11 Ocak 2015 04:17

Yaraya tuz basmak

Deri renklerinden başka hiçbir ortak yönleri olmayan zengin ve toprak sahibi beyazlarla kendilerini aynı saflarda buldular ve siyahlara düşman olmanın getirdiği ayrıcalıkların az da olsa keyfini sürdüler. Böylece, ekonomik ve sosyal olarak siyahlardan hiç bir farkı olmayan fakir beyazların ağızlarına bir parmak bal çalınmış, siyahlarla işbirliği yapmalarının ve hakim sınıflara karşı örgütlenip ayaklanmalarının önüne geçilmiş olundu.

Yaraya tuz basmak

Ayşe TAŞKIRAN

ABD’de geçtiğimiz haftalarda iki polisin siyah bir genç tarafından öldürülmesi, son aylarda eşitlik talepleriyle ülke çapında gösteri yapan siyahlara zaten karşı olan gericilerin ekmeğine yağ sürdü. Aynı gün basına demeç veren polis sendikası başkanının iki polisin öldürülmesinin sorumluluğunu göstericilerin üzerine yıkmasıyla başlayan suçlama oyunu, zaten açık olan yaraya tuz bastı.  Siyahlara karşı uyguladıkları aşırı şiddetin dozunu daha da arttırmaları için polisin eline koz verdi.

IRKÇILIĞIN TARİHİ TEKERRÜRDEN Mİ İBARET?

ABD’de ırkçılığı tarihi çerçevesi içinde değerlendirmek gerek. “Beyaz ırk” anlayışını suni olarak yaratıp siyahlara düşman etme oyunu 17. yüzyılda başladı. Başlangıçta borçlarını ödemek için boğaz tokluğuna çalışan göçmen fakir beyazlara toprak sahipliği hakkı gibi bazı imtiyazların ve köleleri kontrol etme sorumluluğunun verilmesi, kendilerini siyahlardan daha üstün görmelerine neden oldu.* Deri renklerinden başka hiçbir ortak yönleri olmayan zengin ve toprak sahibi beyazlarla kendilerini aynı saflarda buldular ve siyahlara düşman olmanın getirdiği ayrıcalıkların az da olsa keyfini sürdüler. Böylece, ekonomik ve sosyal olarak siyahlardan hiç bir farkı olmayan fakir beyazların ağızlarına bir parmak bal çalınmış, siyahlarla işbirliği yapmalarının ve hakim sınıflara karşı örgütlenip ayaklanmalarının önüne geçilmiş olundu. O gün bugün hakim sınıflar bu ayrımcılığı günümüze kadar körüklemekte kusur etmediler. Kısaca tarihte köklenen “böl ve yönet” oyunu günümüzde hala sahnelenmekte.

YANGINA KÖRÜKLE GİTMEK

Üç hafta önce iki polisin öldürülmesi olayı da bu oyuna eklenen bir sahne oldu. Bu konuda en çok iş tabii ki basına düşüyor. Polis tarafından öldürülen siyah gençler için aynı hassaslığı göstermeyen gerici basın, iki polis öldürme olayını günlerce ağızlarından düşürmemekle kalmayıp halk arasında korkuyu ve siyahlara karşı nefreti körüklemek amacıyla göstericileri suçlu duruma düşürmeye çalışıyor. Bunun en güzel örneği göstericilerin attığı sloganları haber bültenlerinde değiştirerek vermeleri oldu. Aslı “Katil polisler hapse girene kadar durmayız, duramayız (We can’t stop, We won’t stop, Till killer cops are in cell blocks)” olan sloganı “Durmayız, Duramayız, Bir polis öldür (We can’t stop, We won’t stop, So kill a cop)” diye değiştiren bir haber kanalı, daha sonra tepkiler üzerine özür dileyerek bunun bir “montaj hatası” olduğunu öne sürdü.
Basın bir taraftan iki polisi öldürdüğü iddia edilen Ismaaiyl Brinsley’nin yasal gösteri haklarını kullanan tüm siyahları temsil ettiği fikrini yaymaya çalışırken, diğer taraftan da bu barışçı hareketi halkın gözünde karalamayı hedefliyor. Aynı zamanda gerici kitlelerin derisi “siyah” olduğu için zaten sevmedikleri ABD devlet başkanı Obama’ya karşı olan nefretlerini de körüklemiş oluyor.

ÖLENLE ALAY ETMEK

Güney Kaliforniya’da emekli bir polis için düzenlenen yardım galasında Michael Brown’un ölümü bir şarkıyla kutlanıyor; eski bir şarkının sözleri değiştirilip, polis tarafından öldürülen bu gencin adı “sokak köpeği”, “beyni asfalta dağıldı” gibi sözlerle anılıyor. Öte yandan, NewYork’ta polisler ve yandaşları geçen haftalarda bir polis tarafından boğazına bastırılıp boğularak öldürülen Eric Garner‘la alay edercesine üzerlerine “Nefes alabiliyorum” yazılı kıyafetlerle resim çektiriyorlar.
Bu arada öldürülen iki polisin cenazesi kaldırılana kadar sessiz olmaları istenen göstericiler daha da büyük kalabalıklarla sokaklara çıktı. Polise güven sıfıra indi. Hatta iki polisi öldürme olayının provokasyon olabileceği olasılığı bile sosyal medyada yayılmaya başladı.

ASIL SORUN KURUMLAŞMIŞ IRKÇILIK

Michael Brown’un ölümü ile dalga geçip şarkı söyleyen polisler nasıl tüm ABD polis gücünü temsil etmiyorsa, polisleri öldüren bir siyah da haklarını aramak için gösteri yapan tüm siyahları temsil etmiyor. Burada önemli olan göstericilerin polisin kendisine değil polis şiddetine karşı tepki gösterdiklerini anlayabilmek. Sistemli ve kurumlaşmış ırkçılığı hedeflediklerini algılayabilmek. Eğitim, yerleşim alanları, iş imkanları ve her türlü devlet hizmetlerinde olan belirgin ayrımcılığın son bulmasını talep ettikleri için sokaklarda olduklarını anlayabilmek. Polisin tavrı, tedavi edilmeyen bu toplumsal hastalığın, ırkçılığın, yalnızca gün ışığına çıkan belirtisi.   

OYUNUN SON PERDESİ

Siyahlar ve beyazlar birbirine yine düşman. Oyunun son perdesi başarıyla sahnelendi ama perde daha inmedi. Halk arasında korku yaratmanın, insanları kontrol etmenin en etkili yolu olduğu bir kez daha ispatlandı.  Güvenlik korkusuyla polis ve devlet korumasını, özgürlüklerinin ellerinden alınmasını göze alarak talep eden halk, hakim sınıfların tam da istediği konuma geldi.
Ne yazık ki bu olaylar ABD’de insanları bölerek korku ve düşmanlık yaratılmasından menfaati olan kesimler tarafından son damlasına kadar kullanılıyor ve bundan sonra da siyahlara karşı daha da artacak olan orantısız polis gücünü desteklemek için kullanılmaya devam edilecektir.

* Tim Wise, timwise.org

Evrensel'i Takip Et