Maden işçilerinin savunduğu kent
Bir madenci şehri olan Şaxtyorsk’te savaş öncesi 50 bini aşkın kişi yaşıyordu. Bilhassa yazın, temmuz sonları ile ağustos başlarında burası önemli bir cepheye dönüştü...
Eskinin Ukraynası, günümüzde ise artık fiili olarak Donetsk Halk Cumhuriyeti (DNR) olan topraklarda, yaz dönemi Ukrayna ordusu tarafından işgale uğrayan ve çatışmaların yoğunlaştığı yerleşim birimlerinin bir tanesi de Şaxtyorsk kentiydi. Geçmişi topu topu sadece 1953 yılına kadar giden ve isminden de anlaşılacağı gibi bir madenci şehri olan Şaxtyorsk’te (Şaxt: Maden, Şaxtyor ise Madenci demek) savaş başlamadan önce 50 bini aşkın kişi yaşıyordu. Bilhassa yazın, temmuz sonları ile ağustos başlarında artık herkes tarafından bilinen bir cephe halini almıştı Şaxtyorsk muharebesi.
Donetsk kent merkezinin doğu istikametinde, Lugansk Halk Cumhuriyeti (LNR) sınırlarına yakın bir noktada yer alan bu ufak şehirde Ukrayna ordusu, halk milisleri tarafından püskürtüldükten ve Yenirusya (Novorossiya) yönetimi kontrolü tamamen eline aldıktan sonra sonbahardan itibaren nispeten sakin bir döneme girilmişti. Eylül ayından itibaren yaralarını hızla sarmaya başlayan Şaxtyorsk’ta yaşananları canlı tanıklarından dinlemek ve olan biteni yerinde gözlemlemek üzere kente gidiyoruz.
TATARİN VE ALEKSANDR’IN HİKAYELERİ
DNR Enformasyon Bakanlığından, kentin askeri kumandanının irtibat bilgilerini alıp kendisiyle iletişim kurduktan sonra Donetsk’ten oldukça sert bir kış günü yola koyuluyorum. Kent otogarında DNR ordusundan “Tatarin” kod adlı bir asker beni alıyor. Arkası orak-çekiç ve kızıl yıldız figürlü araca biniyorum.
Savaşta hasar gören ve topyekün tamir ettiklerini söylediği aracın vites kolunun yanına otomatik tüfeğini koymasıyla yola koyuluyoruz. Bu ara milislerin çoğunda geçerli sakal modası Tatarin’de de var. Burada doğmuş olsa da dedeleri Tataristan’dan göç etmişler. Bundan dolayı da arkadaşları ona “Tatar” lakabını takmış. 35 yaşındaki Tatarin’in, pek çok genç milisin aksine, eskiden Ukrayna ordusunda görev yapmasından ötürü askeri eğitimi varmış. Savaşın öncesi için “Madende kömür işçisiydik şehirdeki erkeklerin çoğunluğu gibi” diyor Tatarin. O cepheye gittiğinde maden henüz çalışsa da sonradan o da durmuş ve işlerini kaybeden önemli bir işçi kitlesi kentlerini savunmak üzere halk milislerine yazılmışlar.
METAL İŞÇİSİ SAŞA
Bize rehberlik edecek Svetlana ile yanında halk milislerinden Aleksandr (Saşa) adında bir asker daha katılıyor ekibe. Ayaküstü Saşa ile de sohbete koyuluyoruz. Onun Tatarin’den farkı, savaşa kadar en ufak bir askeri eğitiminin olmaması. Eski Afganistan savaşı gazileri (Onlara Afganlılar deniyor) ile eski Ukrayna ordu ve polis teşkilatından olup DNR saflarına geçenlerden eğitim almışlar. Boşanmış Tatarin’den farklı olarak o evli ve çocuk sahibi. Savaş bizzat kentlerinin içine kadar sirayet ettikten sonra ailesini Rusya’ya göndermiş. Onlar da bir süredir resmi açıklamalara göre sayıları 800 bini geçen Donbass kökenli mülteciler olarak Rusya Federasyonu’nda, yurtlarda barınıyorlar. “Rusya onlara iyi bakıyor” diyor.
‘SAVAŞÇILARIN ÇOĞU ESKİ İŞÇİ’
Tatarin gibi onun da eski bir metalurji işçisi. “Zaten bizim buradaki savaşçıların ezici çoğunluğu eskinin işçisi” diyor. Yazın 150 bin kişilik Ukrayna ordusuna karşı 20 bini geçen milislerin şu andaki sayıları ise 30 bini aşmış durumda. Ukrayna’yı “fethetme” veya “zapt etme” gayelerinin olmadığını belirtiyorlar. Söz konusu bölgelerle olası bir birleşme veya oralara ‘yardıma gitme’ durumunun ancak oralarda yaşayan çoğunluğun rızasıyla gerçekleşebileceğini söylüyorlar.
EĞİTİM KURUMLARININ YARISI HASAR GÖRDÜ
Kentin eğitim politikaları baş sorumlusu İvana Viktoryevna savaş sürecinde ve ertesinde temel eğitim alanında yaşanan temel problemleri anlatıyor: “Çatışmalar sırasında İl Eğitim Müdürlüğü çok ciddi zarar gördü. Çok fazla sayıda top, mermi ve bomba isabet etti. Gene pek çok kreş ve çocuk bahçesi de çatışmalarda hasar gördükleri için işler halde değiller. Ekimin başlarından itibaren adeta seferberlik ilan etmek suretiyle, tamamen kendi çabalarımızla, velilerin, bireysel gönüllülerin ve de bir takım özel firmaların fiziksel ve maddi yardımları ile ve elbette Rusya’dan gelen insani yardım konvoyları sayesinde onarım çalışmaları sürüyor. Şu ana kadar hasarlı yapıların yüzde 70’ini onardık. Ancak bir hafta kadar önce şehrin çeperinde patlak veren çatışmalarda 9 No’lu okulun tüm cam ve çerçeveleri tuzla buz oldu. 1. ve 2. seviyede yüksek okullar ile teknik okul henüz tamamen restore edilmemiş olsa da bir şekilde kapılarını öğrencilere açtılar.
“Merkezi ısıtma sezonu bu yıl da her şeye rağmen zamanında 15 Ekim’de başladı. Gıda yardımına gelecek olursak, maalesef henüz oldukça sınırlı miktarda. Çocuklarımızı esas olarak Rusya’nın yaptığı yardımlar ile besliyoruz. Kreşlere giden çocuklarımızın sayısı 1500, ilk ve orta öğrenim kurumlarında öğrenim görenlerin toplamı ise 3 bin 600. Öğrenci velileri çok büyük ölçüde gönüllü olarak yıkık ve hasarlı haldeki okulların onarımında çalışıyorlar. Ağustos ayında kent sathında çarpışmalar hâlâ sürdüğü için söz konusu çalışmalar ancak eylül ayında başlayabildi”
Halk Cumhuriyeti ilan edildikten sonra müfredat ve derslerde değişiklikler olup olmadığı sorumuza ise, “Elbette bunun için en başta mevcut öğretmen kadrosunun eğitimden geçirilmesi gerekiyor. DNR Yönetimi bilhassa Rusça, Ukraynaca ve tarih öğretmenlerine dönük olarak özel bir eğitim programı hazırladı” yanıtını veriyor.
Son sözleri ise barış talebi oluyor: “Bir an önce, hem cumhuriyetimiz hem de Ukrayna tarafının anlaşıp barışı tesis etmelerini istiyoruz canı gönülden.”
SAVAŞIN İZLERİ HER YERDE
Savaşta harap olan bazı yapıları bizzat yerinde görmek için rehberimiz Svetlana Nikolayevna Mayşçuk, şoförümüz Tatarin ve korumamız Aleksandr ile yola çıkıyoruz. İlk durağımız belediyeye ait “Olimp Spor Sarayı”. Tüm cam ve çerçeveleri yerle bir olan binanın ön cephesinin her yanı mermi izleriyle kaplı. “Şaxtyorsk Devlet Antrasit (Temel bir taş kömürü çeşidi) Kurumu”nun binasının beyaz taştan yapısı, yoğun ateş sırasında çıkan yangın sonucu simsiyah olmuş.
Svetlana, “Burada 300’ü aşkın kişi çalışıyordu. Şehri terk etmeyenler başka mekanlarda aynı kurum çatısı altında devam ediyorlar. Yüzde sekseni aştı dönenler. Dönmeyenler ise başka şehir ve ülkelerde iş bulanlardır” diyor. Bizi bekleyen araca yönelirken ise tam karşı tarafımızda hasar görmüş V.İ. Lenin heykelini fark ediyorum. Açık renkli bronz anıt da savaşın gazabından nasibini almış, bel kısında yarık açılmış.
KREŞLERİ DAHİ HEDEF ALDILAR
Savaştan ciddi zarar gören ve halen kapalı bulunan büyükçe bir anaokuluna geçiyoruz. “Syetlyaçok” adındaki kreşle ilgili bilgileri de rehberimiz Svetlana veriyor: “Kentte 16 anaokulu vardı. Bunların 11 tanesi Kiev birliklerince doğrudan hedef seçilip veya uzaktan rastgele açılan ateş sonucu zarar gördüler. Bir tanesi dışında hepsinin onarımları bitti”
Kentin yegane eğitim ve pedagoji enstitüsü de yerle bir olmuş durumda. Neredeyse yarısı tamamen çökertilene kadar bombalanmış. Svetlana, “Burada bilhassa anaokul eğitmenleri ile ilkokul öğretmenleri öğrenim görüyorlardı. Donetsk bölgesinde bunun gibi kurumlardan fazlaca yok. Eğitim hemen yanda bulunan öğrenci yurtlarında güç bela sürdürülmeye çalışılıyor. Uzmanlar yakında gelip bakacaklar, kurtarılabilirse bir ihtimal tamir edilmeye çalışılacak, yoksa tamamen yıkılıp yerine yenisi yapılmaya çabalanacak. Burada ölen yok ama az ilerideki vergi dairesinin koruma memurları hayatlarını kaybettiler” diye anlatıyor.
‘LENİN SOKAĞI’NDA BİR BİNA
Sivil konutların da zararı büyük. Lenin Sokağı üzerinde 9 katlı bir binanın önündeyiz. Binada can kaybı olmamış. Yenirusya halk milisleri, otobüsler getirip konutlardaki insanları hızlı bir şekilde tahliye etmişler. Bu binada 70’ten fazla daire tamamen yanıp, bütünüyle kullanılamaz hale gelmiş ve 200’den fazla sakini tüm eşyalarını da kaybetmişler.
Svetlana, “Önemli bir bölümünü Donetsk’te yurtlara taşıdılar. İmkanı olanlar diğer kentlerdeki yakınlarına ve tanıdıklarına gittiler. Yine azımsanmayacak bir kitle, Azak Denizi kıyısındaki pansiyon ve motellere yerleştirildi. 69 adet büyük konut binası zarar gördü, bunlardan 50 kadarı ağır hasarlıydı. Altyapı da zarar gördü. Elektrik hemen kesildi ve uzun süre de verilemedi. Şehre gaz veren vanalar ise zamanında müdahale ile baştan kapatılarak muhtemel bir felaket önlenmiş oldu. 3 hafta ile 1 ay arasında tüm şehre ne gaz ne de su verilebildi” diyor.
İLAÇ SIKINTISI BÜYÜK SORUN
SON durağımız şehrin en önemli devlet hastanesi oluyor. Hastane Başhekim Yardımcısı Natalya Stephanovna fotoğrafının alınmasını kibarca reddediyor ama sorularımızı yanıtlıyor.
Savaşta yaralananlar sanıyorsak esas olarak burada tedavi ediliyor?
Evet aynen öyle. Hem askerler hem de sivillerin tedavisi burada gerçekleşti.
Sadece DNR halk milisleri mi kabul ediliyor yoksa Ukrayna ordu mensuplarının da getirildiği oluyor mu?
Onlardan sadece temmuz sürecinde getirdiler. Sonrasından bugüne kadar yalnızca halk milisleri getirilmeye başlandı. Ancak bizlerin bu konuda tarafsız olduğunu söyleyeyim.
Malzeme ve ilaç eksikliği sorunları yaşıyor musunuz?
Öncelikle ilaç yetersizliği felaket derecede bir sorun. Askeri komutanlar bu noktada bazı şeyler organize etmeye çalışıyorlar. İkinci olarak teknik ekipman konularında bir takım sivil toplum örgütleri yardım ediyor. Savunma bakanlığı bazı şeyleri temin ediyor.
İlaç sevkiyatı büyük ölçüde Rusya’dan gideriliyor. Geri kalanlar ise özel girişimler eliyle giderilmeye çalışılıyor. Bir de büyük miktarda insülin yetersizliği sıkıntısı var. Bu da bir nebze Renat Akhmetov’un Fon’undan karşılanıyor. (Akhmedov, Eski Ukrayna’nın Donetsk kökenli kömür-demir-çelik sanayisi zengini)
Ameliyat yapılabiliyor mu?
Genel olarak evet. Ancak belli gün ve saatlerde... İnsani yardımlar ve diğer yardım edenler sağ olsunlar. Yapamadığımız zaman Donetsk’e yolluyoruz. Doktor kadromuzdan 10 kişi bu süreçte gittiler. Geri dönüp dönmeyecekleri de belli olmadığından onların yerine bir takım uzman doktorları aramaya başlamış durumdayız.
Gıda yardımı alabildiniz mi hastane olarak?
Sadece bir kere maalesef. O da ekim ayındaydı. Kişi başına 12 kilogram kadar düşen büyük paketlerdi. Kişi başına derken; her doktora bir adet. Dolayısıyla da onun ailesine bir paket düşmüş oluyordu. Yani çocuklar sayılmıyordu.