07 Ocak 2015 16:26

Onurlu bir direnişi ziyaret ettik

Biliyoruz ki Suruç’a her ne kadar yardım götürmek için gittiysek de bir maduriyeti değil onurlu bir direnişi ziyaret ettik. Suruç’ta biz Kürdistan’ın dik duruşunu, onurlu direnişini gördük

Paylaş

Elif ATAM
Dilan Sultan ARMUTLU
Deniz YILMAZ
Halit Armay Lisesi
İstanbul

Kışın soğuk günleri bastırdı. Suruç’ta, Kürdistan’daki diğer kamplarda olduğu gibi zorlu günler başladı. Bizler de Kobanê’de yaşanan IŞİD vahşetine karşı direnen Kobanêli kadın ve çocuklarla dayanışmak için bir süredir ‘Kız Kardeşlik Köprüsü’ kampanyası yürütüyoruz. Etrafımızdan, okulumuzdan topladığımız yardımları 26 Aralık’ta bizzat ulaştırma fırsatı bulduk. Heyecanla düştük Suruç yoluna...

Suruç’a girişimiz ummadığımız şekildeydi. Otobüsün geçtiği sokaklarda insanlar zafer işaretleri ve zılgıtlarla karşıladılar bizi. Önce sınırda bir köye gittik. Otobüsten indiğimizde etrafımızı çocuklar sardı. Sarılmalar, öpmeler... Şimdi düşünüyoruz da üçümüz de hiç tanımadığımız birine böyle davranmazdık. O topraklar; önyargının kurbanı olmayan topraklar...
O köyde yoksulluk vardı, elleri ayakları donmuş çocuklar...

Bu ilk göze çarpan şeydi. Tüm bunlara rağmen ikinci göze çarpan şey ise umuttu. İnsanların o köyde nöbet tuttuğunu öğrendik. Umutlu bir bekleyiş hakim. Duvarlarda pankartlar, çekilen halaylar, atılan sloganlar... Herkes tek yürekten haykırıyordu; ‘’Biji Berxwedana Kobanê!’’

İLÇENİN ETRAFINA SERPİLMİŞ ÇADIR KENTLER

Kampları ziyaret etmeden önce ilçeyi gezme fırsatı bulduk ve o zaman daha iyi anladık ki Suruç’ta turistten  farkımız yoktu. Dili, rengi başka olan bir yere gitmiştik. Ekmek almak için girdiğimiz bir dükkandaki adam Türkçe bilmiyordu. Kimse Türkçe bilmiyordu. Türkçe bilmek Kürdistan’da adeta ayrıcalıktı(!)

Suruç’ta ilçenin etrafına serpilmiş çadır kentler var. Etrafı tel örgüyle çevrilmiş çadır kentler ve tel örgülerin arkasında tüm masumiyetleriyle bize bakan çocuklar var. Çadır kenti ziyaret etmeden önce Suruç Belediye Eşbaşkan yardımcısı bize kamplardaki bu düzenin oluşmasında zorlandıklarını bunun zaman aldığını anlattı. Gelen yardımların aylık olarak dağıtımının yapıldığını söyledi.

Kamplarda kadınlar için ‘Male Jin’ adında dayanışma evi kurduklarını öğrendik. Kampta bir de kadın atölyesi var. Kürt kadınına inanıyoruz diyor ve daha sonra çadır kenti ziyarete başlıyoruz.

Hiçbirimiz daha önce çadır kentteki kadar benimsenip sahiplenildiğimizi hatırlamıyoruz. İnsanlar yıllardır görmedikleri akrabalarına sarılır gibi içten ve sıcak... Bunların ardından küçük bir kız çocuğu yanımıza gelip bize bir şeyler söyledi. Tabi ki anlamadık dediğini ve Kürtçe bilen başka birine sorduk. Bizi evine davet ettiğini öğrenince şaşırdık. O kadar güzel bakıyordu ki kıramadık. Elimizden tuttu ve bizi küçük bir çadırın önüne götürdü. Çadırı açıp bize eliyle içeri girmemizi işaret etti. Çekinerek içeri girdik. Daha önce hiç bu kadar farklı hissetmemiştik çünkü o durumda o yoksullukta bile tüm misafirperverlikleriyle bize kalacak yeriniz yoksa bu gece misafirimiz olun diyebiliyorlardı...

Çadır kentten, Suruç’tan ayrılma vakti geldiğinde insanlar kendi çocuklarını yolcular gibi yolculadılar bizi. Zafer işaretleriyle girdiğimiz Suruç’tan yine zafer işaretleriyle ayrıldık. Ve biliyoruz ki Suruç’a her ne kadar yardım götürmek için gittiysek de bir maduriyeti değil onurlu bir direnişi ziyaret ettik. Suruç’ta biz Kürdistan’ın dik duruşunu, onurlu direnişini gördük.

ÖNCEKİ HABER

İddiaya girerim sosyalizm kazanacak

SONRAKİ HABER

Emekçileri Okumak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa