Kara Murat hanginiz?
'Je suis Charlie' yokken Bizans zindanlarını inleten bir nida var idi. Bizanslı gelir, 'Kara Murat hanginiz?' diye sorardı da, bütün akıncılar aynı cevabı verirdi: 'Kara Murat benim!' İfade özgürlüğü yürüyüşüne arka sıradan katılanların yasakları artırıp katilleri koruduğu memlekette Charlie ne arasın, sinemacısı da devletçisi de Kara Murat burada. (Fotoğraf: Devrim Acaroğlu)

Çağdaş GÜNERBÜYÜK
Renkli kostümler giymiş geçmiş zaman savaşçılarının sarayın merdivenlerine dizilmesinin ertesi günüydü. Fatih’in Fedaisi Kara Murat filminin galasının yapıldığı alışveriş merkezinin yürüyen merdivenlerin iki başında tarih kitaplarından fırlamış, rengarenk ipekli kıyafetler giymiş kadınlar bekliyordu. Osmanlı’da oyun bitmezmiş ya, kimine boy boy mızraklı, zırhlı askerler denk geliyor, kimine cariyeler. Mesela Cüneyt Arkın’ı, Şafak Sezer’i, Sedat Peker’i, bu ikinciler karşıladı, “ilk Osmanlıca davetiye” ile girilen galada.
Gala davetiyesi Osmanlıca olunca ne oluyor diye merak eden olursa, şu var örneğin; “AVM” kelimesi de böylece herhalde ilk kez Osmanlıca’da kullanılmış oldu. Uğruna bütün bir ülkeyi zehirli gazlara boğduran üç harfi Osmanlıca’ya çevirmenin, yeni Osmanlıcıların ilk işi olması ne kadar manalı. (Aynıymış zaten, dümdüz “AVM” diye yazmışlar – Özlem Bayrak’a teşekkürler.) Sonrası, bunun üstüne eklendi. Filmin afişine Sultan Mehmet’in sözü yazıldı: “Eğer kanımla yücelecekse Hz. Muhammed’in dini, durmayın kılıçlar, doğrayın beni.” Filmde de aynı cümle, başka düz repliklerin ortasında tüm eğretiliğiyle kullanıldı. Birbirinden çatık kaşlı Kara Murat ile Sultan Mehmet dini yaymak için çok istekli ve onlara engel olan Bizans’a karşı çok öfkeliydi. Çok kan döküldü, Spartaküs usulü efektlerle perdeyi kaplayana kadar döküldü. İlk röportaj Osmanlı’ya en yandaş olana, Yeni Şafak’a verildi. Kırk yıllık roman ve film kahramanı için “Tarihi olan olayların hemen hemen hepsi gerçek olaylardan uyarlama” gibi laflar edildi.
Merdivende kostüm partisinden Osmanlıca aşkına, kanlı, kılıçlı ajitasyonlardan, hayal ürünlerini tarihi gerçek diye yutturmaya kadar, epey tanıdık. “Kara Murat hanginiz?” dese biri, ağız birliği etmeye ne var? Kaç kuşaktan seyirci çocukluğundan, gençliğinden bu akıncıyı pek sevimli hatırlıyor olabilir hatırlamasına, ama bütün Kara Murat hikayelerinde Osmanlı’nın hep saldıran taraf olduğu ama mağdura yattığı, gidip başkasının toprağını, evini, ülkesini elinden aldığı da hatırlansın o zaman.
Küffar bilmez, “Je suis Charlie” yokken Bizans zindanlarını inleten bir nida var idi. Filmlerde en azından. Bizanslı gelir, “Kara Murat hanginiz?” diye sorardı da, esir alınmış bütün akıncılar aynı cevabı verirdi: “Kara Murat benim!”
İfade özgürlüğü yürüyüşüne arka sıradan katılanların yasakları artırıp katilleri koruduğu memlekette Charlie ne arasın, sinemacısı da devletçisi de Kara Murat burada. Bunların muradı delikanlılık, güçlülük, fedakarlık falan da değil, olsa olsa en kara hayali gerçek yerine koymak olur.
Herkes Osmanlıcı değil ya canım memlekette, aslan gibi ileriyi savunanlar da var. Sözcü’nün başyazarı Rahmi Turan gümbür gümbür yazıyor, acıması yok; “Osmanlı yönetimi öyle matah bir şey değildi” diyor. Hele Osmanlıca dendi mi, daha da sertleşiyor: “Şimdi tekrar o garip harflere dönmek istiyorlar. Akıl mı bu? İnanın bu karanlık düşüncelerden, Ortaçağ zihniyetinden kurtulamayan, halkı cehalet bataklığına itmek isteyen ilkel kafalardan tiksiniyorum.”
İyi de, Osmanlıyı sevmeyen bilmem kaç yüz bin okurunun gözünde “onlardan” olmadığı belli olan Rahmi Turan’ın o gün cariyeler dizili AVM merdivenlerinde ne işi vardı? Eh, Kara Murat’ın yaratıcısı gelmeden gala yapılmayacağına göre, romanların yazarı Rahmi Turan da yerini alacaktı. Ya, tabii. Kırk yıllık gazeteci, vaktiyle Günaydın’ı yönetirken Kara Murat’ın tefrikasını yazmaya başlamış, Kara Murat da 70’ler boyunca dokuz kere Cüneyt Arkın’lı filmlere uyarlanmıştı. Otuz küsur sene sonra demek ki sıra, davetiyesi “o garip harfler” ile yazılmış ilk galaya gelmişti.
Ne güzel iş. Memlekette ilericilik, gericilik, Osmanlıcılık, Cumhuriyetçilik, İdris Küçükömercilik falan siz biz tartışalım diye var zaten. Yoksa “Kara Murat hanginiz?” dedin mi, koro aynı telden, kafasındaki hayali tarih diye yutturmaya kalkacak. O zaman AVM’yi ha Türkçe yazmışsın, ha Osmanlıca. Savaş çığırtkanlığını ha dini alıntılarla yapmışsın, ha milli. “İfade özgürlüğünden yana bir Charlie değilsen teröristlerden yanasın” dayatması var da, “Kara Murat değilsen terörden, falandan, filandan yanasın” yok mu ikisinde de? Bu bir yanlışlık, gariplik, acayip bir tesadüf falan değil işte. Aynı anda hem Osmanlıcı hem Cumhuriyetçi, hem saldırgan hem mağdur, hem ifade özgürlükçüsü hem “ifadesini alalım”cı olmakta ne var?
2015 modeli filmde yeri var: Sultanla imparator barış imzalamış, savaşa bir süre ara vermişler. Kara Murat, Bizans’la savaştan eve dönmüş. Eşi, çocuğu Kara Murat’ı sevinçle karşılamış, sarılıp kucaklamış. Kara Murat çatık kaşlarını hiç indirmemiş. Hep gergin. Sonunda eşi dayanamamış, “Murat yapma etme” diye konuşmaya karar vermiş, “Bak barış oldu, ailenle birliktesin...” İşte Murat, orada boynunu çevirmiş sadece. Ağzından çıkan tek cümle: “Barıştan korkuyorum.”
Ben bildiğimiz dilde yazayım, anlayan anlasın. Korku onların, barış bizim olsun.
Evrensel'i Takip Et