03 Ocak 2015 11:23

Kalbim kız kardeşlerimle…

Karanlık, tanımadığı bir elin onun vücuduna dokunmasıydı; karanlık, sokakta bir gözün arkada yürümekti ve karanlık, korkuyla yaşamaktı. “Ben bir nevi kurtuldum, daha nicesi bu acıyla bu gerçekle yüz yüze. Kurtulmaları, bu dehşetlerin önüne geçilmesi tek temennim…”

Paylaş

Filiz TALİ

Fabrikadayız… Hava soğuk mu soğuk. Kadınların kahkahası geliyor kulaklarımıza, arada ustabaşının “kızlar işe!” sesleri… Aldırmadan sohbet ediyoruz “kadın”la. Şanslıyız elektrikler kesiliyor, kızamaz ya usta, sohbet etmeye doyamıyoruz. Evlilik, aşk, günlük yaşam derken kaçınılmaz acılarımıza dokunuyoruz. Ürperiyoruz, “ne çekmişsin be kadın” diyoruz içten içe. Ağlamaklı olmak ise kaçınılmaz. İki damla düşüyor hem kadının, hem bizim yanaklarımıza.
“Abla, ben neler çektim şu 24 yaşımda” ile başlayan konuşma kanayan yaramıza tuz olmaktan öteye gidemezdi kuşkusuz. Öyle de oldu. Sohbetin sonu alışık olduğumuz, sık sık duyduğumuz ve duymaya devam ettiğimiz “tacize, tecavüze, zorla evlendirilmeye, kaçırılmaya” dayanıyordu.  “Annemin tanımadığım bir akrabası tarafından kaçırıldım dört kişi tarafından. Zorla… Başkasını seviyordum ben. Evlenmek için kaçırdı beni. Tanımadığım birisi, beni ‘namusumsun’ diye nitelendiriyordu.  Korkuyordum… Bana ne yapacaklarını bilmiyordum. Nasıl evlenirdim bununla?”
Duraksadı… Konuşmakta zorlandığını hissetmek zor değildi. “sanki bir el boğazımdan giriyor ve bütün ciğerlerimi söküyor, nefessiz kalıyorum… hâlâ aynı korkuları yaşıyorum” cümleleriyle anlatıyordu duygularını. “Dört kişiyle, 3 gün yanında kaldım zorla. Ormanlık bir yere götürüp ailemle telefonda görüştürdüler. Ailem ‘biz evlenmesini istemiyoruz’ dediğinde çocuklar gibi mutlu olmuştum, güven gelmişti bana. Beni kaçıran kişiden kurtulmak için evliliği istediğimi söyledim. Beni kandırdı ‘sana zarar vermeyeceğim’ diyerek. Eve götürdü. Diğer dört kişi bizi yalnız bıraktı. Korkuyordum… Soğuk bir el bana dokunmaya çalışıyordu, nasıl korkulmaz? Tecavüz etmeye yeltendi. Çaresizlik… En zoru buydu. Çok karşı koydum, gücüm yetmiyordu. Eli elime değse vücudum da bir titreme… Üşüyordum… Dehşete düşmüştüm ne yapacağımı kestiremezken perdeden tutundum, korniş düştü. Cama koştum çığlık attım. Kocaman elleriyle çekti kollarımdan. Nasıl da büyüyordu her saniye gözümde… Banyoya koştum kapıyı kilitledim. Aklıma ilk gelen şey kendimi öldürmek oldu ve bileklerimi kestim.” 
KURTULMA DENİRSE BUNA
Yutkunamıyoruz. Biz de üşüyoruz. Sessizlik çöktü. Göz göze geliyorduk, kadın kaçırıyordu bakışlarını. Anlıyorduk ‘hâlâ korkuyordu’… Bir süre sustuktan sonra devam etti anlatmaya ellerini ellerimize koydu. Parmakları buz kesmişti. “kestim bileklerimi abla. Geçer mi ki aklımdan yaşamak? Geçer mi yarın olsun bitsin bu kâbus düşüncesi akıldan bir an… Kapıyı kırdı… Bir kapının kırılma anında çıkan o gürültüyü, bir de attığım çığlığı hatırlıyorum. Yalvardı, ‘tamam yapmayacağım bir şey’ dedi ama güvenmiyordum, korkuyordum. Sakinleştik biraz. ‘Uyu’ demişti ama nasıl? Gece boyunca ‘ne olacak benim bu halim’ düşüncesi ve o müthiş korku önüne geçti göz kapaklarımın kapanmasının. Tüm evin kapılarını kilitleyip uyudu o. Bir mutfağı kilitlemedi. Mutfağın balkonun anahtarının kapının üzerinde kaldığını görünce balkona koştum. Mutfaktan aldığım tencere, bardak, şişe ne bulduysam artık balkondan aşağı attım. İki kişi gördü, polisi aradı. Kurtulmak denilirse buna kurtuldum. Beni kaçıran kişi ‘artık namusumsun benim’ diyordu. Kâbus dolu günler yaşıyorduk ailemle. Annem ve teyzem de kaçırılarak evlenmişlerdi ve mutsuzlardı. Onlar gibi olmayacaktım, kararlıydım, şikâyetçi oldum. 5 yıl ceza aldılar. Az bile…” 
5 YIL SİLİP ATABİLİR Mİ DEHŞETİ
“Doktora götürdüler, mahkeme kararı ile. Bekâret kontrolü için. Bir kadın için ne ağır bir yük, ne çekilmez bir sancı. Bunca acıyı, çektiğim sıkıntıları silip atabilir mi bu 5 yıl? Atamadı zaten. Yalnız çıkamıyorum sokağa. İşe yalnız gidemiyorum, evde yalnız kalamıyorum. O rahatlığı özledim abla gözümün biri arkaya bakmadan yürümeyi özledim. “
Sahi karanlığı sormuştuk kadına. Karanlık, tanımadığı bir elin onun vücuduna dokunmasıydı; karanlık, sokakta bir gözün arkada yürümekti ve karanlık, korkuyla yaşamaktı. “Ben bir nevi kurtuldum, daha nicesi bu acıyla bu gerçekle yüz yüze. Kurtulmaları, bu dehşetlerin önüne geçilmesi tek temennim. Kalbim o kız kardeşlerimle”  diyerek bitirdi sohbeti kadın. 
Bu acıların önüne ne “kız çocuklarımıza çığlık atmayı” öğreterek, ne “fıtrattır” açıklamalarına göz yumarak ve her gün tecavüze uğrayan öldürülen kadınların çığlıklarına “sessiz kalarak” önüne geçemeyeceğimizi hatırlattı Kadın’ın hikâyesi.

ÖNCEKİ HABER

Doğum kontrol ol ol ol, ihaneti ti ti ti…

SONRAKİ HABER

Tak eder canına elbet bir gün kadınların

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa