11 Ocak 2015 04:04

Kadının fıtratında ölüm yok!

Kadın cinayetleri, kadın katilleri, çocuk istismarları, çocuk gelinler, ensest üzerine hiç konuşmayan siyasilerin, kadınların kılık kıyafetinden kahkahasına kadar karışması tesadüf değildir. Bu zihniyet tüm samimiyetsizliğini kendi yaşam pratikleriyle gösteriyor.

Paylaş

Aylin NAZLIAKA*

Kadınların hak mücadelesi tüm dünyada yüzyıllardır süregelen varoluş mücadelesidir. Toplumsal cinsiyet rollerinin kadınlara biçtiği hayat biçimi eril zihniyetler tarafından politikalara dönüştürülerek kadınlar baskı altına alınmaya çalışılmaktadır.
Bir toplumu tutsak etmenin yolu kadınları baskı altına almaktan geçmekte... 13 yıllık AKP hükümetleri döneminde sıklıkla gündeme getirilen ve uygulanan beden politikalarının nedeni de budur. Öncenin Başbakan’ı, bugünün Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ve eylemleriyle başlayan kadına yönelik beden politikaları hükümetin tüm unsurları tarafından siyasi hamleler olarak hayata geçirilmektedir. Kadınların kaç çocuk doğurması gerektiğinden başlayarak, o çocukları nasıl doğuracaklarına, kürtajın cinayet, doğum kontrolünün ise vatan hainliği olduğuna kadar yapılan her açıklama ve uygulama kadını bedeni üzerinden kontrol altına almaya yönelik girişimlerdir.
Türkiye’de kadınlar yeni haklar elde etmek için mücadele etmeyi unutmak üzere, çünkü var olan haklarını zar zor korumaya çalışıyorlar. Birçok kadın en temel hak olan yaşama hakkını dahi koruyamıyor. Kadın haklarının güvencesi olması gereken Bakan ise kadın katillerine “elleri kırılsın” diyerek acz içinde mırıldanıyor.
Hiç şüphesiz; AKP hükümetleri dönemi toplumsal cinsiyet eşitliğinin dibe vurduğu dönemlerdir. Bu süreçte kadınlar sadece kadın oldukları için öldürülmekte ve şiddete maruz kalmaktadırlar. Muhafazakar toplum yaratmak için kadını baskı altına alarak kadın bedeni üzerinden politikalar üretmek gerekmektedir. AKP hükümetleri de göreve geldikleri günden bugüne bu politikaları söylemde ve eylemde uygulayarak kadını kurban olarak belirlemişlerdir.
Kadını anne kimliği üzerinden tanımlayarak aile içinde eriten bu zihniyet, çocuk ve yaşlı bakımını kadının görevi olarak görmektedir. İlköğretim döneminde türbana sokulan kız çocukları, 9 yaşında cinsel bir obje haline getirilmekte ve baskı altına alınmaktadır. Bu aşamada bir kez daha görüyoruz ki laiklik, öncelikle kadın özgürlüğü açısından vazgeçilmezdir, olmazsa olmazdır. Laik eğitimden vazgeçilmesi demek kadınların nefes alamadığı bir Türkiye yaratılması demektir.

AKP KADINLARA KARŞI İNSANLIK SUÇU İŞLİYOR

AKP hükümetleri döneminde kadına yönelik yapılan yasal düzenlemeler kadını aile içinde tanımlayan, kadının kimliğini annelik üzerinden kuran, kadını geleneksel roller içinde tanımlayan bir zihin haritasının ürünüdür. Erkekler, özellikle de erkek siyasetçiler sürekli olarak kadınlara nasıl yaşamaları gerektiği konusunda ahkam kesmektedir. Bu tür konuşmalarına ilişkin de hiçbir anormallik görmemektedirler. Independent Gazetesi’nin yılın en cinsiyetçi sözleri arasında Bülent Arınç’ı örnek vermesi çok doğaldır.
Şiddet gören kadınları koruyamayan, kadını çalışma hayatının dışına atmaya çalışan zihniyet “kutsallık” ve “yücelik” kavramları üzerinden kadını eve hapsetmektedirler. Kadınların anne olma veya olmama tercihi üzerine bile konuşmaktan çekinmeyen bu sözde muhafazakarlar, anneliğin biyolojik bir durum olduğu gerçeğinin üstünü örtmeye çalışmaktadırlar. Bazı kadınlar çocuk sahibi olabilir, bazı kadınlar olamaz, bazı kadınlar da anne olmak istemeyebilirler. Bunun üzerinden kadınlara yönelik saldırgan söylemlerle siyaset yapmak düpedüz insanlık suçu işlemektir.
İktidar mensuplarının kadını hedefleyen söylemleri Türkiye’de kadına yönelik şiddetin de en önemli artış nedenlerinden birisidir. 2014 yılında erkekler 281 kadını öldürdü, 109 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 561 kadını yaraladı, 143 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu. Bu rakamlar birer istatistik olmanın çok ötesinde Türkiye’de kadınların yaşamak için verdikleri kavganın fotoğrafını da çekmektedir.
AKP zihniyeti Bakanlığın adından kadın ifadesini çıkardığı andan itibaren artan dozlarla kadını çalışma hayatından ve sosyal hayattan çeken politikalar üretmektedir. Türkiye’yi kadınlar için kocaman bir hapishaneye çevirmeye çalışan bu zihniyet, Parlamento’da dahi kadının hak aramasına tahammül edememektedir.
Kadın cinayetleri, kadın katilleri, çocuk istismarları, çocuk gelinler, ensest üzerine hiç konuşmayan siyasilerin, kadınların kılık kıyafetinden kahkahasına kadar karışması tesadüf değildir. Bu zihniyet tüm samimiyetsizliğini kendi yaşam pratikleriyle gösteriyor. Örneğin; en büyük kariyerin annelik olduğunu söyleyen Bakanın kızı bir hastanede yöneticilik yapıyor. “Hamileler sokağa çıkmasın, çalışan kadının yuvası dağılıyor” gibi inciler döken pek muhterem zatın kızı bir telekomünikasyon firmasında direktörlük yapıyor.

DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ

Kadının bedeni üzerinden yürütülen siyasetin her seferinde ‘gündem değiştirme’ olarak değerlendirilmesi bugün Türkiye’de kadınların karşı karşıya kaldığı en önemli tehlikedir. AKP’nin söylem ve eylem birlikteliğinin gerçekleştiği alanlardan biri olan kadın politikaları, gündem değiştirmenin aracı değildir; siyasal İslam’ın bizzat en önemli gündem maddelerinden biridir. Bu politikaların daha çok seslendirilmesiyle kadın cinayetlerinin artması arasında doğrudan bir ilişki olduğu artık herkes tarafından görülmek zorundadır.
Koşullar ne olursa olsun; yılmayacağız. Mücadele edeceğiz; çünkü kadın devrimin, dönüşümün, değişimin ve barışın adıdır. Tam da bu nedenle kadınlar, muhafazakar otoriter rejimlerin hedefindedir. Çünkü kadın öğrendiğini çocuğuna öğretendir. Maalesef AKP hükümetleri dönemi kadının fıtratına cinayetleri, şiddeti, tecavüzü, tacizi yakıştıran bir dönem olarak tarihe geçecektir. Ancak kadının fıtratında ölüm değil, eşitlik vardır. Ve kadınlar eşitlik ve hak taleplerini direne direne kazanacaklar!

*CHP Ankara Milletvekili

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Tehlikenin farkında mısınız?

SONRAKİ HABER

Delirmek dışında bir kurtuluş bulamadık!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa