunduğu bilgisayarlı ortamlar, öğrencilerin daha rahat ders çalışması için uygulanan etüt odaları, koskoca spor salonları, yeri gelince okul için ayrılan özel kütüphaneler, yeri gelince ekonomisi yerinde olmayan ailelere verilen yurt imkânları; hepsi dört dörtlük imam hatiplerde. 
Düşünmüyor değilim devletin eğitime verdiği bütçe sanırım sadece imam hatip okullarına aktarılıyor? Bu da aileleri çocuklarının kaydını bu okullara yaptırmak zorunda bırakıyor.     Okullarda laboratuar yok, araştırmaya yönelik kütüphaneler yok; bir tek dini eğitim eksik diye, Osmanlıca eksik diye zorla dayatılan bir eğitim meşru oluyor! 
19. Eğitim Şurası sonrası Ankara’da yürüyüşe geçen, “eğitimin temel problemleri dururken neden alelacele bu dayatmalar yapılıyor” diyen sendikalı öğretmenlerimize de cop, gözaltı ve biber gazı ile müdahale ediliyor. Sonrada televizyonlarda “gençlik gelecektir. Çocuklarımızı uyuşturucudan uzak tutmanın tek yolu dindir. Din eğitimi alan, Osmanlıca eğitim alan çocuklarımız uyuşturucu bataklığından kurtulacak” deniliyor.
Eğitimde gericilik buradan başlıyor. Biz kimsenin ibadetine karşı gelmiyoruz. İsteyen istediği dinin, mezhebin ibadetini yapabilmeli. Biz kimsenin zorunlu Osmanlıca dersine de karışmıyoruz. Bir dil bir insandır. Ama burada bir yanlışlık gene var. 
Yıllardır anadilde eğitim hakkı talebiyle gözaltına alınan çocuklarımız, eğitimcilerimiz var. Bu ülkede anadil gibi büyük bir problem yaşanırken saray dili olan Osmanlıca ne kadar çocuğumuzun geleceğine hitap edecek diye de düşünmüyor değilim. Eğitimde birçok problemler yaşanırken zorunlu Osmanlıca dersini ve zorunlu din derslerini zorla okula sokmak, zorla çocuklarımızın beynine sokmak onların geleceğini çalmak anlamına gelmiyor mu?
Bu ayrımcılık, bu ötekileştirme değil de nedir? Bir Alevi ailesi çocuğunu hangi okula gönderecek? Yıllardır Alevi sorunu üzerine ahkâm kesen iktidar, neden bu 19. Şura’da Aleviliği ele almıyor? Örneklemeler yapmakla bitmez. Sorun eğitimi sil baştan yapabilmekse eğer görüneni biraz düzeltmek gerekmez mi? 
Ben, mahallemdeki kadınlar, Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak umutsuz değiliz. Bu dayatmalı eğitim sistemine karşı her yerde, her sokakta, her okulda 19. Şura’nın kararlarıyla çocuklarımızın neleri kaybedeceğini, çocuklarımızın geleceğinin çalınacağını, düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen çocuklar yetiştirecek bu eğitim sistemini teşhir edeceğiz. Çok işimiz var bunu da biliyoruz ancak biz teslim olursak çocuklarımız da teslim olacak. Biz bırakırsak çocuklarımız da bırakacak.
Yüksel YILDIZ - Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği/Tuzla-İSTANBUL

Evrensel'i Takip Et