Roboskî günlüğü
Roboskî-Der’e gidiyorum, orada katliamdan sağ kurtulan tek kişi olan Servet Encü ile sohbet ediyorum. Olaydan sonra kaçağa tekrar çıkıp çıkmadığını sorduğumdaysa açlıktan ölmemek için kaçağa çıkmak zorunda olduğunu söylüyor
Beyar ÖZALP
Van
Annesinden sessizce doğan, ateşin de bedenlerini sessizce yediği çocukların hikayesidir Roboskî...
Bu hikayeyi yerinde yaşayanlardan dinlemek ve katliamın 3. yıldönümü için yapılacak anma etkinliklerini izlemek için Van’dan Roboskî’ye doğru yola çıktım. Bu yolculuk esnasında aklımda ilk defa gideceğim Roboskî ile ilgili bazı sorular vardı. Bu sorulardan en öne çıkanı ise Roboskî’de katliamdan sonra yaşamın nasıl değiştiğiydi. Roboskî’ye yaklaştıkça minibüs şoförü ile olan sohbetimizin konusu da kaçakçılık olarak değişiyor. Şoför yol boyunca dağlardan kaçakçılık yollarını gösteriyor ve gösterdiği yollardan biri dikkatimi çekiyor. Çünkü o yol 500 metre gerisinde kimlik kontrolü yapılan askeri karakolun tam karşısında ve geçişlerin görülmemesi imkansız gibi bir şey.
Uzun bir yolculuğun ardından Roboskî’ye varıyorum. Roboskî’de büyük bir telaş ve koşuşturmaca vardı ve ben de kendimi birden koşuşturmanın içerisinde buldum. Roboskî-Der’e gidiyorum ,orada katliamdan sağ kurtulan tek kişi olan Servet Encü ile sohbet ediyorum.
Olaydan sonra kaçağa tekrar çıkıp çıkmadığını sorduğumdaysa açlıktan ölmemek için kaçağa çıkmak zorunda olduğunu söylüyor.
Siyahlar içerisinde giyinen Roboskîli anneler bir yandan katledilen çocukların fotoğraflarını anma etkinliklerine hazırlarken diğer yandan köye anma etkinlikleri için gelen ben ve diğer misafirlere çocuklarının hikayelerini anlatıyorlar. Fotoğraflara bakarken dikkatimi doğum tarihleri çekiyor, bugün yaşalardı ya lise ya da üniversite okuyor olacaklardı.
BURADA HERKES KATİLİNİ TANIYOR
Roboskî-Der içerisinde hüzün yaşanırken dışarıda ise bir heyecan ve mutluluk vardı. On Roboskîli genç kız, katliam zamanı yaşadıklarını ve katledilen yakınlarına olan özlemlerini yazdıkları “Roboskî’de yazdık” adlı kitaplarının basılı halini ilk kez görüyordu. Katliamdan sonra kimseye anlatamadıklarını kitapta anlatmışlardı.
Oradan ayrıldıktan sonra mezarlığa gidiyoruz. Mezarlığa vardığımda her bir anne evladının mezarının başına gidip ağıtlar yakmaya başladılar.
Bu ağıtlarda evlatlarına duydukları özlemin yanı sıra katliamın baş sorumlusu olan AKP Hükümetine olan öfke vardı. Mezarlıkta dolaşırken Hamza Encü’nün mezarı dikkatimi çekiyor. Evladının mezarının başındaki Kadriye Ana iki küçük torunuyla beraberdi. Amcalarının mezarının başında olan sanki iki küçük kız çocuğu değil de iki yetişkindi. Burada ne yapıyorsunuz diye sorduğumda amcalarını ziyaret ettiklerini ve yarına hazırlık yaptıklarını söyledi Yasemin. Bir sonraki günün katliamın yıl dönümü olduğunu ve amcasının katillerinden hesap sormak için herkesin Roboskî’ye geleceğini biliyor o da. O anda bir Roboskîli arkamdan, “Burada herkes katilini tanıyor.” diye sesleniyor. Roboskîli gençler ‘34’ler yaşıyor Roboskî Direniyor’ sloganını bir süre attıktan sonra hep beraber mezarlıktan ayrılıyoruz. Roboskî bir yandan adalet arayışı içindeyken diğer yandan bu mücadelelerinden vazgeçmeleri için baskı yapanlara ve katliamı unutturmaya çalışanlara karşı direniyor.
Sabahın erken saatlerinde “Roboskî’ye Adalet” sloganlarının sesiyle uyanıyoruz. Anma etkinliğinin ardından on binlerce kişi kilometrelerce uzaklıktaki mezarlığa kadar yürüdüler.
Mezarlık yolunda sohbet ettiğim bir anne, Erdoğan’ın milyonca dolar çalan oğlunu yargılatmadığını ancak ekmeği için sınırı geçen oğlunu katlettiğini ve Erdoğan’ın her seferinde çocuk katili dediği İsrail’den hiçbir farkı olmadığını söylüyordu. Mezarlıkta anneler adına konuşan Emine Ana adalet arayan Roboskîliler ile onlara destek veren öğrencilerin değil asıl katillerin yargılanmasını istedi. Yurttaşlar Roboskî’de adalet yerini buluncaya kadar yatıp kalkıp Roboskî diyecekleri sözünü Roboskîlilere vererek köyden ayrıldılar.
GİTMEKTEN BAŞKA ÇARESİ YOK
Mezarlık dönüşü katliamda hayatını kaybeden Şiwan Encü’nün evine misafir oluyorum. Heyam Ana’ya Şiwan’dan sonra nasıl geçindiklerini soruyorum çünkü eşi ölmüş. Odanın bir köşesinde oturan 13 yaşındaki Sinan’ı işaret ediyor bana. Sinan ne iş yapıyor diye sormuyorum çünkü biliyorum ki Roboskî’deki tek geçim kaynağı kaçağa gitmektir. Sinan abisinin ölümünden sonra okulu bırakmış ve 3 katırıyla beraber kaçağa gitmeye başlamış. İlk gittiğinde onla beraber kaçağa giden birçok kişi daha 10 yaşında olduğu için neden kaçağa geliyorsun diye tepki gösteriyorlarmış. “Yaptığı iş tehlikeli, gidip gelirken yüreğim ağzıma geliyor ama gitmekten başka çaresi de yok.” diyor Heyam Ana.